3. Bölüm

708 436 124
                                    




Yeni bölümle herkese keyifli okumalar diliyor. oy ve yorumlarınızı eksik etmeden bölüme geçiriyorum hemen sizi canım okurlarım.



*Olmayan şeyleri gören bir görüşüm var... Ama bunların hepsi benim kafamdaydı.*


Uyanamadığım bir rüyada gibiydim. Farklı bir gerçeklik ya da halüsinasyon. Çocukluğumdakiyle tek farkı zihnimde tek bir ses duymuyordum, kimse konuşmuyordu. Daha da ilerlemiş olabilir miydi? Tam da bitti derken...

Adrenalin ve fazla koşmanın vermiş olduğu yükle nefes nefese bir şekilde kapıya yaslanmış, düzene sokmaya çalışıyordum soluklarımı. Zile sayısız kere bastığım halde hala açılmaması daha da ürkütüyordu beni.

Yaslandığım yerden doğrulup son kez derin bir nefes çekerken evin camından gelen biri var mı diye kontrol ediyordum.

Ada'nın merdivenlerden indiğini görünce camdan çekilip kapıya geri dönmüştüm. Sonunda...

Hafif normalleşen nefesimle çantamı yerden alırken Ada kapıyı açmış kocaman sıcak gülümsemesiyle hemen sarılmıştı bana.

"Hoş geldin depresifim."

Geri çekildiğinde salona direk adım atıp çantamı koltuğa attım. Kendimde koltuğa çökerken başımı koltuğun arkasına yaslayarak gergin bedenimi rahatlatmaya çalışıyordum.

Koltuğa doğru geldiğinde bana tepeden 'ne ayaksın?' bakışları atıyordu. Omuz silkerken konuştum.

"Bir barda su getirir misin?" Sesim olduğundan tiz çıkmıştı, boğazımı temizleyip sessizce mutfağa geçişini izledim.

O gittiğinde aklım gene ormanda olanlara kayarken bacağımla ritim tutmaya başlamıştım.

Bu. Bu kesinlikle hayal olmalıydı. Aksi halde cindi ki bu daha da korkutucuydu. Onun korkunç yüzüne bakmayı kesip geri önüme döndüm, ilerlemek için adım attığımda tekrar yaprak hışırtıları ve acı dolu inleyişleri kulağıma dolmuştu.

Durma rüya... Adam ol rüya. Sana ne rüya? Kendimi dönmemek için telkin ederken olduğum yerde yandan bakmaya çalışıyordum.

Durduğu yer tehlikeliydi eğer bir adım daha atsa uçup ağaca çarpabilirdi. Burnundan ve kulaklarından siyah sıvılar akmış, siyah saçları birbirine girmiş benim yaşlarımda görünüyordu. Acı çektiği her halinden belliydi.

"L-lütfen, bırakma."

Korkuma rağmen ona doğru dönerken bulmuştum kendimi. Kapkara olan gözleri yavaşça normal insan gözüme dönüştüğünde artık sıradan bir insan gibi görünüyordu.

Elleri üzerinde dururken bana bir elini uzatıp ileriye doğru atıldığında dengesini kaybedip aşağı çukura doğru düşünce tamamen yüzümü oraya dönüp geri adımlar attım.

Bunlar gerçek miydi?

Elimi ağzıma şokla götürürken, çarpmasını belli eder şekilde tok bir ses yayılmıştı etrafa. Geri geri gitmeyi bırakıp koşmaya başlamıştım artık. Gördüğüm şey ya beynimin bir oyunu ya da bir canavardı.


"Ş! Dünyadan Rüya'ya ordaysan bizimle iletişime geçer misin kardeşim? Dit sesinden sonra mesajını bırak lütfen... DİT!"

 SERUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin