Oy ve satır arası yorumlarınızı eksik etmeyin canım okurlarım.
Keyifli okumalarr.... 💛
*İnsanlar bana hep derdi ki ne yaptığına dikkat et.*
Korku, şüphe ve takıntılar insanın içini yavaşça ve öldürücü şekilde öyle bir kemirir ki, ne olduğunu anlamadan kendinizi tımarhanede bulabilirsiniz.
Abartmıyorum, orada kalanların yarısının baş düşmanı bu duygular. Belki daha fazlası da vardır.
Bir haftayı geçmiş süre zarfında sürekli tetikteydim. Dışarı çıktığımda sürekli arkama dönüyor, ne yapacağımı şaşırıyor ya da nefesimin kesilmesiyle bulduğum her yerde duraklıyordum. Bundan dolayı daha fazla dayanamayarak araba almıştım.
Buna rağmen hala içimde o izlenme hissi vardı. Evde olduğum şuan bile...
Kendime param olsa bile fazla şaşalı bir şey almamıştım eski model lada markalardandı araba. Zamanında ehliyet sınavına girdiğim için böyle şeylerle uğraşmamak da işime gelmişti doğrusu.
Bir haftalık süre zarfında en son aldığım mesaj dışında herhangi bir şey olmamıştı.
O gün de Meryem'e belli etmeden nasıl odaya çıktığımı hala algılayamıyordum. Nasıl bayılıp düşmememi de algılayamıyordum ya orası ayrı.
Bu bir hafta da apartmana da gitmemiştim. Selvi aramıştı birçok kez, onunla konuşmak istemediğimi söyleyerek geçirmiştim sürekli.
Bu hafta belki de tek güzel olay Karan'ın beni Meryem'e sormuş olmasıydı. Çaktırmadan soru sormaya çalışsa da arkadaşım hemen anlayarak gizli gizli anında bana yazmıştı o gün.
"Hadi gel kahvaltıya Ada!"
Meryem'in Ada'yı çağıran sesiyle düşüncelerimden sıyrılırken, oturduğum masada çoktan atıştırmaya başlamıştım.
"Ne o pek bir sessizsin Karan mı aklında yoksa?" Dediği şeyle lokmam ağzıma dizilirken gözlerimi pörtletip ona baktım.
"Of! Bugün gitmesem ne olur?" Mutfağa Ada'nın girmesiyle Meryem'in bir saniye olsun dikkati dağılmamış bana gıcık gıcık bakmaya devam ediyordu. "Siz hayırdır be?"
"Meryem bugün çok neşeli gözüktü de gözüme ben de bunu Selçuk'a mı borçluyuz demiştim." Ne? Öyle mi demişim? Ne dediysem iyi demişim, artık gözleri pörtlek olan ben değil oydu.
Alay konusu ben olmaktan çıktığında Ada hemen dalga geçmeye girişmişti de.
"Tabi neşelidir, seni gidi seni... Doğru düzgün evde de durmuyor." Uykulu haliyle Meryem'i omzundan ittirmeye çalışsa da başaramadı.
Selçuk, nam-ı değer eniştemiz Meryem'le bu yaz tanışarak oldukça güzel bir ilişkiye giriş yapmışlardı. Olayın tuhaf yanı Karan'ın en yakın arkadaşı imiş. Bu yüzden de Meryem'in konuşmamız için ısrarı vardı ya zaten. Grup olurmuşuz, güzel olurmuş falan filan.
"Şeytansın sen Rüya, şeytan... Her neyse bunlarla uğraşamayız şuan da. Alışveriş yapmamız lazım." Saçlarını arkaya savurup kendince havalara girdiğine göre bir olay vardı.
"Nereye?"
"Okulumuza konuşma yapmak için sürekli gelen bir vakfın ödül töreni var. Öğretmenleri çağırdılar, biz de gideceğiz. Bundan sebeptir ki alışveriş yapalım."
Konuşmasını bitirip bize ümitle bakan arkadaşıma ben gözlerimi kaçırarak, Ada da masadan kalkarak yanıt vermiş oldu.
"Bizlik durum yok öğretmen olan sensin, hem ben gecelere kadar çalışıyorum kolay gelsin sana." Ada son kez çayından yudum alarak cevap beklemeden kaçmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERUM
FantasyDünya'nın hakimi olmak için yapılmış bir serum... Ve tanrının yeryüzündeki koruyucuları; Avcılar... Rüya Çelen, yirmi dört yıllık yaşamı boyunca kendini bir ruh hastası olarak görmüş güçlerine perde çekmiş bir kadındı. Oysaki bundan daha fazlasıydı...