Geç gelen bir bölümle daha merhaba canlarım :'')
Çok sıkıntılı bir hafta oldu benim için köpüşüm doğumda öldü daha gözleri açılmamış 2 tanecik bebek bıraktı bana. Onlarla sürekli ilgileniyim daha sonra internetsiz kalma derken anca şimdiye yetiştirdim.
O zaman uzatmadan bölüme alayım. Yıldızı doldurmayı unutmayın, yorumcuklarıda hehe
Keyifli okumalarr...
*Beni bir kez kandır, iki kez kandır. Ölüm müsün yoksa cennet mi?*
Neden insanoğlu sürekli zorluklarla uğraşmak zorundaydı. Bazılarımız kendisinden bile büyük imtihanlar altında kalıyordu. Bir çocuk bile daha hiçbir şeyin farkında olmadan oldukça zor bir hayat yaşıyordu. Bunların bir gün gerçekten ödülü olabilecek miydi?
İsyan etmek istemeden sürekli isyan ederken buluyordum kendimi. Tüm bu olanlara, olacaklara... Yüreğim, zihnim o kadar doluydu ki sürekli gergin duruyor rahat bir nefes alırken bile tıkanıyordum.
İlaç içersem güçlerimin beni bırakacağını bildiğimden bu çaremden de oluyordum. Kendimi kimseye açamıyordum. Üzerime öyle ağır bir çuval konulmuştu ki ne indirebiliyordum ne de kaldırabiliyordum.
Sadece bir kere olsun kendimi bir kişiye açabilirim sanıyordum. Beni bakışlarıyla bile yüce hissettiren bir adama, sanırım bunlar da yalan olmuştu.
Kapıya yaslanırken kendimi daha fazla tutmadım. Derin bir hıçkırık dudaklarımdan kaçmış devamını getiriyordu. İçimde olan hayal kırıklığı ve korkudan ani iç çekişlerim tükenmiyor ağlamamı daha da arttırıyordu.
Neden ağlıyordum? Sırlarla saklı olan bu adam başından beri dürüst değildi. Neyin gözyaşlarıydı bu? Belki de bu gözyaşları ona ait değildi. Eğer gelmemiş olsaydı ben şuan...
Devamını getiremeden elimle şokla ağzımı örttüm. Gözlerim yerinden çıkacak gibi büyümüştü. Tacize uğrayacak ve ormanın ortasında öylece ölüme bırakılacaktım. Onlar ise özgür bir şekilde sırıtışlarıyla ayrılacaktı. Bedenimdeki titreme şiddetini daha da arttırarak yere çöktürtmüştü. Bacaklarımı kendime çekerek kollarımı sarmıştım.
Kaçarak apartmana gelmiştim. Eğer kızların olduğu eve geçersem sürekli soru sorar daha strese sokarlardı beni. Ne açıklayabilirdim? Açıklayabilir miydim?
Çalan kapıyla olduğum yerden öne doğru geri çekilip gözümdeki yaşları silmiştim. Ne kimseyi görmek ne de konuşmak istiyordum. Kendime özel bir anım hiç olamayacak mıydı benim?
"K-kim o?" ağlamaklı sesimi boğazımı temizleyerek düzeltmek istesem de kısık ve oldukça halsiz çıkmıştı.
"Polis."
Siktir! İki güne salacaklarından emin olduğum kişiler yüzünden bu halimle ifade mi verecektim? Özellikle de bu kadar hızlı bir zamanda. Yerimden kalkarken gözlerim saate kaymıştı. Tamam, çok da hızlı gelişen bir olay olmamış. Saat on bire geliyordu neredeyse.
Burnumu çekerken kapıyı açmaya hazırlanıyordum ki üstümdeki kâğıt ve defterin görülme ihtimaline karşın odama geçip gardırobun çekmecelerine sıkıştırmıştım. Aynada kendime baktım çıkmadan önce makyajım dağılmış tüm yüzümü kızarık ve kapkara hastalıklı bir hale sokmuştu. Parmaklarımla düzeltmeye çalışsam da daha da koyu bir hale gelmiş tekrardan ısrarla çalan kapıya karşın beklemeden açtım.
"Rüya Çelen?"
"Benim." Kapıdan anahtarı ve hırkamı almış yüzümü aşağı eğerek dışarı adım atmıştım. Olan her şeyi bildiğim için onların konuşmasına izin vermeden polis arabasıyla buradan hızlı bir şekilde uzaklaşmış karakola varmıştık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERUM
FantasíaDünya'nın hakimi olmak için yapılmış bir serum... Ve tanrının yeryüzündeki koruyucuları; Avcılar... Rüya Çelen, yirmi dört yıllık yaşamı boyunca kendini bir ruh hastası olarak görmüş güçlerine perde çekmiş bir kadındı. Oysaki bundan daha fazlasıydı...