22. Bölüm

170 138 0
                                    


Yeni bölümle merhaba cuma atacaktım ama geceye yetiştirdim bölümü, sabahda kalmasın diye şimdi atayım dedim. Genelde sabah başka işlerle uğraşıyorum. Herneyse.

Keyifli okumalarr...


*Ben şeytanım kurtuluşu arayan, ben lanet olası canavarım kurtuluşu arayan.*



Korkuyordum. En çok istediğim şey en nefret edeceğim şey haline gelmişti. Yapamazdım, yapmayacaktım. Güçlü olmak kendine bir duvar çekmek değildi. Güçlü olmaya çalışmak ruhsuz olmak olmamalıydı. Ben artık duygularımla dik durmak istiyordum. Ağlayarak, severek, sinirlenerek, en çok da tutkum ve nefretimle güçlü olacaktım. Hisler artık gözümde zayıflık olmayacaktı aksine onlardan beslenecektim. Ateş saçan gözlerimden bir damla yaş düşerken yalnız kalmasına izin vermedim. Ateşin içinden kıvılcımları serbest bıraktım. Her duygumun yüzümde belirmesini istedim. Gözyaşları yüzümü tamamen doldurduğunda onları akan bir lava benzetiyordum. Yüzümde sertleşen sıcakla kavrulan lav damlaları...

Ben Rüya Çelen parmaklıklar arasındaki kalbimi büyük bir ışık süzmesiyle özgürlüğüne kavuşturdum. Ruhuma âdete güneş ışınları saçarak ferahlamasına yardımcı oldum. Yük kalktı. Ağırlık, acı, sırlar, hepsi bir anda kaybolmuştu.

Hala ordalardı ama gizli değillerdi. Bunlarla yüzleşecektim. Sakladığım tüm duygular ruhuna kavuşmuş bir beden gibi beynimi ele geçirdi. Başımı kaldırarak ıslak duvara yasladım ve gözlerimi kapayıp o hislerde kayboldum.

Islak yüzüme, çiseleyen yağmur damlaları vurmaya başlamıştı. Gülümsedim hala gözleri kapalıyken hem ağlıyor hem gülümsüyordum. Korku hissediyordum derin bir acıyla beraber, haz hissediyordum nefretle beraber. Sonunda kendi anılarımı görmüştüm. Artık tüm bu kalabalığa rağmen kendimi görmüştüm sadece. Kendi anılarım, düşüncelerim sadece ben...

Okula, onu sevmeyen üvey annesi tarafından hazırlan küçük kız, o yaşta bile yüzünde bir maske vardı. Üzgündü ama gülümsemek zorundaydı.

Babasını kaybeden o genç kız, cenazesinde güçlü kalmak zorundaydı. Krizini kimseye söyleyemedi. Düşünceleri susturamadı. Ağlamasını nedeni o olmadığı halde babasına bağladı.

Kendini ruh hastası sandı. İlaçlarla yaşadı. Deli lakabı yedi. Hiç kimse yanına yanaşmadı korkudan. İçindeki acıyı göremedi.

On dokuz yaşında ev geçindirmeye başladı. Onla ilgili sapkın düşüncelerini duydu insanların, sustu. Çünkü bunların kendi sapkın düşünceleri olduğunu sanıyordu. Kendisini gerçekten deli sanmaya başladı.

Şimdiyi gördüm.

O kız oyunlara getirişini düşünüyordu. Boynundaki parmak izlerinin gelişini, merdivenlerden itilişini, tüm orman boyunca kovalanışını... En önemlisi yalnızlığını...

İyi bir şey bulma ümidiyle anılarda dolaştım. Onu gördüm. Temiz beyaz bir anıydı. Kenarları koyu siyaha dönen. Kirleniyordu. Temiz kalmaya çalışıyordu sevgim.

Kardeşlerim, babam, Karan...

Karan. Kalbim onun için büyük yer ayırmıştı parmaklıklar arasında. Üzüleceğini bile bile sevmek, hissetmek istiyordu. İznimi bekliyordu.

Anılar tıpkı yetmişlerdeki bir video klip gibi bulanık bir şekilde kesildi. Gözlerimi hızla açtım. Gülmemden geriye sadece birbirine bastırdığım dudaklar kalmıştı.

Ağlamam durmuş öylece gökyüzüne bakıyordum. Güçlerimi kendimde kullanarak artık ne istediğimi anlamıştım. Kalbim ne isterse onu yapacaktım. Kötü veya iyi.

 SERUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin