21. Bölüm

206 155 1
                                    


Uzun süre sonra tekrardan merhaba. Sürekli ya yazıp siliyordum ya da pc başına geçemiyordum. Bu yüzden yazması çok uzun süren bir bölüm oldu. Yine de bırakmadım tabiki koştuum yazdım ehehe eodmepdmepe

Aslında bunkarın bir nedeni de heaap ve edit işleriylen uğraşmam, size de onu söyleyecektim.

İnstagramı olan kişileri sayfama bekliyorum @karanlikcennet__ hesap adım.

Orada kitaplarıma hazırladığım video ve fotolar paylaşacağım. Bölümler hakkında da gerekli çevreye ulaşırsam ufak spoiler atarım.

Ve serum kitabının karekter videosu var sayfamda. Rüzgar, Karan ve Rüyadan oluşmakta bir edit. Merak edenler bakabilir.

Öyleyse uzatmadan keyifli okumalarrr....
(satır arası yorum ve oyu unutmayın haa!)



*Sen beni parlatıyorsun
Ama saklıyorum, sana göstermiyorum
Gardımı alıyorum
Çünkü aşık olmak istemiyorum*

"Sen de... Kimsin?"

"Asıl... Sen kimsin?" Dedi kaşını tekini kaldırıp kollarını birbirine dolarken. Esmer pürüzsüz teni ve benim gibi atkuyruğuna sahip –tek fark onunkiler dümdüzdü- saçları ile yüzünde şüpheli, sinsi bir ifadeyle beni süzüyordu. Benden oldukça genç görünüyordu. En azından bir dört yaş kadar.

"Kızı kuşatmayı bırak da içeri geçsin!" Karan'ın uyarı dolu sesi arkadan gelirken bakışlarımız ona dönmüştü.

Hala üzerinde duran beyaz ince kazağı ve keten gri pantolonuyla karşımızda duruyordu. Onu görmenin vermiş olduğu nefes kesikliği dudaklarımı hafiften aralatmıştı. Bakışları yanımdaki kızdan saniyelik olarak bana dönmüş geri ona çevrilmişti.

"Annem şüphelerinde haklıymış demek ki." Dedi kollarını birbirine dolarken, girmem için kapıdan geri çekilmiş Karan'a kibirli bakışlar atıyordu.

"İyi, gözün aydın! Şimdi yalnız bırak bizi lütfen Arın."

Arın denen kız Karan'a göz devirerek çıplak ayaklarını yere vura vura ilerlemiş ve merdivenlerden kaybolarak bizi yalnız bırakmıştı.

Kapıda dikilmeyi bırakarak içeri geçtim. Salondaki tek ses kapının menteşe sesleri olmuştu. Buraya beklenmedik şekilde gelen bendim ve bir an önce konuşma yapmam gerektiğinin de farkındaydım. Fakat yapabildiğim tek şey iki adım atmak ve dudaklarım etini yolmak olmuştu.

Koşa koşa son hızla geldiğim özgüven ve heyecanım hala ordaysan kendini bir gösterir misin kurban olduğum?

Göstermedi.

"Gelmeni beklemiyordum." Dedi sakin, sessiz tınıyla. Sanırım o da benim gibi ne tepki vereceğini bulamamıştı hala.

Biliyordum ki güzel bir cümleyle konuşmaya başlarsam dilim çözülecekti. Ama neyle başlayacaktım?

Yanına doğru ilerledim. Buna rağmen aramızda metreler var gibi görünüyordu. Bakışlarımı gözlerinden çekemiyordum. İkimizde sadece bakışlarla anlaşmak istiyorduk ama zihinlerimiz o kadar karışıktı ki bu çok zor geliyordu. Zihnini okumak istesem bile içimden bir ses kocaman sözcükler dolu bir kuyuya düşeceğimi söylüyordu.

"Bende..." diyebildim sadece. Buraya koşarak gelen kalbimdi. Şimdi konuşan ise beynime ait sözcüklerdi. Kalbim onunla hep iletişimde olmak istiyordu ama beynim ve mantığım harekete geçmesine izin vermeyerek büyük acılar çektiriyordu.

Başını olumlu anlamda salladı. Hala ayakta karşı karşıya duruyorduk. Bu durum tıpkı benim gibi zihnine yeni düşüyordu. Eliyle koltukları işaret ederek oturmamı işaret ettiğinde bekletmeden ikili koltuklardan birine oturdum.

 SERUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin