Selam ballarıım. Ekşın dolu bir bölüme merhabalaağr. Yazarınız aksiyona aşık biri, her bölümde doldurmayı seviyor. Aşkda neymiş falan dxdxdxd.
Bu yüzden konuşma olayına girmeden sizi bölüme aktarıyorum.
Düşüncelerinizi satır aralarına koymayı unutmayın okudukça bende heyecanlanıyorum ayol. Yorum ve voteleri eksik etmeyeceğiniz bir bölüme:
Keyifli okumalar dileriim...
*Çok sevdiğim her şey bir yalan gibi hissettiriyor, kimseye ihtiyacım yok.*
"Uzatmayı keser misin artık?"
"İçeri gireceksin. Bir odayı araştırmanı istiyorum. Bu kart giriş biletin. Kimse kontrol etmez, maksat boynunda kalsın."
Parmağıyla girmem gereken yeri gösterirken sakin bir seste ne yapacağımı söylüyordu. Gösterdiği yere döndüğümde eski bir yönetici binası karşılamıştı beni. Oradan biraz uzakta gizlice izliyorduk. Kapısı boştu ama içerde nöbetçi öğrenci veya güvenlik olabileceğini düşünüyordum.
"Burada araştırabilecek ne olabilir? Üstelik neye bakmam gerekiyor?"
Binaya bakmayı kesip bunalmış bir şekilde sorularımı dizdim. Adamlarını gönderip yapsa çok mu olurdu? Beni ayak işleri için korkutmasından nefret ediyordum.
"Rüya hala anlamaman bir geri zekâlılık belirtisi mi?"
Kaşlarını çatmış, buruşuk bir yüzle bana bakıyordu. Söyledikleriyle benimde kaşlarım çatılsa da tek kelime etmeden dudaklarımı düz çizgi haline getirmiştim.
Derin bir nefes alırken oflamıştı. Bir şeyleri açıklamak bu kadar zor muydu cidden?
"Odada aradığım kâğıt var mı diye bakacaksın? Seni gönderiyorum çünkü orada birilerini görürsen zihnine girip direkt bulmanı istiyorum."
"Kalabalık bir ortamda bir kişinin zihnine mi girmemi istiyorsun? Delirdin mi sen! Güçlerimi hala doğru düzgün kullanamıyorum!"
İsyan eden sözlerime omuz silkmekle yetinmişti. Umurunda olmazdı tabi ki. Bu tepkiyi vermem bile yanlıştı. O işini yaptırır gerisi umurunda olmazdı. Bu kadar bencil ve şerefsiz bir kişilikti Rüzgar. Bense burada isyan ederek vazgeçmesini bekliyordum...
Kollarımı birbirine bağlayarak arkama yaslandım. Eğer bu işleriyle uğraşacaksam biraz garanti almalıydım. İstemezsem yapamayabilirdim, öyle değil mi?
"Gitmeyi düşünüyor musun? Ben mi kapıdan atayım?"
Bir süre ses çıkarmadım. Onunda kudurmasını istiyordum ki yavaş yavaş oluyordu. Sıkılan çenesiyle bana zarar vermek için hazırlandığından emindim. Ama dışarı atmıyordu, atamazdı.
"Rüya-"
"Beni dışarı atamazsın. Şöyle bir üstüne bakıyorum da Rüzgar, dışarı kamyon şoförcüleri gibi atletle ve siyah şapkayla çıkmışsın. Anlaşılan burada gizlendiğin birileri var. Tuhaf olan beni tek gönderebilirdin ama benimle beraber geldin bunda hala şoktayım açıkçası." Dedim tek kaşımı kaldırıp özgüven dolu bir ifadeyle.
"Kişisel olarak algılama, bir şey bulursan ilk benim elime geçmeli."
Bunları söylerken bana doğru biraz eğilmiş, zehirli bir yılan gibi sessizce etkisini gösteriyordu. Bu sefer geri gitmedim, daha fazla korkamazdım tüm bunlardan. Eğer bana karşı daha nazik olmasını istiyorsam üzerine gitmeli ve onu şaşırtmalıydım öle değil mi?
Geri gitmeden ona doğru yaklaştım hala aynı yüz ifadesiyle. Gözlerimdeki özgüveni ve korkusuzluğu daha iyi görmesini istiyordum. Başım hafif yana düşerken çenesinin kasılışını zevkle izlemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERUM
FantasyDünya'nın hakimi olmak için yapılmış bir serum... Ve tanrının yeryüzündeki koruyucuları; Avcılar... Rüya Çelen, yirmi dört yıllık yaşamı boyunca kendini bir ruh hastası olarak görmüş güçlerine perde çekmiş bir kadındı. Oysaki bundan daha fazlasıydı...