11.Bölüm

394 282 44
                                    

Merhaba canım okurlarım oldukça içime sinen bir bölümle karşınızdayım. Sizinde beğenmeniz dileği ile :)

Keyifli okumalar dilerim...

__

*Aynaya onun daha önce duyduğunu bildiğin şeyi söyle Sen olmak istemiyorum,artık.*

Bazen her şeyi arkada bırakarak ardınıza bakmadan kaçmak istersiniz. Kimseyi umursamadan, hesap vermeden...

Peki, kaçmak neyi değiştirir? Sadece geride bıraktıklarınla kalırsın. Geçmişin dibinden hiç ayrılmazdı ki. Tam bitti dediğinde bile zihninde, rüyanda izin vermez. Bunun umutsuzluğu, kendine güvenim, güçlü halim... Hepsinden hiçbir şey kalmamıştı ortada.

Robot gibi görünüyorum demek isterdim ama dışa vuramasam bile tutamadığım korkum ve gerginliğim vardı. Keşke robot olsam...

"Rüya artık konuşmayı düşünüyor musun? Çünkü burada birbirini tanımayan üç kişi dikilmiş durumda canım."

Ada'nın konuşması beni kendime getirirken hepsinin yüzüne bakıp ne yapabileceğimi düşündüm. Rüzgâr'ı gönderemezdim, Karan dokunsan öldürecek gibi duruyordu. Bu durumda tek gitmesi gereken şu anlık Ada idi. Ama ben ne olacaktım?

"Karan ben suyunu getiriyim." Bakışlarımı yerde tutarak mutfağa ilerliyordum. Rüzgâr onu göndermeyeceğimin farkındaydı zaten, cesaretim yoktu. Güçlü kız havalarım buraya kadardı benim de. Yanıma gelen ayak sesleriyle başımı kaldırıp sürahiden su doldururken Ada'nın çimdiği ile acıyla ciyaklamıştım.
"Ne yapıyorsun kızım?"

"Sen benim başıma bela mısın lan? Kim bu herifler evimizi mi yıkacaksın?" kolumu ovalarken oflayarak geri salona ilerledim. Arkamdan söylendiği halde cevap vermeyi seçmiyordum.

"Buyur." Bardağı uzattığımda hala Rüzgar da olan bakışları ile öylece hareket etmeden duruyordu. Benim bilmediğim bir tanıklık mı vardı? Bu düşüncemden hızla vazgeçmem bir oldu. Karan, Rüzgâr gibi birini hayatta tanımaz, hayatına sokmazdı. Şöyle demek daha doğru olurdu, ben sarhoşken bir şey mi anlatmıştım? Eğer öyleyse Rüzgâr tarafından ölüm fermanım imzalanmıştı.

"Karan, iyi misin bilader?" suskunluğu Rüzgar denen piç bozarak bakışların ona dönmesini sağlamıştı ve sanırım bu ortamda ondan tırsarak bakan kişi tek ben olmalıydım. Bunun canavarlığını tek bilen kişi ben olarak yormayı seçiyordum.

Elimden hızla çekilen bardakla Karan'a döndüğüm de bir hızla kafasına suyu dikerek saniyeler içerisinde bitirmişti. Daha fazla sessizlik sürmemesi adına konuşmaya giriştim.

"Ada bu Karan, Meryem'in okulunda ki beden öğretmeni. Bu ise R-rüzgâr..."

İsmini kekeleyerek söylememem cümlemi bitirmemi engellemiş, konuşmak için bir süre beklememi gerektirmişti. Tabi Rüzgâr her halta daldığımı gibi bunda da geri kalmamıştı.

"Benden bu da diye bahsetmen kalbimi oldukça kırdı kıvırcığım. Kendimi tanıtacak olursam ben Rüzgâr Çıray, Rüya ile araba sanayisinde tanıştık, oldukça... Yakınız."

Midemin açlığından dolayı mı? Yoksa Rüzgâr'ın konuşmasından dolayı mı? Bilmem ama konuşmasını bitirir bitirmez lavaboya koşarak sabah içtiğim suları çıkarıp öğürmem bir olmuştu. Midemin kasılması geçmezken öksürüp kendime gelmeye çalışıyordum. Ayakta dikilen Ada'ya elimle gitmesini işaret etsem de yanımda durmaya devam ederek ayağa kalkmamı sağladı. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalışıyordum. O ikisinin oda da yalnız olması hiç hayra alamet değildi. Bu sinirin nedenini Karan'a sorsam iyi olacaktı. Akşam konuşmadığımı sansam da dilim bana ihanet ederek zırvalık yapmış olmalıydı.

 SERUM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin