Yeni yine yeniden herkese merhaba değerli okurlarım, yerim sizi eheh.
Yeniden bölüm yazmaya başlamanın mutluluğu var üzerimde. Baya ara vermiştim iş güç derken döndüm ve bırakmanın zararlarını fark ettim. Bölümde bu yüzden biraz kısa oldu ama zamanla telafi edeceğim. Şimdilik uzatmadan sizi bölüme alayım. Ha unutmadan yıldızı doldurmayı unutmayın lütfen.
keyifli okumalarr
*Ve sen söylüyorsun; Sadece nefes almaya devam et...*
Hayatın insanlara ne zaman ne sunacağı gerçekten belli olmuyordu. Bunu sayısız kere düşünmüştüm. Ya iyi ya kötü... Belki de gerçekten iyi ama sana kötü gelen şey bile olabiliyordu bu. Ya da tam tersi...
Bana sundukları belki iyiydi ama ben istemiyordum. Ne kimseyi duymak, hissetmek. Hiçbiri. Çünkü bunların hepsi ben de bir işe yaramıyordu aksine kötüyken daha da kötü hissettiriyor, yüreğimde nasıl yer aldığını bile hissetmediğim hislere götürüyordu. Şuan hissettiğim yeniden bir boşluğa düşüştü. Ne zaman oldukça kötü hissetmem gereken bir olay olsa ben donuyordum. Bir süre tepki veremiyor, kendi kapanıma tıkılıyordum. Şuan da öle bir zamandaydım buna engel olan ise Ada'nın bitmek bilmeyen korku hisleriydi. Meryem, ben ve Ada her birimiz bir koltukta oturur şekilde sessizce duruyorduk.
Karan çoktan gitmişti. Giderken anlıma beni biraz da olsun iyi hissettirecek öpücüğünden bırakmıştı. Bu da geçici olmuştu buradan gitmesiyle. Kalmasını, yanımda durmasını, bana güç katmasını istesem de Ada'nın saldırılarına karşın çabucak ayrılmıştı.
Ada benim gibi kaçmamıştı. Meryem gibi salya sümük ağlamamıştı. Bir süre yüzündeki dehşet dolu ifadeyle Karan'a bakmış, geri adımlarıyla eline geçirdiği vazoyla defolup gitmesini söylemişti. Ona korkusunu göstermek yerine cesaretle üstüne bile yürümeye hazırdı. Bunlar sürekli fantastik şeyler izlemesi yüzünden miydi?
Lise zamanlarımızda sürekli bir vampirin gelip hayatına girmesini isterdi. Hatta bu vampir günlüklerine onun yüzünden üçüncü başlayışımızdı. Sanırım bu olaylara çoktan kendini hazırlamıştı. Ama onların vampirle tek bir alakası yoktu.
Vazo çekmesinden sonra Meryem onu durdurmak için önüne geçmiş bense Karan'ın dışarı kaçmasına yardım etmiştim. Geri döndüğümde ise tıpkı benim gibi donmuş bir şekilde Meryem sayesin de koltuğa oturtulmuş ve şimdiki konumumuzdaydık.
Ada'yla gerçekten benziyorduk. Bir yer hariç ben sakladığım – artık saklamak istemediğim- duyguları yalnızken oldukça yaşıyordum. O ise tam tersi tam tersi o duyguları bir çöp kutusuna atıyor yokmuş gibi davranıyordu. O kalbini çoktan öldürmüştü. Şanslı kız.
Lise zamanlarında da tek arkadaşı bizlerdik, başkasıyla kolay kolay konuşmaz kendini açmamaya çalışan biriydi. Erkekler tarafından mükemmel ilgi gören biri olmamıştı. Kendi babasından da haz etmezdi. İçinde aşka inanmayan biri vardı. Bu yüzden bize hiçbir zaman gelip de bir erkekten bahsetmemişti. Tek bahsettiği erkekler kurgusal karakterler olurdu.
Babasından gereken değerini görmeyen biri genelde başka erkeklerden bu sevgiyi beklerdi ama o buna hiç ihtiyaç duymamış mantıklı olarak kimseye kendini bağlanacak kadar açmamıştı. Anne konusunda oldukça şanslıydı. Annesi her seçiminde arkadaşı gibi yanında olmuş hiç yalnız bırakmazdı kızını. Buraya da sıklıkla İstanbul'un Anadolu yakasından gelir bir iki günü beraber geçirirlerdi.
Babası buna ortak olmazdı tabi. Ada'nın mimarlık fakültesi aslında hiçbir zaman kendi istediği olmamıştı. O hep tiyatroya âşıktı. Bu yüzden babası oldukça baskıcı bir hayat yaşatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SERUM
FantasyDünya'nın hakimi olmak için yapılmış bir serum... Ve tanrının yeryüzündeki koruyucuları; Avcılar... Rüya Çelen, yirmi dört yıllık yaşamı boyunca kendini bir ruh hastası olarak görmüş güçlerine perde çekmiş bir kadındı. Oysaki bundan daha fazlasıydı...