Bölüm 28

331 28 0
                                    

Yahia gözlerimin içine bakarak bana dünyayı unutturuyordu. Cam kenarında sorusuna verdiğim cevabı duyarken şaşkına dönen yüzü sevgiyle bakan gözlerini hiç etkilemiyordu. İkimizde ayakta kalakalmıştık. Ben de ne yapacağımı bilemiyordum. İç sesim kuvvetli bir şekilde kendimi Yahia'dan geri çekmeye itiyordu. Yahia hızlıca elimi tutarak heyecanla;
-"Haydi gidiyoruz" dedi.
-"Nereye?" dedim
Mutlu olduğu her halinden belliydi. Gülerek;
-"Lütfen sorma sürpriz !" dedi. kolumu tekrar hafifçe kendine çekerken durmasını söyledim.
-Hayır Yahia olmaz! bak burada bulunmam gerekiyor Nihat abinin durumu belli. Sümeyye de yalnız !
- Nur.. ama yani şuan çok özel bir an bizim için.. dedi ve sustu. Gözlerimin içine bakıp duran o yemyeşil gözlerini umursamamak elimde değildi. Derin bakışlarından kendimi çekmeye çalışırken ikna etmek istercesine gülümsedi.
-"Hadi gel benimle" dedi.
Bende kendimi alamıyor tebessüm ediyordum.
Yahia ile birlikte kapıya doğru yöneldiğimizde  içeriye Sihem girmişti. Kapıda bize bakıyordu.
Geç farkettiğim için Yahia'nın halen tutmakta olduğu elimi kurtarıp aniden geri çekildim neden böyle yaptım bilmiyordum. Sihem'in bizi bu şekilde görmesi doğru olmamıştı.. Elindeki çantayı yerdeki köşeye bıraktı. Yahia Sihem'e yaklaşarak:
-"Sihem, ne zamandır buradasın Meryem nerede?"
-..........
Cam kenarında duran koltuğun koluna asılmış ceketimi alıp hızlıca odadan çıktım. Çıkarken Sihem'in şaşkın ve sorgulayıcı bakışlarını ona bakmasamda hissedebiliyordum.

Merdivenlerden hızlıca birinci kata yani giriş katın bulunduğu kısma indim. Şalım bozulmuş ceketimi de yarım yamalak giymiştim. Kendimi nasıl dışarıya attım hatırlamıyorum. Güzel bir ikindi güneşi vardı dışarıda. Dakikalarca bankta oturup Yahia'ya nasıl bu kadar hızlı 'evet' dediğimi, neden bir dakika bile düşünmediğimi, Sihemi nasıl hiçe saydığımı düşündüm. Her ne kadar kabul etmek istemesem de gerçekler yoluma çıkmaya devam ediyordu. Bugün güneş vurur yüzümüze yarın gerçekler..

Ben bu gerçekleri çiğnemek istemiyordum. Yeryüzünde fitne müsebbibi olmak istemiyordum. Daha farklı olabilirdi diyordum hep.. Bu isyan dolu cümlelerin hemen ardından Rabbime tövbe ediyordum.. Oturduğum yerden kalkıp bir saat kadar yürüdüm. Hastaneden çok fazla uzaklaşmak da iyi olmazdı. çünkü geride Sümeyye vardı. Şehidimiz Tansu'nun mübarek kızı Sümeyye... Nihat abi vardı. Hayatımda emeği geçen bu insanları ihtiyaçları var iken yalnız bırakamazdım. Hele ki onun emaneti küçücük bir melek.. Annesinin melek olup Rabbine kavuştuğuna ve şehit oluşuna şahitlik etmiş bir melek..

Bu yaşımda bunca yüke bunca kedere bunca hüzne kısacası her şeye rağmen yolum Mescidi Aksaya çıksın istiyordum. Pusulam Aksa iken hiç bir pusula aramamak.. Filistin'de hiç bir yeri doğru düzgün bilmememe rağmen kendi ülkemde yürüyormuşum gibi hissediyordum. Bu sadece bu topraklara özel bir şey olsa gerek.. Sizin de geldiğiniz zaman böyle hissedeceğinizden hiç şüphem yok..
Ecdadımız öyle kalıcı izler bırakmış ki bu topraklara asla silinmeyecek mühürler vurmuşlar. Derinden hissedebiliyorsunuz..

Esen hava yüzüme çarparken üşüdüğümü hissettim. çok geçmeden geri dönmem gerekiyordu. Yürürken hastanenin karşısında bulunan oyun alanında minik çocukların oyun oynadığını seyrettim. Aklıma hem Sümeyye geliyor hemde Tansu geliyordu. Tansu'nun adının geçtiği her hayalim gözyaşıyla dolu olacaktı artık. Alışamıyordum onun olmadığına. Şuan sanki bir elini omzuma atacak, benimle konuşacak, tekrar dönüp gelecek ve bana şakalar yapacak gibi hissediyordum. Hastaneye doğru giderken
yine gözyaşlarıma hakim olamıyordum. Bi anda tansiyonum düştü. Bir kaç adımı sendeleyerek duvarlara tutunarak ilerledim.
Kendimi toparlayıp geri döndüğümde epey geç olmuştu. Girişteki banka tekrar oturdum.
Hastanenin sakin havasına rağmen girip çıkan eksik olmuyordu. Hasta yoktu ama doktor ve hemşireler bekleme bölümündeki küçük televizyonun önünde toplanmaya başladılar. Kalabalık artmıştı. İçeriyi cam kapılar sayesinde görebiliyordum. Asistanlar katlanmış olan sedyeleri hızlıca ambulanslara yüklüyorlardı. Bir hareketlenme başlamıştı.
Neler oluyordu?..


St.Joseph's Hospital, Kudüs
Temmuz/2000





















Yazıların tümü telife tâbidir.
Yayınlanması, basılması, çoğaltılması kesinlikle yasaktır!

KUDÜS GELİNİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin