Ne kadar uyusam da üzerimdeki yorgunluk gitmeyecekti. Sabahın ışıkları odamın perdesinden inatla girmeye çalışıyordu. Zor bir refleks ile yatağımdan doğruldum. Odamı havalandırmak için penceremi açtım hafif bir rüzgar yüzüme vurmuştu. Yine aklım karışık uyanmıştım ömrümden bir sabaha. Yahia bugün yanına gitmemi istiyordu. Kararsız adımlarla mutfağa ilerleyip kahvaltı yapmak için masanın üzerine bir kaç tabak koymuştum. Düşünüyordum. Gitsem ne olacak ? Gitmesem ne olacak.? Telefonumu hızla alıp Tansu'ya sormak istedim. Arama tuşuna bastım telefonu açmasını bekliyordum. Nihayet karşıdan sesi alınca Selam verdim.
- Esselamun aleyküm Tansu uyandın mı?
- Aleyna ve aleyküm ben çoktan uyandım hanım efendi. Dernekteyim.
-Ah öyle mi ? Bende bugün derneğe gelemeyeceğim demek için aradım.
-Hayırdır neden? Sınav mı var diyeceğim. Okul çıkışı geliyorsun zaten.
-Yok öyle değil. Sınavım da yok.
-Ee?
(Utansam da bütün cesaretimi toplayacağım)
-Tansu ben Yahia ile buluşacağım.
-Ne? Ne demek bu şimdi?
-Bilmiyorum. Gerçekten bilmiyorum. O çağırdı ve gitmek istiyorum. Gidebilirim değil mi?
- Yahia'da bugün gelmedi derneğe demek ki bu yüzdenmiş. İyi gidebilirsin. Ama beni her durumda haberdar edeceksin!
-Tamam söz. Teşekkür ederim Tansu iyiki varsın.
-Hadi hadi deli kız geç kalma!
Kahvaltımı alel acele yaptım. Saat 11:46'yı gösteriyordu. Gitmem uzun süreceğinden odamı hemen toparlayıp çıkmaya hazırlanmam gerekiyordu....
Uçmak istediğini söyledi yüreğim. Ama dur dedim sakin ol.. Öyle hemen uçmak yok önce yürümeyi öğreneceksin. O kadar mutluydum ki, Rabbimden bu anları hiç bitirmemesini istiyordum.
...
Çekmeceden mektup zarfını alıp çantamın küçük gözüne yerleştirirken aynaya kendime bakmıştım. Her zaman doğal güzellikten yanaydım. İnsanı kendi olmaktan çıkaran lüzumsuz ürünler bir kenara dursun, yüzümün her bir yanına farklı renk tonu koyan, en güzel ressam olan Rabbime binlerce kez şükürler olsun. Feracemi üzerime giydikten sonra ayna karşısına geçip, omuzlarıma kadar örten şalımı takmıştım. Maviye çalan bir tonu vardı. Ayakkabılarımı giymek için eğildiğimde, Aklıma Sihem geldi. acaba o da gelir miydi? Yok canım neden gelecek ki? Bu düşünceler beynimi yeterince doldururken kapımı kilitleyip kendimi dışarıya attım. Durağa yürürken yine düşünüyordum. Odaklanmam gereken tek şeyin konuşacaklarım olduğu aklıma geldi.
Daha fazla düşünmek istemeyişim gerçeklerden kaçmamın arzusu olabilir miydi?
Otobüse binip Yahia'nın verdiği adrese doğru yol almaya başladım. İçimin bir yanı heyecan bir yanı hüzünlü.
Toprağa tohumu ekersin, ümit doludur yüreğin. Ektiğinin karşılığını görecek olma ümidi. Ama bir de Rabbi teâlânın iradesine olan sonsuz inancın vardır. Ne olacağını bilemezsin. Fırtına mı kopar? Yağmur mu yağar? Sen asla bilemezsin. Yalnızca Hakimlerin Hakimi bilir.. İşte öyle benimkisi de. Ne ümidi kesebiliyorum. Ne de tamamen bel bağlayabiliyorum. Zihnimi ziyadesiyle yoran düşünceler bitecek gibi değildi. Nihayet Yahia'nın bana söylediği daha önce de Tansu ile beraber geldiğimiz naif bir ortam olan restauranta gelmiştim. İçeri girmeden önce kapıdan baktım ki Yahia bir masa da tek başına oturuyordu. Kalbim deli gibi atıyordu. Lütfen izin ver kalbim! bugün bari böyle atma..!Yanına geldiğimde izin isteyerek karşısında bulunan sandalyeye oturdum çantamı masaya bırakırken:
-Gelmeyeceğini düşünmüştüm. deyivermişti.
-Açıkcası diyeceklerinizi merak ettim.
-O gün öyle gitmeniz hiç iyi olmamıştı. Sizi iyi görmemiştim. Sonunda o gün ki durumun açıklamasını yapmıştım. Omzumdan bir yük kalkmıştı sanki beni yanlış anladığını düşünüyordum hep. Ben sözümü bitirince yanımıza garson yaklaştı ve ne içeceğimizi sormuştu. Yahia bana dönerek:
- Kahve? dedi. Başımı hafif sallayarak Evet demiştim. Yahia içecekleri söylerken, gözlerime inanamıyorum o da kim..Sihem 'lavabo' yazan tabelanın yanından çıkagelmişti. Şok olmuştum. Bir Yahia'ya bakıyordum birde Sihem'e. Ona baktığımı farketti ve hoşlanmadığımı anlamıştı. Sihem'e ne içeceğini arapça bir şekilde sordu. Bu adam ne yapmaya çalışıyor anlamıyordum! O sırada Sihem hafif dişleri görünecek şekilde tebessüm ederek bana aksanı bozuk olan Türkçesiyle Hoşgeldin demişti. Uslubumu bozmadan karşılık vermiştim. Yahia'ya dönerek:
-Tek başına gelirsin sanıyordum. Ama yanılmışım. dedim
Beni öldürecek derecede güzel bakıyordu ama bu kez yumuşak olmayacaktım ona.
Gülüyordu. Biraz bekledikten sonra söze girdi.
- Nur hanım bakın. İçerisinde bulunduğunuz durumun farkındayım. Lakin bilmenizi istiyorum ki..
Dedi ve sustu.
-Bilmemi istediğiniz şey nedir?
-Bilmenizi istediğim şey...Elbette haddim değil ama benim hakkımda olan bir şeyi size açıklamak istiyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUDÜS GELİNİ
General FictionEllerimiz Mescid-i Aksâ'nın sokaklarında birleşsin Yâr'im.. Seni severken Kudüse gelin oldum ben Kudüs koktu sen yanım Bir Yaz ikindisi borçlusun bana Kudüs sokaklarında.. Üstün başın özgürlük kokan bir yaz ikindisi İste o zaman birleşsin kalpleri...