Bölüm 27

482 33 7
                                    

ERTESİ GÜN..

Bugün beni adeta buz gibi saran hastane duvarlarının arasında kalmıştım. Tansu'nun içimi yakan feryatlarını dinleyen bu odada pencerenin önünde duran küçük eski koltukta dışarıyı izliyordum Türkiye'deki hastaneler gibi değildi burası.
İşgalin savurduğu insanlar, yaralananlar, şehit haberleri.. başlı başına herkesi üzen görüntüler vardı burada. Bazen hiç bir şey yokmuş tamamen barış içindeymiş gibi bazen de kocaman bir savaş varmış gibi harp alanına dönüveriyordu..

Bulunduğumuz odada da sadece eski bir yatak üzerinde kahverengi örtü köşede bir dolap ve pencere önünde tek kişinin oturacağı bir koltuk bulunuyordu.

Düşünceler beynimi kemiriyor, minik Sümeyye kollarımda uyuyordu. Hemşire biraz süt verdikten sonra uyutmuş bana getirmişti. Bembeyaz kundağın içinde yüzü ay gibi parlıyordu. yeni doğmuş olmasına rağmen çok az kızarık vardı yüzünde. Ağzı, burnu, yumulmuş olan göz kapakları küçücüktü. Allah'ım ne kadar güzel bir mucizeydi bu. Minicik yüzüne bakarken kundağına gözyaşlarım dökülüyordu. Durduramıyordum..
Kendimi toparlayıp başımı kaldırdım ve tekrar pencereden dışarıya daldım gittim.
...

Bugün Kudüs'te farklı bir hava var..
Tansu bize veda edeli bir gün oldu. Koca bir gün..
Gözyaşlarım gözlerimde kurudular
Hiç .... hiç durmadan yorulmadan aktılar sanki. Ağlamamı görmelerini istemiyordum ama ne kadar ellerimle silmeye çalışsam da tutamıyordum kendimi.
Bu anı yaşamak istemiyordum. Başkası yaşasın ben neden yaşıyorum gibi inancımı zedeleyen sorular aklıma gelip gelip gidiyordu.. Hiç bir şey olmamış gibi devam etmek istiyordum hayata
Ama olmayacaktı. bir kanadım daha kırılmış,
bir parçam daha kaybolmuş gibiydi..
Şehit olan Tansu bir gündür hastanede bekletiliyordu. Hala inanamıyordum. İnanmakta istemiyordum. Nihat abi dünden beri yirminin üzerinde sakinleştirici iğne almıştı. Yanımdaki odada da kalıyor herşeyden habersizmiş gibi uyuyordu..
Arada bir hem ona hem de Sümeyye'ye bakıyordum.
..

İki oda arasında gidip gelirken ağlamaktan kendimi alamıyordum. Sık sık kafam dönüyor,midem bulanıyordu. Bir ara Pencere kenarındaki koltukta yorgunluktan ve uykusuzluktan derin bir uykuya dalmışım ki cılız bir ağlama sesiyle uyandım.
Sümeyyeydi bu.

Hemen bulunduğu beşikten kucağıma alıp hemşireyi çağırdım. Susturamıyordum. Koridora çıktım.
Hemşire hanım elinde süt dolu olan biberonla içeriye girdi. Arapça olarak;
-"Sen vermek ister misin" dedi.
-"Tabi" dedim. Çok heyecanlanmıştım bir anda.
Minik Sümeyye biberonu ağzına koyar koymaz susmuştu. Ne kadar tatlı içiyordu. İlk defa böyle bir şey yapıyordum. Ve bana müthiş bir haz vermişti.
Yanımda ki koltuğa oturdum ve sütünü vermeye devam ettim. Hemşire hanımda gitmişti. Sümeyye ile yine yanlız kalmıştık. Bir yandan hafifçe kollarımla Sümeyye'yi sallayarak onunla konuşmaya başlamıştım;
- Sen çok tatlısın biliyor musun?
Annen cennete gitti Sümeyye ! (ağlamamak için kendimi zor tutuyordum )
Cennette bizi izleyecek. Ama sakın üzülme! ben varııııım Nihat abi vaaar.. seni her daim Koruyup kollayacağız. Sen Sümeyyesin.. Sen annen gibi çoook güçl .......

- Nur..

Bir sesle irkildim.
Kafamı çevirip baktım. Gelen Yahia'ydı.
Şalımı düzelttim. Toparlandım. Biten biberonu masaya bırakıp olduğum yerden kalktım. Sümeyye'yi beşiğine yatırdım.

Ben bütün bunları yaparken Yahia kapının önünde dikiliyor beni izliyordu. Bakışlarını üzerimde hissediyordum Ona doğru dönüp baktığımda
Lacivert spor ceketi beyaz gömleği oldukça dikkat çekiyordu. Yahia'nın yeşil gözleri gözlerimin içine değiyordu sanki.. Bende odada dağınıklık varmış gibi oraya buraya gidip gelmeye başladım.
Kapıdan içeri doğru yavaş adımlarla girerken;
- Ne kadar yakışmış sana ablalık..
Şaşırmıştım.
- Hııııı ?
Yahia;
-Annelik mi deseydim. dedi bir adım daha yaklaşarak.
Lafı değiştirmek istercesine;
- "Nihat abiyi gördün mü saatlerdir uyuyor" dedim.
Yahia;
- Hayır henüz yanına gidemedim. dedi.
Koltuğun üzerindeki ceketimi yavaşça alıp omzuma attım. Yahia odanın ortasında duruyordu.Pencere kenarında dışarıyı izlemeye koyuldum. Kapıya doğru yürüdü. Nedensizce kalmasını istiyordum.
Kapı içeriden kapandı kapıyı kapatmıştı Yahia. Yavaş adımlarla yanıma geldi pencerenin önünde durarak dışarıyı seyretmeye başladı. Aramızda kısa bir mesafe vardı. Konuşmuyorduk. Bu sessizlik neredeyse on beş dakika sürdü. Hiç bir şey söylemiyor fakat kalbimi susturamıyordum. Bu on beş dakika da kaç tane soru gidip gelmişti aklımdan.. Yahia ile alakalı soracak o kadar çok sorum vardı ki.. Tansu ise içimi acıtıyorken bu konulara hiç girmemeliydim. Aslında fırsat bulup bir şekilde artık ona cevap vermeliydim. Sonuçta bir teklif almıştım...
Aynı anda birbirimize dönerek;

Yahia; "Nur!"
Nur; "Yahia"

Göz göze gelmiştik. Heyecanlanmıştım. Sanki içimi okuyor gibiydi. Birşeyler söylemek istemişti demek ki
- "Buyur lütfen" dedim.
- "Sen söyle" dedi Yahia. kafasını sallayarak.
- "Önemli bir şey değildi ne diyecektin?
dedim.
Yahia bir iki adım atarak bana yaklaştı. Yaklaştıkça gözlerini daha çok hissediyordum. Kalbim hızla atmaya başlamıştı. Kalp sesim duyuluyor gibiydi.
Gülümseyerek;
- "Nur biliyorsun uzun zamandır senden beni mutlu edecek bir cevap bekliyorum."
- ....

(Dokunduğum her yürekte fırtınalar kopuyor sanki. Birilerine zarar vereceğim hissi beynimi bütün gücüyle kaplıyor ve ben bu düşünceyle başa çıkamıyordum. Bir yarım dediğim dert ortağımda hayattan kopup gitmişti.. Ben şimdi kime abla diyecektim kime anlatacaktım sıkıntımı.. Anne kavramını bana yaşatan Tansu'm yoktu artık. Bundan sonraki süreçte beni özgürleştirebilecek birine ihtiyacım vardı. Bana sen lazımdın Yahia ..) diye içimden geçirdim..
Ama bunları dile getirecek ne gücüm vardı ne de cesaretim.
Uzun bir sessizliğe büründü hastane odası.
Sümeyye ağlamaya başladı. Bu an bitsin istiyordum artık cevap verip kurtulmak istiyordum bu girdabtan.

Ben Yahia'ya cvb vermeye çalışırken odanın kapısı açıldı.
İrkildim.
Yahia geri adım atarak uzaklaştı yanımdan..

Hemşire hanım gelmişti. Bu defa Sümeyye'yi kucağına alıp Çıkarken
"Nereye dedim."
Hemşire hanım Arapça bir şeyler söyledi. Bu defa anlamayınca Yahia'ya döndüm.
-"Kontrol yapacaklarmış endişelenme" dedi.
-"Ne kadar sürermiş sorar mısın?"
Yahia hemşireye dönerek arapça şekilde sordu. Bir kaç bir şey daha söyleyince hemşire hızlı adımlarla kapıdan çıktı. Yahia tekrar yavaşça kapıyı kapatıp
-"Söyledim işleri biter bitmez getirecek merak etme"dedi ve tekrar yanıma yaklaştı. Sonra Koltuğa rahat tavırlarla oturup sağ bacağını sol bacağının üzerine attı. Pencere önündeydim yine dışarıya bakmaya başlamıştım.
Çok geçmeden ona dönüp;
- "Yahia bu şekilde kalmamız doğru değil biliyorsun!
- "biliyorum evet ama sen cevap verene kadar bırakmayacağım seni"
Sinirlenmiştim.
- Hayırdır insanları alıkoymaya mı başladın ?
- Sen insan değilsin ki.. Sen bir Meleksin!
- Af Yahia ! Bu sözleri eşine söyle olur mu?

Bunu söyledikten sonra bakışlarını bir yere sabitlemişti ama hala rahat davranıyordu. Sinir etmek değil de yüzüne vurmak istiyordum herşeyi ama herşeyi şuan da söylemek istiyordum.

- Eveeet başka atacağınız ok var mı ? Bu isabet etmedi Nur hanım.

Yüzümü pencereye çevirip;
- Evlisin ve bunu kabul etmek istemiyorsun. dedim.

Yahia sesini yükselterek ve acı çekerek konuşmaya başladı;

- Sihem, sadece benim himayem de!
Meryem'den bir farkı yok benim için.
Daha kaç kez söyleyeceğim. Sen bana inanmıyor musun?

- ....

- Sadece bana güvenmeni, bana inanmanı istiyorum Nur ! benim sana olan çırpınışımı görmüyor musun? Sana nasıl koşarak geldiğimi görmüyor musun?

- ....

- Sana koşan birini nasıl bu kadar görmezden gelebiliyorsun Seni sevdiğimi nasıl hissetmiyorsun?

- "Sakin ol Yahia. Bunların sırası değil. Zaten halimiz ortada." dedim. Yahia'da işaret parmağını masaya vurarak;
- Hayır Nur! madem konuyu açtın konuşacağız!
- Lütfen sakin olur musun Yahia.
- Nasıl sakin olmamı bekliyorsun?
- Tamam sakin ol dedim.
Koltuktan kalkıp tekrar oturdu ve ben de sakince konuşmaya başladım.
-Sana inanıyorum. hiç bir zaman aksini söylemedim zaten.
- Nur ! ben senin hayatı tutan ellerin olmak istiyorum. Bu etkileyici ve güçlü olan yanlızlığına ortak olmak istiyorum..
Bir an durakladım ve;
- Yahia...
- Efendim. dedi şaşkınlıkla
- "Evett" dedim.
Yahia gülümsedi ve bana doğru yaklaşarak gözlerimin içine baktı;
- Nasıl yani? dedi
- Yahia, duydun işte.
- Hayır, hayır bir daha söyle !
- Yahiaaaa, tamam evet dedim işte..
- Allahımm....




St.Joseph's Hospital, Kudüs
Temmuz/2000

...





"Yazıların tümü telife tâbidir.
Yayınlanması basılması ve çoğaltılması kesinlikle yasaktır"
~yazar





KUDÜS GELİNİ  Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin