48. Kader -part 1-

330 68 63
                                    

Çürük elma kokusuna benzeyen keskin aromayla harmanlanmış bir esinti yüzünü okşuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Çürük elma kokusuna benzeyen keskin aromayla harmanlanmış bir esinti yüzünü okşuyordu. Burnunu sızlatan bu keskin kokuyla bir yüzünü buruşturdu, başını esir alan inanılmaz ağrıya rağmen gözlerini açmak için kendini zorladı. Kirpiklerini kırpıştırdı, bir kere daha aynı meltemi yüzünde hissedince gözkapakları aralandı. İlkin ne gördüğünü anlayamadı üstelik nerede olduğunu fark edemeyecek kadar bulanıktı etrafı. Bu da yetmezmiş gibi karanlıktı da, doğrulmaya çalışınca hissettiği korkunç acılar onu durdurdu. Acıyla inlerken sımsıkı yumdu gözlerini, refleksle eli omzunun üzerine gittiğinde irkildi. Sıcacık akan kanını hissetmeyi umuyordu oysa şimdi parmaklarının altında yumuşacık kuru bir kumaş hissediyordu. Olan biten her şey bir anda zihnini uyarınca pembe gözleri korkuyla pörtledi. Nerede olduğunu bilmiyordu Amenia, hatırladığı son şey maktonun zümrüt renkli gözleriydi. Tepesine çöken karanlığın dağılmasını beklerken kendi kendine söylenmeye başladı "Acaba ben, öldüm mü?" diye düşünüyordu.

Gözlerini kırpıştırıp hala nefes almaya devam ettiğini fark edince yaşadığını anlaması gecikmedi. Bir oh çekti, her ne olduysa biri onu kurtarmış olmalıydı. "Keşke bu kadar karanlık olmasaydı etraf," diye içerlendi. Üstelik ne kadar da tuhaftı, tam tepesindeki gölge çürük elma kokuyordu. Çok değil birkaç saniye içinde üzerindeki karanlık hareket edince onun bir gölge olmadığını anladı Amenia. Zümrüt bakışlarla göz göze gelince dondu kaldı. Bu gözler şüphesiz göletin yanında bayılmadan önce gördüğü maktonundu. Ne yapacağını şaşırdı Amenia, korkuyla bağırdı ilk önce. Ani hareketi kara canavarın da kükremesine neden oldu. Çakmak çakmak açılan gözlerle maktona baktı bir süre, artık bağırmıyordu. Hareketlerini tekrar eder gibi kara canavar da keskin dişli ağzını kapatıp kükremeyi kesti. Bakışlarını kaçırdı Amenia, yırtıcı bir hayvanın yüzüne hele bir de gözlerinin içine dik dik bakmaması gerektiğini hatırladı. Korkudan kuruyan dudaklarını diliyle nemlendirdi, bedenindeki yaralara rağmen sağ kolunu kaldırmaya yeltendi. "Şimdiye kadar beni mideye indirmediyse, ona dokununca da saldırmaz," diye düşündü. Üstelik daha önce bir maktona dokunup konuşmuştu, şimdi de yapabileceğini umuyordu. Elini uzattı, yara izlerinin yer ettiği deriye ulaşmaya çalıştı ama avuçlarında serin havadan başka bir şey hissedemiyordu.

"Espero, geri çekil, o kadar yaklaştın ki seni görünce korkmuş olmalı," dedi birisi. Bu ses, ne kadar da tanıdık gelmişti Amenia'ya. "Uzaklaş yanından da kendine gelsin," duyduğu sesin tınısı kulaklarını gıdıklarken anladı her şeyi.

"Sen..." diyebildi sadece, hayret dolu bir tınıya bürünmüştü Amenia'nın sesi. Boşluktaki elini indirdi, maktonun adım adım gerilerken kafasını kaldırıp baktı. Yaratık hemen dibinden geçip konuşanın yanına gitti. Pembe pırıltıların parladığı hayret dolu bakışları o yöne dikse de korkudan ve bağırmaktan gözlerine kara bir perde indiği için bu sesin sahibini göremiyordu.

"Sonunda uyanabildin beklenen," diyerek gülümsedi ihtiyar kadın. Maktonu uzaklaştırıp Amenia'nın tattığı yere ilerledi küçük adımlarla. Ellerini yere uzatıp dizlerinin üzerine çöktü. "Yaraların çok derin, biraz daha dinlenmelisin."

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin