17. Yeni Arfa Yolculuk -part 1-

1K 153 116
                                    

y

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

y.ö. 124-123 Hiddum arfın son saatleri; Andarun Kalesi

Günlerin iyice kısalmasıyla beraber Hiddum, kendinden büyük ikizi Herrum'un gölgesi altında kalmaya devam etmişti. Gece boyunca yağan yağmur bulutları şafak vakti dağılınca Herrum'un atmosferi gün yüzüne çıkmış, neredeyse gökyüzünün tamamını kaplamıştı. Nebulio'dan gelen ışıklar ise önündeki bütün engellere rağmen sabahın günaydın öpücüğünü Andarun Kalesi'nin duvarlarına ulaştırmayı başarmıştı.

Alacakaranlık yüzünden tuhaf bir kızıllık Andarun'u esir almıştı. Daha önce kimse bu kadar kızıl bir sabaha uyandığını hatırlamıyordu. Kuzey Ormanı'ndaki canlıların bu kızıllığa tepki göstererek çıkardıkları sesler Andarun Kalesi'ne ulaşıyordu. Siyah aslanlar, vahşi kuşlar, böğüren alparinler, tiz sesli sülünler hatta maktonlar... ormanda yankılanan seslerin sahipleri yeni arfı kutlamaya erkenden başlamışlardı.

Bu sabah erken uyananlar arasında İro da vardı. Onu erkenden uyandıran şey ne iç güdüsel bir davranış ne verimli bir uyku ne de gidecekleri yol için hazırlanmak olmuştu. Sağındaki pencerede duyduğu "tak, tak, tak" sesi yüzünden yerinden sıçrayarak uyanmıştı.

"Kim var orada!" diyerek sesin geldiği pencereye süzülmüştü. Uyku sersemi haline rağmen bu sesi çıkartanı kıskıvrak yakalayıp Eran'ı uyandırmayı düşünebilmişti İro. Birinin pencereye vurduğuna emindi çünkü etrafta tak, tak seslerinin oluşmasına neden olabilecek hiçbir şey yoktu. Kendisini neyin karşılayacağını bilemediği için bir miktar ürperti İro'nun bedenindeki adrenaline eşlik etmişti.

Pencereye varması birkaç saniye sürmüştü. İro hızla dışarıya baksa da kimsecikler etrafta yoktu. Alaca karanlığın yetersiz ışığı ve dışarıdaki sis yüzünden etrafı görmek oldukça zordu. İro'nun keskin gözleri bile beş kanat açıklığı mesafeyi zar zor görebiliyordu. Ne bir gölge ne de bir hareket, kimsecikler yoktu. Bir ses duyduğuna emindi İro, derince soluk verirken nefesi gagasından usul usul çıkmış camda buğu oluşturmuştu. "Yüce ruhlar aşkına, aklımı kaçırmıyorum galiba," diye homurdanırken bakışlarını buğuya kaydırdığında duraksadı. Altın renkli gözleri parlamış, pencerenin altına sıkıştırılan kağıdı fark etmişti. O sesleri gerçekten de duymuştu.

"Eran, Eran uyan! Çabuk kalk!"

İro'nun sesiyle yerinden sıçrayarak uyanmıştı Eran. Gördüğü rüyayı unutsa da kocaman açılan gözlerindeki kızıllık mutlu bir düşten uyandığını belli ediyordu. Göz rengi yerini hızla yeşile teslim ederken kendine gelmiş ve İro'ya bir cevap vermeden önce hızla etrafa bakmıştı. Her şeyin yerli yerinde olduğunu görünce kaşlarını çatarak söylenmeye başladı.

"Hay gagan kopsun İro! Aklımı kaçırıyordum, savaş çıktı sandım, böyle mi uyandırılır biri! Sabah sabah ne halt oldu da bağırıyorsun..."

HİDDARUN *Düzenlenecek*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin