Y.Ö. Herrum-Alabanos/ ilk gece
Bir begonya topraklarından koparılıp uzaklara atılıyordu bu akşam. Luyd arabasının içinde, pencerenin ahşabına tutunmuş, sessizce ailesine bakıp ağlıyordu. Belki de onları bir daha hiç göremeyecekti.
Araba henüz hareket etmemişti. Dışarı çıkıp ailesinin yanına gitmek, meydandaki herkese sırrını açıklayıp Alabanos'daki sıradan hayatına devam etmek istiyordu Amenia. Yapamadı. Geç kalmıştı. Hareket zamanının geldiğini şarkı söyleyen Purpuraların güzel seslerinden anladı.
"Bizi uğurluyorlar," dedi arabadaki bir Gama. "Eminim ardımızdan şölen yaparlar," diye ekledi başka biri. Sonra ikisi -arabayı sürecek olan Yosa, luydları kırbaçlayıp hareket ettirene kadar-aralarında konuşmaya devam ettiler.
Araba hareket etmeye başladığında iki Gamanın muhabbeti iyice koyulaşmıştı. Amenia sessizce pencereden dışarıya bakmaya devam ediyordu. Luydlar ağır ağır yürüyor, arabaları konvoy halinden Konsey Merkezi'nden ayrılıyordu. Amenia sarsılmamak için arkasına yaslanıp etrafına baktı. Tavandan sarkan kırmızı püskül süsleri sallanıyor, Gamaların giydiği çelik zırhlar eklem yerlerinden birbirlerine çarparak takırdıyordu. Artık yolculuk başlamıştı. Bir arf yedi gün sonra sona erecek uzun bir yol vardı önünde. Kanatlarını bedenine yaklaştırıp dışarıyı izlemeye devam etti.
Yaslandığı yerden gördüğü kadarıyla Alabanos'un güneyindeki İlim Ormanı'na gidiyorlardı. Hava çoktan kararmış olsa da burayı hatırlamıştı. Küçükken ailecek buraya piknik yapmak için gelirlerdi. Şimdiyse bu orman yolu onu ailesinden ayıran ilk yer olmuştu. Ailesini düşününce yine gözleri doldu. Arabanın tekeri döndükçe eve dönüş zamanının kısalacağını fısıldayarak kendisini avutmaya çalıştı. Bunu çok sessizce söylediğini düşünüyordu.
Karşısında yan yana oturan iki Gama konuşmaya devam ediyordu, onu duymamışlardı. Ama, Amenia'nın yanındaki Gama sessizce onu izlediği için duymuştu bunu. Yanındaki gönüllü kıza uzun uzun bakmış, tanıdık gelen yüzünü hafızasındaki herkesle kıyaslıyordu. Sesini duyunca kim olduğunu hemen hatırlamıştı. Amenia'ydı o! Nasıl olur da tanıyamazdı onu! Henüz kanat rengini kazanmadığı zamanlarda aynı okula gidiyorlardı. Çaim'in en yakın dostu Amenia... Anlaşılan o da Parus'u tanımamıştı. Neredeyse otuz arf olmuştu görüşmeyeli. Turuncuya yakın kızıl saçlarına, luyd kadar beyaz tenine bir kez daha bakıp emin oldu. Kesinlikle Amenia'ydı o. Pudra pembesi kanatlar Parus'a yabancı gelmişti. Bir Eria olmasına şaşırmış, bu yüzden zihni onu hatırlamakta zorlanmıştı. Sessizce Amenia'yı izlemeye devam etti.
Araçları orman yolunda ilerledikçe yerdeki çukur ve tümsekler yüzünden sarsıntılar artmıştı. Amenia yolun ne kadar süreceğini düşünüyordu. Belki üç ya da dört gün. Peki ya Herrum'dan Hiddum'a geçiş nasıl olacaktı? Babasına bunu defalarca sormuş, onlarca kez dinlemişti. Bir çok kitaptan okumuştu. Bir gün kendisinin de bu geçitlerden geçeceğini asla tahmin edemezdi. Aklına ailesi geldi yine. Annesinin yakarışlarını, babasının üzüntüsünü gizlemeye çalıştığı yüz ifadesi geldi gözünün önüne. Yine gözleri doldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİDDARUN *Düzenlenecek*
FantasiaWattys 2018 "Dünya Kuranlar" kazananı! Bir evren hayal edin: İçerisinde düzinelerce galaksinin bulunduğu, rengârenk yıldızların sonsuz karanlıkta parladığı, gezegenlerin yörüngelerinde uyum içerisinde dolaştığı Poleane adlı evreni düşünün... Çekin...