Erik sabah herhangi bir sesle uyanmaktan her insan gibi nefret ediyordu fakat bazen -ki bu kapı sesiyse- istemediği halde kalkabiliyordu. Eh, bu da o anlardan biriydi. Erik de söylene söylene yatağından çıkıp kapıya ilerlerdi. Sabahın bir körü gelen kişiye sövmemek için de dilini tutmak zorunda kaldı.
"Neredesin sen Erik! Arıyorum açmıyorsun, mesajlarıma dönmüyorsun! Telefon denen şey uzun zamandır icat edildi farkında mısın?" Evet; kulak tırmalayıcı bir ses ve karşısında her geçen gün daha da baskıcı bir hale gelen, şüphesiz o eski halinden eser kalmayan Bonita. Erik cidden iç çekmek istedi fakat başka bir azarı kaldıracak değildi, zira kız arkadaşı en ufak seste kendisini haşlıyordu. Bu yüzden kız topuklularıyla içeriye geçerken -Erik, sanki Bonita'nın bastığı yer zemin değil de beyniymişcesine yüzünü buruşturmak istedi- yüz ifadesini sabit tutmaya çalıştı.
"Dün geç saatlere kadar çalıştığımı biliyorsun. Üstelik sana uyuyacağımı da söyledim." Neyse ki kızın gözlerinin akı artık kırmızıdan eski rengine dönmüştü. Gerçi hala boğa gibi kızgındı.
"Bu kadar saat uyuyacağını söylemedin ama. Üstelik Charles da evde değil."
"Kaç saat uyuyacağımı kestiremem herhalde. Ayrıca sanane Charlestan? Biliyorsun ki o bir avukat yani bu saatte evde olmaması gayet doğal." Bonita iç çekti.
"Birliktesiniz falan sandım. Malum, ne zaman telefonlarıma yanıt vermesen onunla oluyorsun. Aklıma ondan başka seçenek gelmedi." Erik ofladı. Fakat sessiz bir eylemdi bu. Sevgilisinin neden böyle yaptığını aşırı merak ediyordu doğrusu.
"İyi de sorun bu değil bence. Biz zaten her işimiz olduğunda aynı şeyi yapıyoru-"
"Ne yapıyormuşuz biz?"
"Birbirimizi sıkboğaz etmiyoruz. Sen kendi işine odaklanıyorsun ve ben de kendi işime. Sonuçta ben şuan çekimde de olabilirdim." Bonita ona hak veriyordu fakat Erik'in Charles'a kayan ilgisi, bir anda ayrılmaz ikili olmaları ve Erik'in bazı zamanlarda uzaklara dalması da normal değildi işte. Alışık değildi o bunlara. Spotların altında yalnızca kendisi olsun istiyordu. Sevgilisinin homoseksüel olan eski arkadaşı değil. Bu yüzden böylesine çıkışıyordu.
"Doğru ve sen de ne zaman seni arasam açıyordun!" Erik kafasını duvara geçirmek istiyordu artık. Ne bitmek bilmez bir mevzuydu bu!
"Meşguliyet denen şeyden haberin yok mu, yoksa bunu bilerek mi yapıyorsun?" Bonita tekrar topuklularıyla yeri eze eze yürümeye başladı ki bu Erik için hâlâ tahammül sınırlanırını zorlayan bir durumdu.
"Eskiden beni gayet de arıyordun Erik. Üstelik şimdiye kadar buluşmamızı unuttuğun da olmamıştı. Bu durumda kızmaya hakkımın olduğunu düşünüyorum." Erik burun kemerini sıktı.
"Senin de dediğin gibi sadece bir kere oldu bu. Üstelik Charles ile birlikteydik. Hatta önceki akşam sen de vardın ve içtiğimi biliyordun."
"Bıktım artık sürekli Charles da Charles. Ne bitmek bilmez bir arkadaşlıkmış ya! Onunla ilgilendiğin kadar benimle ilgilensen neler neler olurdu." Bonita artık içinde hiçbir zehri tutmayacağına karar vermiş, söyledi. Erik ise, dumura uğramıştı.
"Kendini onunla mı kıyaslıyorsun?" Erik sorunca Bonita başını onaylarcasına salladı.
"Sonuçta o geldiğinden beri papucum dama atıldı. Herkesin dilinde bir Charlestır gidiyor."
"O benim arkadaşım."
"Evet biliyorum, -homofobik değilim ama- homoseksüel olan arkadaşın."
"Bunun konuyla ilgisi ne?" Bonita bir süre kem küm etti. Ardından ağzındaki baklayı çıkarmaya karar vermiş olacak ki dudaklarını diliyle ıslattı.