Bugün Charles kesinlikle enerjik uyanmamıştı ve yataktan pek kalkası da yoktu. Havanın kapalı olması da buna tuz biber oluyordu. Şuan onu kendisine getirecek hiçbir varlık yoktu dünyada. Yine de kapısı çalınınca yataktan kalkmak zorunda kaldı. Aslında evde değilmiş gibi davranıp kapıdakinin gitmesini beklemişti fakat kapı öyle hızlı çalınıyordu ki itiraf etmesi gerekirse Charles biraz endişelenmişti. Bu sebeple yataktan kalkıp olabildiğince hızlı bir şekilde kapıyı açtı.
"Merhaba Charles. Seninle bir şey konuşmak istiyorum." Karşısında gördüğü kişi Bonitadan başkası değildi. Açıkçası onu beklemiyordu. Yine de onu içeriye davetiye etti.
"Tabii, içeri geç lütfen." Kız gülümseyerek koltuğa kuruldu. Aslında Erik'in neden onu en yakın arkadaş olarak seçtiğini anlıyordu. Çok sevecen ve iyi niyetliydi. Yine de hissediyordu işte. Canını sıkan bir şeyler vardı ve o da buna çözüm bulmak için son çare olarak sorunun kaynağına gelmişti.
"Aslında direkt konuya gireceğim Charles. Eminim senin de işlerin vardır." Charles başını onaylayan bir şekilde salladı.
"Çay ya da kahve istemez misin?" Charles sorunca Bonita omuz silkti.
"Teşekkürler ama çok kalmayacağım. Sadece Erik ile aramız son zamanlarda kötüleşmeye başladı. Yani artık onun önceliklerinin değiştiğini, bana eskisi kadar değer vermediğini düşünüyorum." Charles da karşı koltuğa oturdu.
"Bu ikinizin konuşması gereken bir konu diye düşünüyorum Bonita. Ne yazık ki buna benim yapabileceğim bir şey yok." Bonita elini saçlarına atıp saçını biraz dağıttı.
"Aslında var. Erikten biraz uzak durmanı istiyorum." Charles şaşkınlıkla baktı.
"Arkadaşımla daha fazla görüşmemi istemediğini mi söylüyorsun?"
"Hayır daha az görüşmenin söylüyorum yalnızca. Ayrıca ondan hoşlanıyorsan bil ki sana karşılık vermeyecek." Charles içindeki burkulmaya anlam veremedi. Cidden bu kızın söyledikleri canını acıtıyordu.
"Ben ondan hoşlanmıyorum. O benim kaç yıllık arkadaşım. Üstelik bu talebini ona neden söylemedin?"
"Onu kaybetmek istemiyorum ve kaybetmeyi göze de alamam. Bunu ona söylersem beni asla dinlemez ama sen öyle değilsin. En azından hem onun için hem de kendin için mantıklı kararlar alabiliyorsun." Ardından ayaklandı. Dış kapıyı dışarıdan kapatmadan önce tekrar döndü ve "Bunu düşün Charles. İkiniz için de." Dedi. Tabi ardında dağılmış bir Charles bıraktığını bilmiyor ve doğrusu umursamıyordu da.
Bir süre kapıda dikilen Charles az önce ne yaşadığını düşündü. Tamam Bonita doğru söylüyor olabilirdi. Yani Erik'in iyiliği için onunla birlikte olabilme ihtimali neredeyse sıfırdı ama en azından arkadaşı olarak yanında kalabilirdi. Fakat şimdi evine gelip konuşan kız üstü kapalı bir şekilde arkadaşı olarak da onun dikkatini dağıttığını söylüyordu. Bir yandan tatmin ediciydi ama öte yandan kendisini iğrenç hissediyordu. Sonuçta Charles asla iki kişinin arasına girecek kadar karaktersiz birisi olmamıştı ve kız ona bunu ima ediyordu.
Charles iç çekti. Zaten pek iyi olmayan modu daha da kötüydü artık. Ne yapsa bilemedi. Aslında bugün Raven'a uğrayacak, biraz Dipsy'i sevecekti. Ancak şuan midesi bulanıyor gibiydi. Bu yüzden uzun zamandır gitmediği annesinin mezarına gidecek ve biraz da düşünecekti. Nitekim öyle de yaptı.
Charles şimdi annesinin mezarının başında, elinde annesinin bir fotoğrafıyla dikiliyordu. Onu gerçekten çok özlemişti ve bazen bu duyguyla nasıl başa çıkacağını bilemiyordu. Neyse ki artık Raven için endişelenmek zorunda değildi. Sonuçta o kendi ailesini kurmuştu. Asıl problemli olan oydu. Asla kendisini bir arkadaştan öte görmeyecek birisini seviyordu bu yüzden de hep yalnızlığa mahkum olacaktı.