Kiale nedenini sorar gibi bakışları görünce açıklama gereği hissetti.
"Bu krallıkta nefes sanatları sadece krallık tarafından belirlenen kişilerin bildiği tekniklerdir. Daha çok ekonokim bir krallık olduğu için hayatta olsa da başka bir krallık olsa bu nedenle çoktan işgal edilmiş olurdu. Bu ormandaki eğitim bitince başka krallığa geçeceğiz. Orada çoğu gelişimci bu sanataları elde edebilir. Şuanlık krallıkların kafanı karıştırmasına izin verme. Sana öğreteceğim nefes sanatı Kralın Nefesi isimli bir teknik."
Rex nefes almanın oldukça kolay olduğunu düşünse de Kiale'nin ona basit bir teknik öğreteceğine asla inanmıyordu. Nitekim bu tahmini oldukça isabetliydi. Kralın Nefesi büyülü yaratıkların kralları tarafından iç güdüsel olarak kullanılan bir teknikti. İnsan teknikleri ne kadar gelişmiş olsa da bir büyülü yaratığın tekniğini alt edemezdi. Bunun nedeni ilk olarak gelişim yapan hayvanların oluşması ve insanların taklit ederek kendi tekniklerini oluşturmasından kaynaklanıyordu. Birçok güçlü teknik olsa bile insanların kendi seviyesinde bir büyülü yaratığı yenememesinin sebebi de buydu. İnsanlar zamanla daha çeşitli teknikler oluşturarak bu açıkları kapatsa bile temel teknikler açısından büyülü yaratıklardan bir kademe alttaydı. Bunun bilincinde olan Kiale ise insanların tek başına öğrenmesinin mümkün olmadığı bu tekniği öğretebilecek kapasitedeydi. Zamanında Luna'ya bile öğretmediği bu tekniği şimdi küçük bir insan yavrusuna öğretecekti. Kiale öğretmek istese bile bunun ona büyük bir bedele mâl olacağını biliyordu. Evrenin oluşmundan beri büyülü yaratıkların teknik öğretmesi kadim kurallar tarafından yasaklanmıştı.
Büyülü yaratıklar bölgeleri dışında insan yerleşimine gidip katliam gerçekleştiremez. Onların bölgelerine giren insanlara istediklerini yapma hakları vardır.
Büyülü yaratıklara ait olan kadim teknikler bir insana öğretilemez ve ya tanrıların oluşturduğu tekniği insanlar sahiplendiği hayvanlara bile öğretemez.
Bu iki kuralın kim tarafından konulduğu bir gizem olsa da tarih boyunca yaşananlar bu kuralların bozulamayacağını defalarca kez kanıtlamıştı. Rex kendisine daima acımasız davranan aslana öfke hissetse de yapacağı fedakarlığı öğrendikten sonra bakışları değişecekti. Ne yazıkki bu fedakarlığı öğrenmesine daha çok zaman vardı...
"Rex öncelikle bu nefes sanatında dikkat etmen gereken püf noktalar var. Bunlardan biri iki saniyelik küçük nefesler alıp iki saniyelik küçük nefesler vererek devam ettirmen. Bunu devamlı yapmak zorundasın uyurken, savaşırken, eğitim yaparken. Bunu tam olarak başaramadığın sürece bu nefes sanatının etkisini asla hissedemezsin. İkinci olarak nefes alıp verirken çok sessiz olman gerekiyor yoksa vereceği etkiyi yarı yarıya düşürmüş olursun."
Rex duyduklarıyla şaşırsa da böyle zor bir tekniğin geri dönüşünün güzel olacağını hissediyordu. Kiale anlatmayı bitirdiğinde göğsünden yayılan acıyla fazla vaktinin kalmadığını fark ederek konuyu tamamen değiştirdi.
"Rex bu yüzük bana anne ve babandan kaldı. Şuan buraya gelen bir düşman var. Bu gücünle sen hissedemesende ben hissedebilirim. Bu yüzükle bağlantımı kopardım. Elindeki yüzüğü ve bu yüzüğü kanını damlatarak sahiplenirsen içinde olanları görürsün. Düşünerek içine eşya koyabilir ve ya çıkarabilirsin. Yüzüğün içinde teknikler ve izleyeceğin doğrultuyu bir kâğıda yazdım. Eğer üç gün içerisinde geri gelmezsem kağıdı aç ve oku."
Kiale sesizlesirken alev alan ruhu konuşmasını zorlaştırsa da Rex'e belli etmiyordu. Rex bu veda konuşmasını adeta hissetmiş olsa da ina karşı çıkacak gücü yoktu. Sadece lafını kesmeden onu dinlemeye devam etti.
"Bütün eğitim programın ve yapman gerekenler kağıdın içerisinde ayrıntılı olarak yazıyor. Senden tek istediğin hayatta kalman Rex."
Kiale daha fazla konuşmayacağını anladığında son hızıyla ulaşabildiği en son noktaya kadar koştu. Etrafindaki manzara bulanık olsa bile buna aldırmadan ilerlemeye devam etti. Ne yazık ki istediği kadar uzaklaşamadan hızı kesildi ve nefesi kesilirken boynunu eğerek tüm benliğiyle bedeli ödemeye hazırlandı. Zaten bunu bilerek kalkışmamış mıydı bu işe? Yine de içten içe emanetine sahip çıkamamanın buruk tadı vardı dilinde. Yerini gecenin karanlığına bırakmak isteyen gün doğumuna bakarken bulutlar titreşti ve olduğu toprak sarsılmaya başladı. Ağaçların uğultusu kulağına ölmek üzere olan birinin son ninnisini fısıldıyordu...
Karanlık bütün havayı kaplarken devasa kanatların arasında cılız bir beden yavaşça üzerine doğru gelmeye başladı. Beden ne kadar cılızsa yaydığı ilahi aura görünüşüne aldananın canını acılar içinde alacağının bir kanıtıydı.
Aura bütün bedenine büyük bir baskı yaparken titremekten başka yapabileceği hiçbir şey yoktu. Uzun gece mavisi saçları rüzgarsız ortamda bile dalgalanırken gözlerinin yerinde evrenin yansıması ona korkutucu bir his sunuyordu.
Nazikçe ayağını toprağa basmasıyla toprak aci bir feryatla çöktü. Devasa bir krater açılırken ifadesiz yüzünde nazik bir gülümseme oluştu.
"Pardon benim hatam."
Yere bastığı ayağını yavaşça kaldırırken havada süzülerek durdu. Kiale umutsuzca onu beklerken idam mahkûmu olan birinin sükuneti vardı üzerinde.
"Buraya neden geldiğimi bildiğini varsayıyorum. Ölümlü olan kadim kuralların bozulduğunda bir bedeli olduğunu bilmiyor muydun?"
Her ne kadar soru gibi dursa da soru olmadığı açıkça belliydi. Kiale yine de cevabı vermekten geri durmadı.
"Biliyordum."
Kaşları havaya kalkarken karşısındaki gece karası saçları ve kızıl gözleriyle duran kişiyi inceledi. Derin bir nefes alırken sanki bütün ruhunu koklayarak bilgi ediniyordu.
"Yaydığın hava... sen bir ruh hayvanı olmalısın. Sahibine mi öğrettin yoksa?"
Kiale acıyla gülümserken kafasını olumsuz yönde iki yana salladı.
"Hayır sahibimin oğluna öğrettim. Bunun bir bedeli olduğunu biliyordum ve bedelini ödemeye hazırım."
Devasa kanatlarıyla vücudunu sararken düşünceli bir ifadeyle karşısındaki insana dönüşmüş siyah aslana baktı.
"Bedelini ödeyeceğinden emin olabilirsin. Fakat oldukça zeki birine benziyorsun sonuçlarını bile bile niye bir tekniği insana öğretmek istedin?"
Kiale üzerindeki baskıdan kurtulmasa bile biraz daha hafiflediğini hissedince onunla konuşma niyetinde olduğunu anlayabilmişti. Yalan söyleme ihtiyacı duymadan gerçeği tüm çıplaklığıyla anlatmaya koyuldu.
"Bundan yaklaşık olarak 6 ay önce sahibim doğum yaptı. Doğumdan iki ay sonra büyük bir işgal yaşandı ve bütün halk katledildi. Kaçmayı başaran dört kişiden biri sahibimdi. Diğerleri eşi ve iki oğluydu. Enerjileri savaşacak kadar fazla olmadığından direnmek yerine kaçmaya başladılar fakat düşman durmadan peşlerinden geliyordu. Benimle bağını bozarak geride bıraktığı oğlunu korumam için bana emanet etti. Ne yazık ki gitmeden önce o yeterli güce ulaşana kadar zihnine bir mühür yerleştirdi. Düşmanların gücünü kendim gördüğümden hiçbir teknik onları yenmesine olanak sağlamayacağı için kendi nefes sanatımı öğrettim."
Kiale konuşmayı bitirince evreni gözlerinde bulunduran kanatlı canlı onu iyice süzerek son kez sorusunu sordu. Ödeyeceği bedel vereceği cevaba bağlıydı.
"Peki neden bağını bozmuşken gitmek yerine bu sorumluluğu aldın?"
Kiale maziye dalarken o gün yaşadıkları bir bir aklına geldi.
"Bundan 15 sene önce ormanın en güçlüsü bendim. Bölgeme giren insanlara iki seçenek sundum; ya gidin ya canınızdan vazgeçin. Fakat insanların aç gözlü doğasını hesaba katmamıştım. Çeşit çeşit mücevherlerin olduğu bölgem onlar için bir hazineydi... İzin verdiklerim geri gittikten sonra büyük bir pusuya düştüm geri gidip gücümü geri toplamam gerekiyordu fakat yediğim son ok zehirliydi. Enerjisi azalan vücudum bu zehri yok edecek kadar güçlü değildi. Ölümün nefesini hissederken sahibim beni buldu ve son gücüne kadar beni iyileştirmek için uğraştı. O kadar çok enerji kullanmıştı ki ben iyileşsem de kendisi aylarca uykuda kaldı. Uyanınca onun ruh hayvanı oldum. Bana verdiği canı onu koruyarak ödemek istedim fakat o gün benden tek istediği oğlunu korumaktı. Bağı bozsa bile bu bağ hiç olmasaydı bile bu emaneti canımın son damlasına kadar yine korurdum. Bu tekniği ona yine öğretirdim bu yüzden olacak her bedele hazırım."
Kanatlarını açarak etrafında gezinen canlı yeni bir oyuncak bulan çocuk kadar heyecanlıydı. Sözleri ise Kiale'yi donduracak etkiye sahipti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katliamın Elçisi
FantasyGeçmişin gölgesi üzerine düştüğünde Rex zor bir karar almak zorunda kalacaktı... Katliam onun gözüne hiç bu kadar güzel gelmemişti. "Çivisi çıkmış dünyaya katlimın elçiliğini yapacağım!" Küçük bir çocuğun ağzından çıkan sözler ne kadar ileri gidebil...