Ormanın içinde küçük bir çocuk dalların üzerinde ilerlerken geçtiği yerler kana bulanmıştı. Küçük bir tepe oluşturacak kristalleri alınmış hayvan cesetleri duruyordu. Eti güzel olanları yüzüğüne depolarken eti güzel olmayanları iki gruba ayırmıştı. İşe yararlar ve yaramayanlar...
Bazılarının pençelerini kesip alıyor, bazılarının kürklerini yüzüyordu. Bazen de daha fazla av çekmek için yem olarak kullanıyordu.
Yine de arta kalan cesetler azımsanamayacak miktardaydı. Dün gece planladığı tuzaklar sayesinde avlarında fazla oylanmadan diğer avlarına geçiyordu. 1.seviyeye ulaşmak için yeten kristaller şuan dantianının yarısını anca doldurabilmişti. Düşündüğünde seviye atlamanın neden zor olduğuna dair bir tahmin yürütebilmişti.
Mesela her seviye atlamasında gereken kristaller giderek artıyordu. Üçüncü seviyeye ulaşmak için daha fazlasına ihtiyacı vardı ve üçüncü seviye onun için sadece bir duraktı.
"Ne kadar daha avlamam gerekiyor acaba?"
Kiale'nin yanında olmamasının eksikliğini çekiyordu. Yanında sana öğreten birisi varken ne kadar kolaydı halbuki...
Gözleri etrafı süzmeye geri dönerken düşüncelerine kulaklarını tıkadı. Şuan yapabileceği bir şey yoktu ve kabullenmek istemese bile sürekli kıysalamayı bırakmalıydı.
Artık tek başınaydı...
Sadece kendisine güvenebilirdi.
Kendisine doğru koşarak gelen 2.seviye Alev Tilkisiyle gözleri parladı. Biraz inceledikten sonra tilkinin aslında kaçtığını anlayabilmişti fakat neden kaçıyordu?
Etrafa daha dikkatli baktığında kimseyi görememişti. Dikkati elden bırakmasa da ayaklarına gelen bir avı bırakacak kadar aptal değildi. Dikkati kendisinde olmayan tilkiye pusu kurarken elindeki baltayı sıkıca tutarak saymaya başladı.
On saniye...
Dokuz saniye...
Yedi saniye...
Üç saniye..
Iki saniye...
Şimdi!
Tam üzerinden atlamaya çalışan tilkiye aşağıdan bir darbe indirirken baltaya enerjisinin bir kısmını aktardı. Balta tilkiye derin bir yara bırakırken tilki saniyeler içerisinde ölmüştü. Gözleri parlarken delice güldü. Bunun işe yarayip yaramayacağını bilmese de denemesinde bir sorun olmayacağını düşünerek enerjiyi baltaya yönlendirmişti.
Sonuçta enerji kristallerin içerisinde bulunabiliyorsa neden başka eşyaların üzerinde durmayacaktı ki?
Sevinçli bakışları duyduğu çatlama sesiyle kasvetli bir ifadeye döndü...
Baltası... kırılmış mıydı?
"Hadi ama! O benim tek silahımdı."
Kendi kendisine yakınsa da balta hâlâ kırıktı. Baltayı şuanlık kenara bırakırken kırık parçayla aklına bir fikir geldi. Demir kadar sağlam olmayacak olsa da ağaçları kullanabilirdi. Yine de... bu biraz zahmetli olacaktı.
"İlk çekirdeği alayım sonra silah işini tekrar düşünürüm."
Elindeki yüzüğe bakarken kan olacağını fark edip yüzünü buruşturdu. Gözlerini kapatıp saglam bir ip olup olmadığına baktı. Ellerine düşen ince ipe bakarken hafifçe çekiştirdi.
"Hmm... Hemen kopacağını sanmıyorum."
Yüzüğünü çıkartıp kolyeye geçirerek boynuna taktı. Şimdi rahatça elini kafasına sokup kristali alabilirdi. Bir eliyle tilkinin kafasını tutup diğeriyle elini kafasına sokmak için hazırlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katliamın Elçisi
FantasyGeçmişin gölgesi üzerine düştüğünde Rex zor bir karar almak zorunda kalacaktı... Katliam onun gözüne hiç bu kadar güzel gelmemişti. "Çivisi çıkmış dünyaya katlimın elçiliğini yapacağım!" Küçük bir çocuğun ağzından çıkan sözler ne kadar ileri gidebil...