Küçük çocuk handaki yatağından kalkıp uyku mahruru gözlerle etrafa bakındı birkaç dakika. Yaklaşık bir haftadır insanları izleyerek geçirmiş ve kendisini daha geri planda tutmuştu.
Artık gerçek eğitimime dönmem gerekiyor.
Iç çekerken daha fazla oyalanmayı göze alamadı. Yapması gereken tonla iş ve öğrenmesi gereken sırlar vardı. Meditasyon pozisyonu alırken bugün Aşkın Krallığına gitmeyi kafasına koymuştu.
Enerji bedenine girip ruhunu ferahlatırken zihni Ruh Denizine çekildi.
Flu ve Gray ona bakıp muhabbetlerine geri döndü. Uzun zamandır kendisine karşı daha soğuk davranmaları gözünden kaçmamıştı ama şuanlık bununla uğraşacak vakti yoktu.
Kuleye ilerlerken yıldızın dolmasına çok az bir zaman kalması neşesini yerine getirmişti. Flu ve Gray'a bunu sorduğunda ilk yıldız dolmadan teknik kullanamayacağını öğrenmişti.
Son kata ilerlerken herhangi bir baskı altında hissetmiyordu kendisini. Bunlar yaptığı acı dolu eğitimlerin sonucuydu.
O an bu başarısını Kiale'ye anlatma isteğiyle dolsa da ölenin gero gelmeyeceğini anlamıştı. Adımları ritmik şekilde ilerlerken zihninde düşünce karmaşasından kaynaklanan bir savaş vardı.
Derin bir nefes verdiğinde son kata ulaşmıştı.
Katın ortasına geçerken etrafa mücevherlerle kaplı mindere oturdu. İçinde tuttuğu düşünceleri serbest bırakırken zihinsel enerji kendisine çekilmeye başladı.
Kiale'nin öğrettiği nefes sanatının bu yönünü birkaç gün önce keşfedebilmişti ve ilk keşfettiği zaman şok içerisinde kalmıştı. Böyle muazzam bir nefes sanatına sahip olmak onu heyecanlandırmıştı.
Kralın Nefesi sayesinde meditasyona girmeden ihtiyacı olduğu anda enerji bedenine girmeye başlıyordu. Oysa bu krallıkta kaldığı zamanlar boyunca nefes sanatlarının böyle bir özelliği olmadığını araştırmış ve sonuç olarak böyle bir tekniğin olmayacağını anlatmışlar hemen ardından dalga geçerek kovmuşlardı.
O bilmese de kralın nefesi, kral olan büyülü hayvanların özel tekniğiydi ve onları öldürmenin zor olma sebebi buydu. Ölümcül bir darbe almadıkları sürece parazit gibi hayata tutunur ve onu avlamaya gelenleri acılar içerisinde parçalara ayırırlardı.
Kiale'nin ödediği bedel ağır olsa da bu tekniğin insanlara verilmemesinin bir nedeni vardı. Geçmiş zamanlarda insanlar açgözlülük ve sahip çıkamadıkları nefisleriyle bu teknikleri kullanma haklarını kaybetmişlerdi. Buna kin duyan insanlar büyülü hayvanlara savaş açarak tekrar elde etmeye çalışsa da bunu yapacak güçleri olmadığından yenilmekle kalmışlardı.
İnsanlar ve hayvanların savaşı yüzyıllar sonra sebebi unutulmuş bir rutine dönmüştü.
Öyleki kimse artık bu savaşların anlamını hatırlayamıyordu.
Evren elf, cüce, insan, ork, peri, hayvan, tanrı gibi birçok ırka ev sahipliği yapıyordu. Evrenin dengesinin sağlanması için ırklar birbirlerini ilgilendirmeyen sorunlara karışamazdı. Çok eskiden tanrı ırkına sahip biri insanların açgözlülüğü ve hayvanların öfkesi yüzünden yok olacak bu kıtaya karışmaya kalkmıştı...
Toz bulutu durmak yerine daha çok artarken savaş sesleri ve çığlıklar kesilmeden yenileri ekleniyordu. Kanın sıcaklığı savaş alanını iyice ısıtırken yukarıdan bu savaşı izleyen bir çift üzgün göz vardı.
Tanrı ırkına sahip olanlar doğası gereği bir çok insani duygudan eksik doğarlar ve büyürlerdi. Oysa onları izleyen bu ırkın üyesi nedeni bilinmeyen sebeplerden dolayı tanrılara göre kusurlu insani duygular besleyebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Katliamın Elçisi
FantasiaGeçmişin gölgesi üzerine düştüğünde Rex zor bir karar almak zorunda kalacaktı... Katliam onun gözüne hiç bu kadar güzel gelmemişti. "Çivisi çıkmış dünyaya katlimın elçiliğini yapacağım!" Küçük bir çocuğun ağzından çıkan sözler ne kadar ileri gidebil...