14.Bölüm:Soluksuz

33 13 4
                                    

Herkese merhabalarr, öncelikle kadınlar günümüz kutlu olsun. Değinmek istediğim bir konu var, hepimizi ilgilendiren bir konu; her gün duyabildiğimiz ya da haberimizin olmadığı nice kadınlarımız... Çocuklarımızı, çevremizdeki her bir çocuğu özellikle de erkek çocuklarını eşit yetiştirmemizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Erkektir yapar algısına sığınıp büyütülen her erkek çocuğu önü geçilmez yaralar açıyor, hem de kendi de bir kadın sayesinde hayata gelmişken. Suçlu sadece tek bir kişi değil suçlu hepimiziz. Sadece kız çocuklarına ev işi yaptıran, erkek çocuğuna aslanım diye seslenen herkeste. Suç kadın şiddet görürken yardım eden bir adamı sırf o karaktersizi öldürdü diye hapse atan kişi ya da kişilerde. Bugün 8 Mart Dünya Kadınlar Günü... Tek temennim bunların bir gün bitmesi, biz kadınlara kalkan elin şiddet için değil, sevgi için dokunmasıdır.

Keyifli okumalar, yorumlarda buluşalım.

•14.BÖLÜM:SOLUKSUZ•

Korkuyu iliklerime kadar ilk kez yıllar önce yaşamıştım. Tam kurtulduğumu sanarken nereden çıkmıştı bu his? Boğazıma dizilen yumruyu geçirmek için yutkunamıyordum bile. Gözlerimin dolduğunu hissediyordum. Karşımdaki adamın iğrenç sesini duydum. Aramızdaki mesafeyi kapatmıştı.

"Güzel kadınsın, bence anlaşa..." Cümlesinin devamını getiremeden yediği yumruk darbesiyle kendini yerde buldu. Gelen Kadir'den başkası değildi.

Kadir eğilip yumruklamaya devam ettiğinde bir yandan da konuşuyordu. "O cümlenin devamını getir, getir de geberteyim seni." Hiçbir şey yapamadım. Adamı öldüresiye dövdü. Donmuş vaziyette beklerken Fırat, Kadir'i tutup ayırdı. O zamana kadar Fırat'ı fark etmemiştim bile. "Bırak Fırat, bırak da geberteyim şerefsizi!"

"Lan ölecek adam yeter."

Tolga'nın ağlamaklı sesiyle kendime geldiğimde onun içeride olduğunu hatırladım. Kapının kilidini çevirdiğimde Tolga'nın sarılması bir oldu. "Hazal abla iyi misin?" Ona karşılık verip sarıldığımda dolan gözlerimi temizledim. "İyiyim canım."

Ne kadar iyiyim desem de dizlerim bile titriyordu. Kadir'in gelmesi hayatımda en şanslı olduğum anlardan birinde gibi hissettirdi. Ya daha erken saatte olsaydı ve kimse gelmeseydi, ne yapardım bilmiyordum.

Fırat polisi aramıştı. Polisler geldiğinde olayı anlatmıştım. Yerdeki adamı kaldırırlarken Kadir hala ağzına geleni söylüyordu. Ben de Tolga'yı sakinleştirmeye çalışıyordum. "Benim yüzümden oldu." Tolga'yı kendime çekip sarıldığımda kollarını belime doladı. "Senin bir suçun yok canım. Kendini suçlamak yok, anlaştık mı?"

Gözlerimin içine baktı, endişeli bakışları yerli yerindeydi.

"Seninle bir anlaşma daha yapalım mı?" Merakla bana baktı. "Bundan sonra izinsiz bir şeyler almak yok." Ne söylediğimi anladı, utançla bakışlarını kaçırdı.

"Evde kardeşlerim aç bekliyorlar. Onlara götürecektim ekmeği."

Kadir ağzının içinde küfür mırıldığında ona susması için işaret ettim. Omuz silkip önüne döndü. "Bak Tolgacığım seni çok iyi anlıyorum ama bu çok yanlış bir davranış. Sen onlara en çok nasıl yardım edersin biliyor musun?"

"Nasıl?"

"Okula gidip derslerinde başarılı olarak." Bir süre bekledi.

"Ama annem onlara yemek bile hazırlayamıyor. Açlıktan ağlıyorlar."

Saçlarını okşayıp gülümsemeye çalıştım. "Sen büyüyene kadar size ben yardım ederim olmaz mı?"

"Olmaz."

𝐇𝐀𝐘𝐀𝐓 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin