Yeni bölümle karşınızdayım efendim...Lafı uzatmadan gidiyim keyifli okumalar.Yorumlarda bekliyorum.İnşallah beğenirsiniz.♡
•2.BÖLÜM;BİR ÇİFT BAKIŞ•
Çocuklara sorulan klasik sorular vardır ya büyüyünce ne olacaksın gibi... Çoğu zaman doktor, öğretmen ya da başka cevaplar gelir bu soruya.
Bana mı? Bana bu soru asla sorulmadı. Hayallerimi de yalnız kurmuştum ben. Çoğu zaman kuramamıştım bile. Eğer soran olsaydı o küçük, yıkık dökük kız çocuğu ne derdi bilmiyorum ama şimdi sorulursa ne istiyorsun diye ilk cevap mutluluk, birazcık gülümsemek olurdu. Ama yüzümdeki gibi hüzünlüsünden değil. Gerçekten doya doya gülümsemek.
Gülmekten gözünden yaş gelenlere hayret ederdim. Onlara mutluluk bu kadar yakınken neden bana hiç uğramamıştı. Neden bu kalp her gün acılarla sınamıştı beni, neden canımı yakmıştı...
⏳
Karanlığa misafir olan gözlerimi zorlukla açmıştım. Gördüğüm ilk şey beyaz tavan oldu. Sağ tarafıma baktığımda kolumdaki serumla anladım hastanede olduğumu.
Hiçbir şey hatırlamıyordum. Nasıl gelmiştim buraya? Beni kim getirmişti? Kaç saattir uyuduğumu tahmin edemedim. Epey olmuştu sanırım. Dilim damağım kurumuştu. Boğazımdaki acıyı hissetsem de yutkundum güçlükle.
Bedenimi kaldırmaya çalıştım ama sırtıma saplanan ağrıyla küçük bir çığlığı kaçırdım dudaklarımın arasından.
O anda kapı aniden açıldı. Kimin geldiğini görmek için kapıya çevirdim buğulu gözlerimi. Bir çift koyu kahveyle buluştu gözlerim. İçim bir tuhaf oldu. Zaman durdu. Sanki bu gözler hep bu bakışları beklemiş gibi tek bir noktaya sabitlenmişti. Koyuydu, o kadar koyuydu ki. Gecenin karanlığa hapsolduğu gibi hapsolabilirdim o gözlere. Derin bir nefes aldım bakışlarımı kaçırırken.
"İyi misin?" Tok sesi de gözleri kadar etkileyiciydi.
"İyiyim." Sesim o kadar cılız çıkmıştı ben bile tanıyamamıştım. Boğazımı temizledim yavaşça.
Ve sustuk ikimizde. Dudaklarımız mühürlenmişti adeta. Üstümdeki bakışlarını hissedebiliyordum hala. Evet bana bakıyordu. O baktıkça daha da tuhaf oluyordum. Dikkatini dağıtmak adına konuşmak istedim, dudaklarımı aralamıştım ki o benden önce davrandı.
"Araba çarptı." Aniden söylediği şeyle afallamıştım.
"Siz getirdiniz galiba."
"Evet." Yüzünde hiç değişmeyen bir ciddiyet vardı. Biraz korkutan cinstendi bu ifade.
"Teşekkür ede..."
"Teşekkür etmene gerek yok." diyerek kesmişti lafımı, bozulduğumu belli etmeden konuştum yine de.
"Olsun ben yine de teşekkür ederim.Kim bilir ne kadardır bekliyorsunuz." Yüksek ihtimalle önemli değil demek için ağzını açmıştı ki kapıdan giren hemşire dikkatimizi dağıttı. Gelen hemşire uyandığımı görünce gülümseyerek baktı bana.
"Hazal Hanım uyanmışsınız. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?"
"İyiyim.Teşekkürler." Tıpkı onun gibi gülümsedim hemşireye.
"Birazdan doktor bey gelip muayene edecek," serumu kontrol etti. Tekrar bana döndü bakışları.
"Aramamızı istediğiniz akrabanız, arkadaşınız falan var mı hemen ulaşalım kendisine." Söylediklerini kulaklarım işitmişti ama beynim anlamak istemiyordu, umursamak istemiyordum. Yalnızlığa mahkum olduğumu bilmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐇𝐀𝐘𝐀𝐓
General FictionHayat, Kime acımasız kime merhametli? Geçmişinin acımasızlığından kaçan bir kadın Güzel günlere hasret bir adam İkisi de yaralı... İkisi de yorgun... 🌊 Okyanusta bir inci tanesi ve kahramanının hikayesi... Kapak 》@minikbirqueen İnstagram 》nurr_erv...