Çok uzun zaman önce, henüz evdeki kavgaları ortaya saçtığım oyuncaklara yoracak kadar küçükken, insanlar yalnızca geceleri ve yataklarında ölürler sanırdım. Ölümle ilgili tek yanılgım bu değildi elbette ki ama en büyüğü buydu hiç şüphesiz. Yine de öyle olsun isterdim. Lambanın içinde yaşayan Cin benim emrimde olsaydı tüm dilek haklarımdan, eğer kefalet ödemem gerekseydi yaşayacağım bütün güzel anılardan, maddiyat yeterli olsaydı tüm servetimden bir kalemde vazgeçerdim. Sadece insanlar geceleri ve yataklarında ölsünler isterdim. Annem günün en aydınlık saatlerinden birinde bir hastane odasında değil, Atakan sabaha karşı evine dönerken değil... Evlerinde, sevdiklerinin yanında ve derin bir uykudayken versinler isterdim son nefeslerini. Yine de Vefa Şahzade'nin de aciz kaldığı durumlar vardı. Onlara huzurlu ölümler hediye edemezdim ama kendim için defalarca kez huzurlu olduğuna inandığım bir ölümün peşine düşmüştüm.
Atakan'ın ölümden iki belki de üç ay sonraydı. Zaman kavramını bütünüyle yitirmemiş olsaydım bile hatırladığım bir detay olmazdı muhtemelen, çoktan aradan seneler geçmiş gibi hissediyordum çünkü. Acı çok tazeydi ama ben uzun uzun onlarca ömür yaşamış gibi özlemiştim abimi. Özlemim fiziksel bir acıya bürünecek kadar fazlaydı ve baş edemiyordum. Ben, geri kalan herkesin aksine abim olmadan hayatıma nasıl devam edebileceğimi bulamıyordum. Sahi, nasıl yaşayacaktım ki? Atakan o toprağın altında yatarken ve ben onun sesini her geçen gün biraz daha unuturken nasıl devam edecektim hayatıma? Bölük pörçük bir gecenin ve yüzlerce kabusun sabahında karar vermiştim bunu daha fazla yapamayacağıma. Bana yücelik taşıyan hitaplar yükleyen her kim varsa yanılıyordu, ben güçlü değildim, ben ne olursa olsun kalkıp yoluma devam edemiyordum. Utku gibi, babam gibi ve hatta Aylin gibi başka baka şeylere tutunup iyileşemiyordum. Her gün biraz daha fazla ölmek istiyordum.
Böyle bir gecenin sabahıydı işte. Atakan'ın Tarabya'daki evindeydik. Utku hemen yatağımın yanındaki koltukta uyuyakalmıştı. Muhtemelen beni gözlerken okuduğu dosyalardan biri kucağındaydı. Uyuyorken bile yorgun ve tedirgin duruyordu. Belki benden daha iyi durumdaydı ama bir abiyi kaybetmiş olmak Utku Şahzade'yi de yıkmıştı. Sessiz adımlarla ilerlemiştim odanın içinde kalan giysi odasına. O geceden beri evine adım atmamış olan Aylin'in eşyaları sol taraftaydı abiminkiler ise hemen karşısında. Takım elbiseleri ve gömlekleri birbirini takip eden uzunca bir sıra boyunca asılıydı. Dokuzu siyah, beşi lacivert, altısı kahvenin farklı tonlarında, ikisi krem, biri açık bir mavi yirmi üç takım elbisesi vardı Atakan'ın bu evde. Bir de biri beyaz biri siyah iki smokin. Siyah olanı aylar önce ödül aldığı bir törende giymişti, beyaz olanı düğününde giyecekti.Benim aradığım şey lacivert takımların en koyu olanının iç cebindeydi. Şeffaf bir poşetin içinde on yedi tane pembe hap. Atakan kullandığı için mi oradaydılar yoksa ürettiklerinden üzerinde taşıdığı bir numunemiydi asla emin olamayacaktım. Birkaç hafta öncesinde Utku'ya da bana da fiziksel yaralara mal olan bir sinir krizinden sonra bulmuştum bu hapları. Ondan kalan en ufak bir hatıranın peşinde cebini karıştırırken çıkmıştı karşıma uyuşturucudan çok şekere benzeyen haplar. İlk hapı neden içtiğimi biliyordum, cezalandırmak istemiştim abimi. Bırakıp gittiği için, güç peşinde koşarken bizimle yaşayacağı bir ömürden olduğu için, bu işe bulaştığı için... Biraz da vicdanımı rahatlatmak istemiştim belki. Abim gitmişti, Teoman beni terk etmişti. Sadece ben ve sevdiğim adamlar için göz yumduğum o koca kötülük kalmıştı avuçlarımda. Belki beni de tüketirse bu pembe düğmeler göz yumduğum günahlardan arınırım diye düşünmüştüm. Ama yeterli gelmiyordu hiçbir şey, ne geceler boyunca akıttığım göz yaşları, ne öfkem ne de avucumda tuttuğum hapların yaşattığı kısa süreli huzur içimdeki boşluğu doldurmaya yetmiyordu. Neden olmasın, diye düşünmüştüm. Neden öldürmeyeyim kendimi? Ne için yaşayacaktım, kim için yaşayacaktım? Daha da ötesi kim olarak yaşayacaktım? Böylece ilk intihar denemem Atakan'ın evinde bir avuç uyuşturucu hap ile olmuştu. Başarısız denemeler içinde sonuca en çok yaklaştığımdı ve şimdi yanımda uyuyan adama bakarken bunun en az o geceki kadar başarı oranı yüksek bir intihar girişimi olduğunu biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
General FictionHer ikisi de çok uzun zamandır ölüydü. Bedenlerindeki kusursuzluğun aksine her ikisi de ruhlarının çürüdüğünü biliyordu. Ruhlarından yükselen bu kokuyu saklayabilmek için pahalı parfümleri; bedenleri için yüksek tavanlı mezarları ve kaliteli kumaşla...