Oysa memleket isterdim,
Kış günü herkesin evi barkı olsun...
Ne diyeceğimi bilememek ama bir şeyler söylemek zorunda da hissetmek. Hepimizin başı sağ olsun kıymetli okur, hepimize geçmiş olsun. Dilerim bu memleketin başında artık ne dert ne hasret olsun. Bahar dalları kadar taze, umutlu ve yaza hazır zamanlarımız olsun.
Sevgilerimle.
....................................................
Elimdeki koyu yeşil sweatshirt'ü birkaç reyon ötemdeki Şebnem'in görmesi için hafifçe havaya kaldırdım. Bence gayet de Mehmet Efe'nin giyebileceği bir şeydi ama yine de sanki bunun karar mercii Şebnem'miş gibi davranıp, kızın avuçlarına dünya kadar mutluluk koyabilmek hoşuma gidiyordu.
Dikkatle süzdü elimdekini, gözleri ışıl ışıldı, bana ailesinden biriymiş gibi davranmaya başladığını görebiliyordum. Zira benim ona yaptığım şeyi o da Nil'e yaptı, sırf benim hatırıma, Nil'i dışarıda hissetmemek için çırpınıyordu.
"Çok güzel, sence de öyle değil mi Nil?"
"Bakiyim." dedi, arkadaşım dikkatli bakışlarını incelediği gömleklerden çekip. Benim kendime bir şeyler alırken birkaç saniyeden fazla düşünmediğim bu mağazada, dümdüz bir erkek sweatshirtü için iki kişiden fikir alarak, dakikalarca düşünmek, havaya kaldırdığım askıyı uzun uzun incelemek mağaza çalışanlarını olabildiğince şaşırtıyor olmalıydı.
"Bence de güzel." diye onayladı ikimizi. Aldığımız diğer şeylerden çok farklı olmayan üstü de birkaç adım ötemde bize eşlik eden akranıma uzattım.
"Bunu da kasaya bırakabilir miyiz Fundacığım?"
Kahve saçları ensesinde sıkı bir topuz yapılmış ve yüzünün bütün güzelliği ortaya çıkmış kadın bana samimice gülümsedi. Yaklaşık beş yıldır bu mağazada çalışıyordu Funda ve ilk zamanlarından beri alışverişlerimde bana eşlik etmesinden hoşlandığım nadir satış danışmalarından biriydi ve aynı zamanda artık bu mağazanın müdür yardımcısıydı.
"Bunun eşofman altı da var Vefa Hanım, onu da ekleyelim ister misiniz?"
"Çok memnun olurum." dedim. Dün gece kapım beklenen bir misafir için bile oldukça geç bir saatte çalındığında şu gerçekle yüzleşmiştik, evimde Mehmet Efe'ye ait tek bir kol düğmesi bile yoktu ve ben nasıl onun yanındayken her şey benim için çoktan düşünülmüş oluyorsa, ben nasıl rahat ettiriliyorsam o da aynı şekilde rahat etsin istiyordum. O yüzden sabah Nil'i aramış, Şebnem'i de fikir vermesi bahanesi ile aramıza katmış ikisinin de an itibariyle keyif aldığını düşündüğüm bir alışverişe çıkarmıştım.
"Bu da güzelmiş." dedim yuvarlak yaka bir tişörtü elime alırken.
"Bence de ama abimin evde bile bu kadar fazla kıyafeti yoktur Vefa." dedi Şebnem çalan telefonunu çantasından çıkarmaya çalışırken, benim bu doyumsuz halimle eğleniyordu. "Ben şu telefonu açıp, geliyorum." diye ekledi.
Onu başımla onayladım ama bir yandan da kasaya götürebilmek için Mehmet Efe'nin bedenine uygun iki farklı renkteki tişörtü elime aldım.
"Sen ne yapıyorsun ya sabahtan beri o gömleklerin arasında." dedim, Şebnem bizi duyamayacak bir mesafeye ulaştığında, arkadaşımın yanına ilerleyerek.
"Dedim ya." dedi Nil ses tonumdaki imayı anlamadığı belliydi. Çipil çipil bakan gözleriyle bana gerçekten açıklama yapıyordu. "Akif'e hediye alacağım, teşekkür etmek için."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
General FictionHer ikisi de çok uzun zamandır ölüydü. Bedenlerindeki kusursuzluğun aksine her ikisi de ruhlarının çürüdüğünü biliyordu. Ruhlarından yükselen bu kokuyu saklayabilmek için pahalı parfümleri; bedenleri için yüksek tavanlı mezarları ve kaliteli kumaşla...