Ne çok bekledik ama kapı önünde, affola...
Ve canım kardeşim yalnız bu bölüm değil her bölüm senin için zira hem hikayenin hem benim kahrımı çekmek kolay değil. Seni seviyorum, çok.
......................................................................................
"Ben başkaları gibi değilim. Çok sevindiğim, mesut olduğum vakit duygularımı sözlerle anlatamam. Mutlaka karşımdakinin boynuna sarılmak, onu öpmek ve hırpalamak isterim."
Reşat Nuri Güntekin / Çalıkuşu
Alparslan'ın korkuyla kaplanmış yüzü, Akif'in şaşkınlıkla açılmış göz bebekleri ve benim kahkahalarımı saklamak için kullandığım sahte öksürük krizime aldırış etmeden sahte bir hayret nidası döküldü Nil'in dudaklarından.
"Aaaaa." Dedi az önceki cümleleri sarf eden o değilmiş gibi. Her zamankinden farklı bir Nil değildi, pek çok zamanda olduğu gibi biraz oyunbaz biraz da umursamazdı ama Mehmet Efe'ye karşı bu şekilde davranması durumu hep olduğundan daha komik bir hale getiriyordu. "Hoş geldiniz, hiç beklemiyorduk."
"Planlı değildi." dedi holümdeki diğer iki adamın aksine Nil'in oyununa hemen ayak uyduran Mehmet Efe. Yüzünde küçük ama samimi bir tebessüm vardı. Hep olduğu gibi centilmenlik konunda kimse eline su dökemiyordu ve arkadaşımı utandırmamak konusunda kararlıydı. "Aniden gelişti, kusura bakmayı lütfen."
Kahkahalarımı saklamak için kullandığım öksürüğüm neredeyse bir iç çekişle bölündü.Mehmet Efe her seferinde onda bulmayı asla düşünmediğim bir başka yüzünü gösteriyordu bana. Nil'in hiçbir şey yokmuş gibi davranıyor olmasına o kadar büyük bir ciddiyetle ayak uyduruyordu ki uzanıp sıkıca sarılmak ve bunca zamandır nerde olduğunu sormak istiyordum.
"Ne kusuru?" Dedi Nil neşe içinde merdivenleri inerken, makyajını bütünüyle silip yeniden yapmış, üzerine benim dolabımdan bir şeyler giymişti ve benim aksime kesinlikle iyi bir ev sahibiydi. "Yabancı değilsiniz ya." Diye ekledi kendisini rolüne öylesine kaptırmıştı ki Alparslan'ın korkusu yerini alışılmışlığa bırakırken hala kapının eşiğinde duran Akif'in şaşkınlığı silinmediği gibi daha da artmış gibi görünüyordu. Nil ile ilk kez tanışan birisi için garipsenecek bir şey değildi. "Tam yemeğe oturacaktık bizde, açsınız değil mi?"
"Eşlik etmekten mutlu olurum. " dedi Mehmet Efe, halbuki aç olmadığını söylemişti, yine benim hatırıma olduğuna inandığım muazzam bir uyum taşıyordu.
"Bu taraftan lütfen." Dedi Nil bir eliyle yemek salonunu işaret ederken, Seçkin'i cebinden çıkaracak kadar iyi bir oyunculuk sergiliyordu. İkiletmeden uydu Mehmet Efe, Nil'e içten içe eğlendiğini göz bebeklerindeki ifadeden anlayabiliyordum.
"Hoş geldin Akif." Dedim sizli bizli konuşmak yerine ama ses tonumda nazik bir resmiyet vardı. Esasında sevmediğim insanlara karşı oldukça kindar olmak gibi harika bir özelliğim vardı ve Mehmet Efe'nin evinde bana karşı sergilediği tavırları hala unutmamıştım ama şimdi Nil'n peşinden yemek odama giren adam arkadaşlarıma karşı o kadar iyiydi ki aynı şeyi yapmak hoş bir mecburiyet oluyordu.Üstelik kapının girişindeki adamın hala geçmeyen şaşkınlığı o kadar komikti ki istemsiz bir sempati duyumsama sebep oluyordu. "İçeri geç lütfen. Karşılamanın kusuruna da bakma."
Samimiyetim mutlak suretle Nil'in tavrından daha beklenmedikti ama karşımdaki adam muhtemelen bunu bilmiyor oluşundan yeteri önemi göstermedi. Ufak bir baş selamı verdi kapıdan içeri girerken. Çantasında taşıdığı dosyaları hemen imzalatıp gitmek niyetinde olduğu çok belliydi ama on beş dakika sonra en az dertlerim kadar uzun olan masada Alparslan'ın yanında ve Nil'in karşısında oturmuş kremalı mantar çorbasına kötücül bakışlar atıyordu. Zehirli olup olmadığını anlamaya çalıştığında şüpheleniyordum, Alparslan en az onun kadar tutuktu ama hemen sağımda oturan Nil ve Mehmet Efe hayatım boyunca şahit olduğum en komik muhabbetlerden birini sürdürüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARAF
General FictionHer ikisi de çok uzun zamandır ölüydü. Bedenlerindeki kusursuzluğun aksine her ikisi de ruhlarının çürüdüğünü biliyordu. Ruhlarından yükselen bu kokuyu saklayabilmek için pahalı parfümleri; bedenleri için yüksek tavanlı mezarları ve kaliteli kumaşla...