Nil...

503 48 38
                                    

Yağmur yağacaktı. Pazar sabahının ilk ışıklarıyla aydınlanmış parkta, nemli bir banka oturmuş ilk damlanın avucuna düşmesini bekliyordu Nil. Nöbetten çıkalı yaklaşık bir saat olmuştu, saat sekize geliyordu. Üzerinde siyah bir parka, ayağında içi yünlü ve hafif kabaca postallar vardı. Bakışları biraz ilerideki salıncakta üç yaşlarındaki kızını sallayan genç kadının üzerindeydi. Kadının bakışlarında bariz bir tedirginlik ve hareketlerinde aceleci bir ton vardı. Her üçünün de göz altları uykusuzluktan morarmış, küçük kızın yüzüne de tıpkı kendisininki gibi açık bir memnuniyetsizlik yerleşmişti. Korku filmlerini andıran bir sahneydi. Kendisinden en az üç ya da dört yaş küçük olduğu belli olan kadın durumun absürtlüğünü fark etmiş olacak ki, tüm gece park diye ağladı mecbur sabah sabah parka indik diye açıklamıştı Nil'in bakışlarını üzerinde hissettiğinde. Zaten hemen karşı apartmanda oturuyoruz diye eklemişti. Nil, bunun bir çeşit savunma mekanizması olduğunu biliyordu, bize zarar vermeye kalkarsan diye aba altından sopa gösteriyordu kadın. Anlıyordu Nil, dahası hak veriyordu. Bu sebeple neden bir Pazar sabahı, böylesine bir havada hafif nemli bir bankta oturduğunu açıklamıştı kendince. Nöbetten yeni çıktım demişti, zor bir geceydi bir hava almak istedim eve gitmeden önce, doktorum da ben. Kadının bakışlarındaki endişe biraz yumuşadıysa bile kaybolmamıştı zaten Ecrin diye hitap ettiği ufaklıkta halinden pek memnun değildi. Soğuktan korunmak adına annesinin üst üste giydirdiği kıyafetler oyun alanını kısıtlıyor ve park eğlencesini umduğu ölçüde eğlenceli kılmıyor olacak ki eve gitmek için annesi tarafından kucaklandığında biraz huysuzlandıysa dahi ağlamadı. Kadın, ufak bir baş selamı verip hızlıca geçip gitti yanından, karşı apartmana da girmedi üstelik.

Ne diyebilirdi ki Nil, durumu perişandı ve kadının yaşadığı tedirginliğe alınacak değildi. Çok erken bir saatten beri dışarıdaydı, Alparslan'ın ev anahtarının diğer çantasında olduğunu fark ettiğinde kapıya dayanmak istememişti, Alparslan muhtemelen Vefa ise muhakkak uyuyordu. Arkadaşı kesinlik katılan rutinlerin insanı olmamıştı hiçbir zaman ama Nil'in Vefa hakkında sebebini bilmediği nadir şeylerden biri olarak kadın günün ilk saatlerinde ayakta olmayı hiç sevmezdi.Aralarında uyku ile hiç arası olmayan kişi Vefa'ydı oysa ama ne zaman saat beşi biraz geçse uyumak için sıyrılırdı tüm kalabalıklardan, dönem dönem ilaç almışlığı bile olmuştu sırf güneşin ilk ışıklarını görmemek için. Sormaya yeltendiği zamanlar olmuştu ama Vefa zaten hep garip alışkanlıkları olan biri olmuştu. Zamanında Teoman'a uyuyor numarası yaparken daha inandırıcı olabilmek adına bir ay boyunca, her gece uyurken kamerayı açık bırakmıştı, uyandığında gözlerini çok kırpıştığı anlaşılmasın diye uyku bandı takmaya başlamış en sonunda uyku bandı olmadan uyuyamaz olmuştu. Filmlerin sonunu bildiğinde olay akışını daha gerçekçi bir gözle takip edebildiğini keşfettiğinden beri sonunu bilmediği hiçbir filmi izlemez olmuştu. Bazen daha normal arkadaşlarım olsaydı hayat daha kolay olurdu diye düşünmeden edemiyordu zira şu an kendisini eve atıp bir duş almak sonrasında da delicesine yemek yemek istiyordu. Gerçekten zor bir nöbetti ama daha zoru öncesinde Seçkin ile yaptığı görüşmeydi. Vefa'nın gece Alparslan'da kalacağı ve nöbet çıkışı oraya gelmesi konusunda attığı mesajı bildirim çubuğunda henüz belirmişti ki aramıştı kocası. Saat biri biraz geçiyordu. Henüz çıkmıştı normalin üzerinde zorlu geçen elli dakikalık bir anjiyodan.Zaten bir felaketti dün gece hastane, sanki herkesin birden bire hasta oluveresi tutmuştu. Yine de bir buçuk günlük iznini düşünerek enerjisini yüksek tutmaya çalışmıştı sarışın kadın. Pazar günleri Seçkin'in repo günüydü, sırf boş günlerini denk getirmek için üst üste iki gece tuttuğu nöbetler bir işe yarayacaktı. Önce birlikte kahvaltıya gidecek sonra eve geçip geniş üçlü koltuklarında her şeyden uzak tembellik yapacaklardı. Belki birkaç bölüm dizi izlerlerdi, belki biraz da uyurlardı. Nil yarı uyur yarı uyanık yarım uykuları severdi zira. Belki sevişirlerdi de, en son ne zaman sevişmişlerdi? Sonra birkaç kadeh bir şeyler içerlerdi, bir ihtimal kalkıp bir şeyler pişirir büyük ihtimalle ise yemek söylerlerdi. Ama boşa plandı Nil'in ki. Pazar akşama ani bir gece çekimi çıkmıştı Seçkin'in ve adam da bir gündüz için gelemeyeceğini söylemek için aramıştı Nil'i, çok da uykusu vardı, otelden çıkmaz uyurdu tüm gün. Özrü özre katarak sıralamıştı bunları ama Nil için bir önemi yoktu. Söylemişti ve hatta bir süre bağırmıştı da, keşke Seçkin'de bağırsaydı. Onu hiç kızgın görmemişti Nil, haklıyken veya değilken de yalnızca omuzlarını düşürüp dinlerdi Seçkin. En sonunda pes edip telefonu konuşmayı bitirmişti Nil, iyi geceler bile dilememişti.İçinden gelmemişti, kızgın mı yoksa kırgın mı olduğunu anlayamamıştı ama hayal kırıklığı barizdi. Vefa'ya geleceğini belirten ve şarjının bitmeye yakın olduğuna dair bir mesaj atmış, telefonunu kapamıştı. Ve şimdi burada oturuyordu. Öylece... Her şeyden ve herkesten vazgeçmiş gibi. Hayattan ne bir beklentisi yokmuş veya her şeyini kaybetmiş biri gibi. Sahi ne beklentisi vardı Nil'in? Hayatının hangi noktasındaydı Nil, ne bekliyordu hayattan? Ara sıra inişli çıkışlı olsa da iyi giden bir evliliği var sayılırdı Nil'in. Ünlü, yakışıklı, zengin ve kafa dengi bir adamdı Seçkin, eğlenmeyi ve eğlendirmeyi iyi bilirdi. Mütevaziydi üstelik, yan yana oturduklarında o kadar sıradan bir insanmış gibi hareket ederdi ki Nil, ünü ülke sınırlarını aşan kendisiymiş gibi hissederdi. Kariyer olarak da iyi bir noktada olduğunu inkar edecek değildi. Hayalindeki mesleği yapıyordu, ünlü bir özel hastaneden hatırı sayılır maaş alıyordu. Kendisi yerine ölebilecek ve onlar için ölebileceği arkadaşları vardı. Ailesiyle ilgili mevzuları çoktan aşmıştı zaten, ne kalmıştı geriye? Her şey bu kadar yolundayken nasıl böylesine kaybediyormuş gibi hissedebiliyordu? Derin bir nefes alıp, rüzgarın etkisiyle salınan salıncaklara baktı bir süre. Senelerdir evliydiler Seçkin'le, neden hiç çocuk düşünmemişlerdi mesela? Üstelik anne olmak istemediği bir şey bile değildi Nil'in. Vefa hayatı boyunca anne olmak istemiyordu örneğin, anlatmıştı zamanında Nil'e, Nil çok ağlamıştı ama anlamıştı arkadaşını. Alparslan desen uzun ilişkilere ve mutlak bağlılığa inanan bir adam değildi, hayatı boyunca kalben bağlı olabileceği bir çocuk fikri onu hiçbir zaman cezp etmemişti. Ama kendisi öyle değildi, hayatı boyunca hep bir gün anne olmanın hayalini kurmuştu. Evliklerinin ilk yıllarında imkansız bir şeydi bu tabi. Kendisinin okulu vardı, sonrasında meslekte yer edinme çabası, Seçkin'de çok yeniydi sektörde ama ya şimdi? Maddi ya da manevi herhangi bir problemleri yokken neden hiç düşünmemişlerdi anne ve baba olmayı?Derin bir nefes daha doldurdu ciğerlerine, aklında dönüp dolaşan ve böyle anlarda daha derinlemesine hissettiği bir sebebi vardı ama değil dile getirmeye aklından geçirmeye dahi korkuyor, utanıyordu Nil.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin