31 Aralık 2014

309 36 19
                                    


"Şu dağlarda kar olsaydım da lise son öğrencisi olmasaydım." Diye veryansın etti genç kız bir kez daha ve diğer seferlerde olduğu gibi kimse tarafından ciddiye alınmadı. Süslemek için koca bir gününü harcadığı devasa cam ağacının altında, üzerindeki kazak gibi beyaz bir minderin üzerine evin kedisi gibi yayılmış , son üç saattir yaptığı gibi soru çözüyordu. Hayalindeki yılbaşında da devasa bir parti yoktu zaten- zira Mehmet abisi büyük partilerden hoşlanmazdı ve Başar abisi de aşk acısı çekmek ile meşguldü- ama bu kadar vasat bir organizasyonda beklemiyordu açıkçası.

Devrim salonun en ötesindeki üçlü koltuğa yayılmış hayattan hiçbir beklentisi olmadığını kanıtlamak istercesine bütün dikkatini kucağındaki bilgisayara vermiş oyun oynuyordu. Derya zaten ortalıklarda yoktu. Abiler birliği adı verdiği -Mehmet Efe, Başar ve Akif'ten oluşan- üç üyeli ufak topluluk yemek masasının üzerindeki bütün yılbaşı süslerinden kurtulmuş dosyalarla dolu masada ufak bir kriz yaşıyordu ve Sibel üzerine çok vazifeymiş gibi ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. Yükselen sesler veya kelimeleri ile ilgilenmiyordu Şebnem ama Mehmet abisinin yüzündeki yılgınlık ifadesin görebiliyordu. Başar abisi aylardır kendisinde değildi zaten, Akif abisi desen geçen haftaya kadar ortada yoktu ve gelişinin de bazı sorunları çözmediği aşikardı. Üstelik en fenası abisi ile aralarında her ne yaşandıysa Ebru telefonlarını dahi açmıyordu.Kimse bir şey anlatmıyordu ve Şebnem saklamaya çalışmak için çok uğraşıyor olsa dahi korkuyordu. Birini kaybetmekten ve sevdiği insanların giderek kaybolmasından korkuyordu. Olanca keyifsizliği ile kalktı oturduğu yerden, ayağındaki ev botları adımlarının çıkaracağı sesleri yutuyordu ama Mehmet abisi hemen fark etti oturduğu yerden kalktığını. Kendisine baktı, kısa ama gerçek bir gülüş belirdi dudaklarında. Hep böyleydi zaten birinin ya da bir şeyin dikkatinden kaçması mümkün değildi. Genç kız ağabeyinin bu yönüne çokça hayranlık duymakla beraber zaman zaman bir lanet olduğunu düşünüyordu. Abisinin aksine kocaman gülümsedi Şebnem, belki kendisini çok önemli görüyordu, belki de Başar abisinin çokça yakındığı gibi şımarık bir kızdı ve kendisini dünyanın merkezine koyuyordu ama gülümsemesinin Mehmet abisine iyi geldiğini düşünüyordu. Zira abisi ne zaman onu gülümserken görse yüzündeki o uzun süreli ifadesizlikler çatlıyor ve yumuşak bir bakış oturuyordu gözbebeklerine, tıpkı şu an olduğu gibi. O yüzden abisi nihayet önündeki dosyalara geri dönünceye kadar gülümsedi Şebnem sonra yavaş adımlarla salonun köşesine ilerleyip kendisini Devrim'in yanına bıraktı. Adam ayaklarını karşısındaki sehpaya bırakmış, Şebnem'in asla dikkatini çekmeyen bir kart oyunu oynuyordu ekranda.

"Canım sıkılıyor." Dedi başını adamın omzuna yaslayıp, bakışlarını onun aksine ekrana değil de karşıdaki bahçe manzarasına çevirirken.

"Derya'nın yanına çıksana." Dedi Devrim, kızı başından atmak için gizlemediği bir çaba içerisindeydi. "Dedikodu falan yaparsınız hem."

"Sende gel." Diye üsteledi genç kız, uzun süredir görüşmemişlerdi ikizlerle ve Şebnem konuşacak çok fazla şey biriktirmişti. Ev hakkında, okul hakkın da, aile hakkında... Yine de ikizler her zaman olduğunun aksine en az ağabeyleri kadar keyifsizdi ve Şebnem onlarında kendisinden bir şey sakladığından her geçen saniye daha fazla emin oluyordu.

"Saçınızı mı öreyim, ojelerinize mi üfleyeyim, ne yapayım kızım ben sizinle?" diye sordu Devrim her zaman olduğundan daha fazla huysuz değildi ama her zamankinden farkı olarak bu huysuzluğunu karşı tarafı çileden çıkarmak için değil kaçmak için kullanıyordu. "Hem saman beyinli sevgilisini anlatır sana, anlatacak kimsesi mi yoktur nedir bana anlatıp duruyor."

"Sensin saman beyinli." Dedi başı hala adamın omzunda olduğu halde sinirle, üstelik Melih'i sevmezdi bile. "Anlatacak kimsesi olmadığı için değil ikizi olduğun için sana anlatıyor geri zekalı."

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin