13.Bölüm

497 48 75
                                    

Herkese merhabalar..

 Bir önceki bölüme yapmış olduğunuz yorumlar için çok teşekkür ederim, görüşleriniz benim için çok kıymetli. Hem yapıcı eleştirileriniz hem de güzel sözlerinizi duymak, Vefa ve Mehmet Efe'yi benimsediğinizi hissetmek bende neredeyse sizi sıkacak kadar uzun bölümler yazma isteği uyandırıyor. Yine öyle uzun bir bölüm ile karşınızdayım.

 Umarım bu bölümü sever, görüşlerinizi benim ile paylaşırsınız. 

Okumanız, beğenmeniz, oy ve yorumlarınızla yanımda olmanız dileği ile.

Ufacık bir not: Hikaye ile ilgili yeni bölüm tarihleri, görseller ve ufak alıntılardan haberdar olmak isterseniz instagramdan arafkitap_wattpad hesabını takip edebilirsiniz.

Yazarınız Sema. 

...........................................

Deliksiz ve uzun bir uyku uyuyabileceğimi zaten ummuyordum, bana verilen pek çok şeyin karşılığında ödediğim bedellerden biriydi bu zira.Atakan'dan önce bile huzurlu uykularla kesişmemişti yolum. Ama bir sadece şafağın söküşünü savacak kadar kısa bir uyku uyuyacağımı da düşünmemiştim.

Bakışlarım odanın yüksek tavanında ama kulağım yanımda uyuyan adamın düzenli nefeslerindeydi. Benim aksime yüzü koyun uyuyordu ve sol kolu göğsümün hemen altından gövdemi kavrıyordu. Yine de yüzü benden tarafa dönük değildi. Onun da çok uzun uykular uyumadığını tahmin etmek bu kadar kolay olmasa, kolunun altından sıyrılıp bir dal sigara ya da birkaç kadeh bir şeyler içmek için kendimi salona atmak fikri ile ilgilenebilirdim. Başım ağrıyordu ve bunun sebebinin alışık olduğum uykusuzluk değil, son on iki saattir tüketmediğim nikotin ve biraz daha uzun bir ara verdiğim alkol yoksunluğu olduğunu biliyordum. Parmaklarımda artık bir cerrah olmak için yeterli cesareti bulsam bile tedavi edilemeyeceğine inandığım titremeler taşımamım sebebi de buydu şüphesiz, belki de bir keresinde bir kutu ilaç içtiğimi kamufle etsin diye kestiğim bileklerimin de etkisi vardı bu titremelerde. Tek bildiğim hayata dair başarılı planlarım oluşunun aksine intihar planlarımın hep daha detaylı ve hep daha kusursuz oluşuydu. Bir kutu ilaç içmiş ve beni erkenden bulurlarsa, dikkatleri dağılsın da önce bileklerime müdahale etsinler diye bileklerimi kesmiştim. Hala yaşıyor olmam doktoruma göre büyük bir şans benim ise kahredici bir şanssızlıktı.

Bir tarafım Mehmet Efe'yi uyandırıp bunları, sadece bunları, anlatmak istiyordu. Tüm sınavlardan, dertlerden, krizlerden öte. Sadece bunu bilsin istiyordum zira birinden kaçmak için bu yetmezse ne yeterdi ki? Bir yanımsa bütün bencilliği ile bunu sonsuza kadar saklamak istiyordu. Hangi tarafımın kazanacağı ortadaydı bana kalırsa, bir şey bir kez aklına düştü mü sonsuza kadar onunla yaşayabilecek iradeli insanlardan değildim ben. Uzunca zamanlar ve hatta neredeyse bir ömre tekabül edecek yıllar boyunca saklayabilirdim ama illa dilimden dökülürdü aklımdakiler. Senelerce sakladığım sırrı bir kibrit çöpünde alev alan bir avuç barutmuş gibi nasıl bıraktıysam Teoman'ın kucağına öylece azat ederdim kendimi tüm sırlardan. Belki de sırları eninde sonunda ifşa etmekte sorun yoktu belki de asıl problem hangi sırrı nereye kadar saklayacağımı bilememekti. Dönüp geriye bakınca beldi de en başından ne iş yaptığını bildiğimi itiraf etmeliydim Teoman'a. Belki o zaman gözünde o kadar kırılgan, o kadar masum, korumak için terk ettiği kadın olmazdım. Ya da utanırdı Atakan, benim bilmem onu vazgeçmeye iterdi, bu işlerden uzak durur ve hala yaşıyor olurdu. Zihnimin açık ve doğru düşünebilen tarafı, bunun nafile bir çaba, bir kendini kandırış olduğunu biliyordu aslında. Yani ya bu işlerden vazgeçmek istemeseydi Atakan, ne olacaktı? Onu terk edebilecek miydim? Mehmet Efe sırlarını avucuma bıraktıktan sonra bile arkamı dönmemiştim ki ben. Üstelik ne Teoman kadar seviyordum ne de abim kadar? Yine de ben günahlara sırtını dönebilecek o prensipli insanlardan hiç olmamıştım. Teoman'ın da gidesi vardı zaten. Bana ilk görüşte aşık olmasa -ki ona dair inandığım nadir şeylerden biriydi bu. Teoman bana ilk görüşte aşık olmuş ve aşkı ikimizin de sandığından çok kısa sürmüştü.- ilk görüşte beni sevmeye başlamasa ben onun seveceği biri bile değildim. Teoman hep daha ılımlı kadınları severdi. Neşesi de kahkahaları da gerçek olan, çiçekli elbiseler giyip, çıplak ayaklarla dans eden, sarhoş olmaktan imtina eden değilse bile birkaç kadehten sonra çakırkeyif olup omzunda uyuya kalan kadınları severdi. Hal böyleyken Teoman zaten gidecekti, belki o zaman bahanesi beni korumak değil kendisini korumak olacaktı ama yine gidecekti. Ben yine o salonda tek başıma kalacaktım. Belki de susarak sadece kazanmıştım, benim yanımda daha fazla vakit geçirmiş, beni daha iyi biri sanıyor oldukları zamanlarda beni daha çok sevmişlerdi.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin