16 Kasım 2010

413 41 41
                                    


"O bakışlarını yumuşat bakayım." Dedi Atakan kelimeleri otoriter ancak bakışları sevecendi. Aylin'in çıldıracağını bildiği halde önündeki kristal su bardağını yalnızca bir kez içine çektiği sigarası için küllük olarak kullanıyordu, işle alakalı kafasını kurcalayan bir şeyler olduğunu biliyordum ama buna rağmen keyifliydi. Masanın başına oturmuş hemen sağına da beni oturtmuş, birkaç kez olduğum yerden kalkmak istediysem de engel olmuştu. Otur oturduğun yerde, demişti sitemle yüzüne hasret bıraktın ağabeyler öyle özlemle sınanmaz.

"Tam olarak şu an bir aydır planladığım tatilimi sabote ediyorsun." Dedim hınçla, birkaç metre ötedeki sevgilim on günlük, romantik bir sonbahar tatilini kaçırdığımı umursamıyormuş gibi maç izleyebilirdi ama ben sinirden kafayı yiyordum. "Nereden çıktı birden bire bizi yazlığa kapatıp tatil yapma aşkı?"

"Kızım bayram bugün bayram." Dedi keyifle, öfkem ya da sitemim üzerinde en ufak bir etki bırakmıyormuş gibi neşeliydi sesi. Onun bu haline bakarken gülümser gibi oldum bir anlığına. Son zamanlarda bir şeylerin ters gittiğinin farkındayım, tedirgindi Atakan, her an bir şey olacakmış gibi tetikteydi. Göz altları uykusuzluktan çökmüş, kilo vermişti. Bilmediğim bir adamdı, yeni tanıştığım neredeyse sevmediğim bir adamdı. "Böyle günlerde ailecek birlikte olmalı insan."

Alaycı bir kahkaha döküldü dudaklarımdan, ne aileydi ama! Babam artık medyadan ya da annemden bile gizlemek için çaba göstermediği sevgililerinden biriyle tatilde annem Bursa'da anneannemin yanındaydı, annesinden ve ablasından kaçan Müjde Teyzem birkaç metre ötemizde hasır şezlonglardan biriyle oturmuş ağabeyimin en yakın arkadaşıyla flört ediyordu. Üçüncü kocasından boşanalı henüz iki hafta oluyordu ve daha yemek masasına ulaşmadan sarhoş olmuş gibiydi. Onların biraz daha ilersinde Utku etleri iyi pişirdiği konusunda Nil'i ikna etmeye çalışıyordu. Annesi ve babası daha beş yaşındayken boşanmış yedi yaşından sonra babaannesi ve dedesinin büyüttüğü Nil'i. Birkaç adım ötelerinde Seçkin ve Teoman ağabeyimin diğer iki yakın arkadaşıyla şezlongların uzantısı olan hasır koltuk takımında oturmuş sesi buraya kadar gelen ve adını bile bilmediğim bir İngiliz takımın maçını takip ediyorlardı. Seçkin henüz daha bir ay önce evlendiği Nil ile ilk bayramlarını ailesinin evinde değil bizimle geçiriyordu. Öyle ya yalnızca mühendislik fakültesini yarıda bırakmamıştı Seçkin aynı zamanda annesinin gözünde her zaman oğlunun aklını çelen kadın olan Nil ile evlenmişti. O imzayı atarsan bir daha benim evimden içeri giremezsin demişti, babası Mustafa Bey ve Seçkin o imzayı atmıştı. Onlarla beraber maç izleyen Yunus ve Ali de teyzemle flört eden Fuat da bizim camiada yetişmiş çoğu genç gibi bu tarz adetleri umursamıyordu. Ama Atakan hepimizin aksine hep biraz gelenekçi olmuştu zaten, masanın en ucuna oturmuş Aylin, kız kardeşi Şeyma ve Ali'nin kız arkadaşı Nesrin'in bol çeyiz muhabbeti içeren konuşması belki de bu yüzden şaşırtmıyordu beni. "Ekibe bak." Dedim alayla, burada her biri normal bir hayatın parçasıymış duran çoğu kişi işler entrikalar, yalanlar ve hırslar olduğunda başka bir yüze bürünmüyormuş gibi. "Kont Dracula aklına gelebilecek ne kadar canavar varsa şatosuna toplamış gibi.."

Keyifli bir kahkaha döküldü ağabeyimin dudaklarından onu öyle uzun zamandır bu kadar içten gülerken görmemiştim ki her şey önemini yitirdi bir anda. Tek bir kahkaha ile satın aldı Atakan on günlük bir Avrupa turunu.

"Kont Dracula ben oluyorum bu durumda." Dedi neşeliydi ama bir yandan da beni ölçtüğünü görebiliyordum, ara sıra yapardı, Alakasız konular açar alakasız sorular sorardı, bir çeşit test olduğunu biliyordum. Hayatına dair neler bildiğimi ölçerken ruhumun bile duymadığını sanırdı. Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime, bilemezdim ağabey demek istedim seni veya Teoman'ı bir parça daha az sevseydim, gözümün önünden kaybolduğunuz her an nerede nefes aldığınıza vakıf olmak istemeseydim bilmezdim.

ARAFHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin