Kriz

889 82 57
                                    

Dilekçeler alındıktan sonra bunları Aizawa sensei'ye götürdüm ve imzalattırdım. Sonrasında nakliyatçıları aradım.

-Merhaba Abelle hanım, eşyalarınızı nereye taşıyoruz?
-Adresi atacağım, biraz uzak biryer o yüzden tarif edemem.
-Peki en geç ne zaman taşımaya başlayalım?
-Bugün mümkünse.
-Tabii bugün boş görünüyoruz, adresi yollarsanız yurttan eşyalarınızı alıp eve götürebiliriz.
-Teşekkürler hemen adresi atıyorum.

Telefonu kapatıp mesajlara girdim adresi gönderip Keigo'nun elini tuttum. Yüzü kızarmış ve şaşırmıştı, buz gibi ellerim onun sıcacık ellerine değince bir anda sıçradı. Sırıtmaya başladı ve beni yanağımdan öptü.

-Artık evimize gidelim mi prensesim?

-Prensesin?

-Evet prensesim

-Tabii gidelim tatlı tavuğum

Tatmin olmuş bir ifadeyle bana baktı ve sırıttı, merdivenlerden aşağı inerken arkadaşlarıma yakalanmamak için elini bıraktım. Bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu, büyük ihtimalle açıklama bekliyordu.

-Sınıftakilere yakalanmamak için.

-Bilmiyorlar mı?

-Hayır

-Öğrensinler o zaman.

Elimi sıkıca tuttu ve bu sefer bırakamadım, her elimi çekmeye çalıştığımda daha çok sıkıyordu. Parmaklarımızı birbirine kenetleyince pes ettim. Aşağı inerken teneffüs zilini duydum, yemek arası bitmişti.

-Bırak beni, derse yetişmem lazım!

-Hangi ders?

-Fizik

-Senin fiziğin gayet güzel, girme derse evimize gidelim

Bu hayatımda duyduğum en güzel iltifatlardan biriydi. Reddedemezdim, onun yanağına uzandım ve bir öpücük de ben kondurdum yani yapabildiğim kadar... Eline sarılıp okuldan çıktık. Telefonum çalıyordu, arayanlar nakliyat şirketiydi.

-Merhaba

-Merhaba, yurda geliyoruz eşyalardan küçük olanları indirebilir misiniz?

-Tabii hemen.

Telefonu kapatıp Keigo'yu sürükleyerek yurda çıktım, eşyalarımı kutulara koymaya başladım. O da ne yaptığımı anlamış olacak ki test kitaplarımı kutulardan birine koydu, bantladığım kutuları alıp aşağı indirdi.

Ben de kaldırabileceğim kutulardan birkaçını alıp aşağı indim, odada sadece büyük mobilyalar kalmıştı. Bir de 2 armut koltuk. Nakliyat aracı gelince adamlardan biri inip arka kapıyı açtı bende kutuları oraya koydum. Adamlar yukarı çıkıp mobilyalarımı indirdiler ve araca yerleştirdiler.

(Saat 17:24)

Bugünkü neredeyse bütün dersleri astım ama değdi, sonunda yeni evimde yeni odamdayım. Güzel dekore edilmiş ve yeni eşyalar alınmış, neredeyse cennet gibi! Tavana asılı fosforlu yıldızlılar, bir ranza, altında çalışma masam ve askılığım. Karşı tarafta dolabım yanında armut koltuklar ve karşısında Xbox. Keigo'nun bu kadar zengin olduğunu bilmiyordum açıkçası.

Yataktan atladım ve çalışma masamdaki aile fotoğraflarından birini aldım. Babamın yüzüne baktım, nasıl göçüp gitmişti buradan? Nasıl yapabildi caniler bunu ona? Endeavor aptalı, birinci olma hırsıyla yanıp tutuşan gerizekalı mı öldürdü onu? Bu işin altında Endeavor yok, biliyorum çünkü eğer o olsaydı babamın cesedi kalmazdı, göğsüne saplanan kaburga kemiği ile ölmüş yanarak değil.

Derken kriz geçirmeye başladım, elimdeki çerçeveyi yere fırlattığımı birşeyler yaptığımı ve gözümün karardığını hatırlıyorum, devamında ne oldu bilmiyorum. Gözlerimi açtığımda hastanede bir sedyede kolumda serum başımda Keigo yatıyordum. Keigo başımı okşuyor ve gözleri yaşlı bana bakıyordu, hayatının daha beter olmasını istemiyordu gibi.

Gözlerimi açtığımda gözyaşlarını silip gülümsedi, anlıma bir öpücük kondurup "HEMŞİRE! UYANDI!!" Diye bağırdı. Kaç saattir yatıyordum ki? Koluma baktığımda saatin 19:43 olduğunu gördüm, yaklaşık 2 saattir baygındım. Doğrulmaya çalıştım ve Keigo'nun odada olmadığını farkettim. Hemşire bulmaya gitmişti galiba, 15 dakika sonra hemşire ile birlikte geldi. Hemşire kolumda biten serumu çıkarttı ben de ayağa kalkayım derken Keigo beni belimden tuttu ve kucağına aldı. Hiç inmeye uğraşmadım çünkü çok uykum vardı, ne olduysa orada uyuya kalmışım.

Hawks x Reader//TürkçeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin