Remus ertesi sabah erkenden uyandı. Dün ki temizlikten sonra Grimmuld Meydanı'nda kalmışlardı. Hemen aşağı kata inmedi. Öylece uzanmaya devam etti. Bugün yeraltı dünyasına iniyordu. Bu yüzden gergindi ve belki biraz korkuyordu. Sonra aklına yine Bakanlık'ta ki cadı geldi. Ufacık bir konuşmaları bile olmamıştı ama yine de Remus'ta her nasılsa şok edici bir etki yaratmıştı. İyi birine benziyordu. Sevimli ve hoş bir siması vardı.
Kapısının çalınmasıyla irkildi ve yerinde doğruldu.
" Girin?"
Oda kapısı yavaşça açılırken içeriye esneyerek James ve Sirius girdi. Remus tebessüm etti. Saat sabahın 6'sıydı ve arkadaşlarını tanıyorsa en erken kalkma saatleri 8'di.
" Günaydın, uykucular. Sizi sabah sabah odama getiren nedir acaba?"
James
" Kah- esnedi, -valtıdan önce ufak bir toplan- yine esnedi, -tı olacakmış. " dedi.
Sirius
" Andro- esnedi, -medalar da geldi. Artık kalksan iyi o- esnedi, -lur. "
Remus alaycı bir sesle
" Ben uyanığım zaten, Pati. Bana kalırsa asıl uyanmaları gerekenler sizlersiniz. Ruh emicilere benziyorsunuz."
İki genç adam birden ayıldılar.
Sirius saçını savurup
" Hey, bu mükemmel vücut hep mükemmeldir, bir kere Aylak. "
Remus göz devirdi.
" Tabi tabi. Şimdi izninizle üzerimi değiştireceğim. "
James
" Tabi, Aylakcığım. " diyerek Sirius'la beraber çıkarken hâlâ uyku mahmuru olan Sirius kapıya çarptı. Remus onların bu hallerine gülerek yataktan kalkıp sandalyenin üzerinde duran gömleğini ve kazağını üzerine geçirdi. Ardından dağılan kumral saçlarını düzeltip aşağıya indi. Harry ve Stella yine kavga ediyorlardı. Aynı anne babadan olmasalarda kesinlikle kardeştiler. Gerçi Çapulcu kanı taşıyan herkes kardeştir. Yani Çapulcular'a göre bu böyleydi.
" Günaydın herkese. " deyip mutfağa girdi. Onlar dışında Tonks çifti ve Kingsley vardı. Bir de Dumbledore. Remus'u nezaketle selamladılar. Lily ve Marlene Harry ile Stella'yı zar zor odalarına gönderdikten sonra mutfak kapısına sarsılmaz büyü yapıp kocalarının yanlarındaki yerlerini aldılar. Üç adam tabiki de Harry ve Stella'nın vazgeçmeyeceğini bilmiyorlardı. Özellikle de Harry çok inatçıydı. Tabi hepsi de onu anlıyordu. Çocuğun peşinde koskoca Karanlık Lord vardı. Ayrıca yaz tatilinden önce Cedric Diggory isimli bir genç tam da Harry'nin gözü önünde öldürülmüştü. O zamandan beri Harry bu konuda daha bir hassas olmuştu. Özellikle de Diggory'i öldürenin eski bir Çapulcu olan Kılkuyruk olması... James hâlâ bu konuyu hazmedememişti. 14 yıl önce, Harry daha bir yaşındayken Voldemort sır tutucu Peter'ın Potter'ların yerini söylemesiyle eve baskın yapmıştı. Neyseki Sirius çok geçmeden olayı fark edip Dumbledore'a haber vermiş ve Potterlar yaşlı okul müdürünün gelişiyle kurtulmuştu.Remus bir süre tam karşısında duran Tonkslar'la hal hatır muhabbeti yaptı. Onların da ilk ve tek çocukları olan kızları doğduğu gece kaçırılıp öldürülmüştü. Gerçi öldüğüne dair bir kanıt yoktu ama olayın başka bir açıklaması da yoktu.
Yine de Andromeda sık sık kızının ölmediğini söylerdi. Ted ise genelde susardı. Greyback'le inatlaştığı için çok pişmandı. Aynı pişmanlığı Lyall da yaşadığından iki ailenin arası şu anda çok iyiydi.Toplantıyı Dumbledore açtı.
" Remus, bugün yeraltına ineceksin ve sana bir kaç tavsiyem olucak: İlk olarak seni ilk Greyback'in karşısına çıkartmadan önce onun sağ kolunun karşısına çıkartacaklardır. "
Remus
" Yani Gregori..."
Dumbledore gülümsedi.
" Hayır, bana kalırsa Gregori'den daha özel biri. Kimsenin tanımadığı, bilmediği... Bu yüzden sakin olmalısın. Seni kızdırıp kışkırtmak isteyecektir. Unutma, sakin ol. Senin tepkilerini izleyecektir. İkinci olarak sade ve basit cevaplar ver. Senin zekânı ne kadar düşük düşünürlerse şüphelenme ihtimalleri o kadar düşer. "
Remus kafasını salladı. Dumbledore devam etti
" Son olarak itaatkar ol. Gerekirse bana hakaret etmekten bile çekinme. İnan bana Greyback ne derse desin ona itaat eden adamlardan hoşlanır. "
Remus tekrar başını salladı.
" Greyback, Remus'a güvenir mi dersin, Dumbledore? Yani geçmiş husumetlerinden sonra..." Ted Tonks bunu yavaşça, çekinerek söylemişti. Dumbledore güler yüzle
" Seni temin ederim Edward, Greyback'in zeka seviyesi o kadar içler acısı ki bence Remus'un hilelerine karşı koyamaz."
Ted onu başını hafifçe sallayarak onayladı. Dumbledore yerinden kalkıp
" Herşey sonuçlandığına göre benim artık gitme zamanım. " dedi.
Lily
" Kahvaltıya kalsaydınız, Profesör. "
" Çok naziksin Lily ama Prof. McGnogall ile halletmemiz gereken önemli konular var. Size iyi günler. " yaşlı müdür çıkınca Kingsley de kalktı ve Lily'nin konuşmasına fırsat vermeden
" Fudge Büyücüşura'yı toplayacak. Gitmeliyim. Belki başka zaman. Hoşçakalın. " dedi ve o da gitti.○●○●
Dora tek bir penceresi olan geniş odasında ki kan kırmızısı koltukta tek başına oturmuş, ayı seyrediyordu. Babası hâlâ geri dönmemişti. Kapı çalınınca bakışlarını camdan ayırmadan
" Gel!" dedi.
Kapı açıldı. Gelen nöbet tutanlardandı. İstifini bozmadan
" Ne oldu?" dedi.
" Bir kurtadam geldi, efendim. Remus John Lupin. Sürüye katılmak istiyormuş. " kız başını ona çevirdi.
" Demek Lupin, ha? Gelsin bakalım. " nöbetçi çıkarken içeriye Remus girdi. Dora başını tekrar cama çevirmişti. Remus'unsa karanlıkta tek gördüğü ay ışığının çarptığı demir rengi saçlar ve ince bir vücuttu.
Kız başını hâlâ aydan ayırmadan düz bir sesle
" Demek Lupin'in oğlusun. " dedi.
Remus
" E-evet. "
" Ve sürüye katılmak istiyorsun. "
" E-evet. "
Dora'nın yüzünde ukala bir sırıtış oluştu. Başını ağır ağır genç adamdan yana çevirirken
" Kekelemeyi kesecek misin?" dedi ve Remus'la göz göze gelmesiyle gözleri hayretle büyüdü. Aynı şekilde Remus'un da.
Dora ayağa kalkıp Remus'a yaklaştı.
" Sen... "
Remus'un gözü hemen kızın boynundaki tılsıma kaydı. Bu olamazdı. O canavarın kızı bu kız olamazdı. Ama öyleydi. Her ne kadar o kabullenmek istemese de...Dora'nın da içinden benzer şeyler geçiyordu. Günlerdir aklına takılan bu adam babasının en nefret ettiği kişilerin başındaydı. Sonra kendine geldi ve sesinin tonunu olabildiğince ifadesiz tutmaya çalışarak
" İsmim ne demiştin?"
" Remus. Remus John Lupin. "
Dora onu baştan aşağı süzüyordu. Remus bundan aşırı rahatsız olsa da birşey demedi. Dumbledore'un öğütleri kulaklarında ve beyninde çınlıyordu.
" Kurtadam olduğunu anlamıştım ama neden buradasın? Gayet düzgün birine benziyorsun. "
Remus burukça gülümsedi.
" Yayılan haberleri duymuşsunuzdur. Artık kimse ne yazık ki bir kurtadama iş vermiyor."
" Belki ama babama bayılmıyorsun, değil mi? Burada ne işin var ki? Yani Albus Dumbledore dururken. "
Remus başını kaldırdı. Yine göz göze geldiler. Gözleri cidden harikaydı. Bir ömür izleyebilirdi. Yine de rol gereği hemen kendi gözlerini çekti.
Dora alaycı bir sesle
" Hadi ama, o kadar da korkak olamazsın. Bak bana. Seni yemem. " Remus kızdaki ukalalığa bir yerden aşina olsa da nereden olduğunu bilmiyordu.
Başını kaldırıp gözlerinin derinliklerinde baktı. Dora tekrar sırıttı. Sanırım yeni bir eğlence çıkmıştı. Elini uzattı.
" Sürüye hoşgeldin, Remus John Lupin. "
Remus elini sıkarken
" Hoş buldum ve teşekkürler?"
" Dora. Dora Selene Greyback. "Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Kızı || Remadora
FanficBaşka bir paralellik... Muggle araştırmaları konusunda çalışmalar yapan Ted Tonks, hayatının hatasını yapar. Biricik ve tek kızı doğar doğmaz elinden alınıp götürülür. O, o saniyeden sonra Nymphadora Vulpecula Tonks değil, Nymphadora Selene Greyback...