" Bakın bakın, kimler uyanmış..." Remus sisli beyni tekrar netleştirken yüzüne çarpan iğrenç kokuyla suratını buruşturdu. Kafası çok pis acıyordu. Kurumuş kanı hissedebiliyordu. Herhalde yere düşünce çarpmıştı. Elini acıyan noktaya götürmek istedi ancak yapamadı. O zaman bir sandalyeye bağlanmış olduğunu fark etti. Onun bu çırpınışları karşısında Greyback ve çetesi pis pis kahkaha atmaya başladılar. Karanlık odada yalnızca dört kişiydiler. Kendisi, Greyback, Gregori ve eski oda arkadaşlarından biri.
Çırpınmayı bıraktı. Hem bu iplerin büyülü olmasından kurtulma şansı olmadığından hem de onlara böyle bir zevk yaşatmamak için. Yerinde dikleşti.
" Ne zamandan beri insanları hazırlıksız saldırmayı tercih ediyorsun, Greyback? Ben senin önce korkutmayı tercih ettiğini sanıyordum. " dedi alaycı bir sesle. Greyback hâlâ sırıtıyordu.
" Tabi, ama o zaman işin eğlencesi kalır mıydı? Aynı acınası, sefil babana benziyorsun, Lupin. "
Remus kaşlarını çattı.
" Babam hakkında böyle konuşamazsın! "
" Neden? Ben sadece bizim görüşümüzü söylüyorum. Aynı şekilde sevgili baban da toplumun görüşünü söylememiş miydi? Dur, ne demişti? Evet, hatırladım: Ruhsuz, şeytanî, ölümden başka bir şey hak etmeyen!" Son cümleleri öfkeyle tükürmüştü. Remus duraksadı. Elbette babası bunları tam olarak isteyerek dememişti ama Greyback ve adamlarının bunu umursayacağını sanmıyordu. Onun yerine direk sonuca inmeye karar verdi.
" Benden ne istiyorsun? Kölen olmamı mı? Para mı? Bakanlık sırları mı? Ne?"
Greyback histerik bir kahkaha attı. Sonra da Remus'a doğru eğildi
" Belli değil mi? KIZIMI İSTİYORUM!" Remus'un gözleri hayretle büyümüştü. Bunu alayla ya da maddi birşey olarak söylememişti. Belki de hayatında ilk defa kalbiyle demişti. Remus'un içinde Greyback'e karşı ister istemez bir acıma, bir sempati oluştu ama bu saliselik birşeydi. O Fenrir Greyback'ti. Kendisi dahil birçok kişinin hayatını mahveden adamdı. Ayrıca Dora'yı da sadece Ted'den intikam almak için kaçırmıştı.
" O senin kızın değil! O Ted ve Andromeda'nın kızı. Sen sadece onu kaçırıp, pis amaçlarına alet olarak kullandın! " bunları öfkeyle haykırmıştı. Çünkü her biri doğruydu. Kendi gibi Dora'nın hayatını da mahvetmişti.
Greyback geri çekilerek Lupin'in gözlerinin içine baktı. Sonra da çıkışa doğru yöneldi. Tamamen duygusuz bir sesle
" İplerini sıkılaştırın. Su dahi vermeyin. " dedi. İki adam denileni sadist bir zevkle yerine getirdiler. Remus sıkılaşan ipler derisini yakarken dudaklarını birbirlerine bastırdı, gözyaşlarının gözünü yakmasına neden oldu.○●○●
Neredeyse üç saat geçmişti ve Dora hâlâ salonda volta atarak Kreacher'ı bekliyordu. Odanın ortasında oluşan pop sesiyle hızla evcinine döndü.
" Ne oldu? Nerede Remus?"
" Kreacher, bilmiyor. Pis kurt- yani Bay Lupin hiç kendi ya da babasının evine gelmedi. Evde sadece babası var. Kreacher, özür diliyor. "
Dora hızla Kreacher'ın üzerine yürüdü. Zavallı evcini lanet yiyeceğini sanarak yerinde büzülürken Dora onun koluna yapıştı.
" Beni Remus'un en son götürüldüğü yere götür. "○●○●
Kreacher ve Dora ormanın içinde belirirken Dora hemen Remus'un adını seslenmeye, etrafa bakınmaya başladı. Ama cevap alamadı. Korkusu daha da artarken Kreacher ona seslendi
" Hanımefendi! Burada yeni dökülmüş kan var!"
" Ne?!" hızla Kreacher'ın bulunduğu yere koştu. Gerçekten de kan vardı. Ama kimindi? Panikle etrafa bakınmaya başladı. Yakınlardaki bir ağaca baktı. Korktuğu başına gelmişti. Ağacın üstünde ki pençe izleri hiç de hayra alamet değildi.○●○●
Fenrir kollarını arkasında birleştirmiş, camdan dışarıyı izliyordu. Kapısı vurulunca
" Gel!" dedi. Gelen nöbetçi kurtadam
" Efendim, o geldi. " dedi.
Greyback hemen arkasına döndü.
" Gelsin! Sen, çık. " nöbetçi denileni ikiletmeden yerine getirdi.
Çok geçmeden içeriye pembe saçlarla Dora girdi.
Fenrir kollarını hafifçe iki yana açarak
" Prenses, hoşgeldin. " dedi ve kaskatı duran kıza sarıldı.Bir yandan da kızı kokluyordu. Geri çekilirken
" İnsan kokusu..." dedi, kınarcasına.
" Eee, eve hoşgeldin, tekrar. Oturmaz mısın?"
Kendi koltuğuna ilerlerken
" Oyun oynamayı bırak. Neden geldiğimi ikimiz de çok iyi biliyoruz. " dedi Dora. Greyback ona döndü. Kaşları çatılıydı.
" Lupin değil mi? O sefil, seni evinden alıp götürdü. "
" Hayır, asıl beni evime götürdü. Bana neden evlatlık olduğumu söylemedin?"
" Söylesem ne olucaktı ki? Ne fark edecekti?"
" Birçok şey! Belki o zaman seni terk etmezdim!"
Greyback onu baştan sona süzdü.
" Bir hata yaptım ama unutmaki ben senin babanım. "
" Hayır, değilsin! Sen benim hiç birşeyim değilsin!"
" Saygısızlaşma! Ama biliyor musun? Madem bu Lupin'i bu kadar çok seviyorsun; belki seninle ufak bir anlaşma yapabiliriz. "○●○●
Başı önüne düşmüş olan Remus, kurumuş dudakları arasında derin derin soluyordu. Kapının açılma sesiyle yavaşça başını kaldırdı ve hayretle
" D-dora? " diyebildi. Genç kız yavaşça ona yaklaşıp asasını çıkarttı.
" Çözül!" ipler anında çözülürken Remus sandalyeden yere, dizlerinin üstüne çöktü. Derin derin soluyordu. İpler birden çözülünce oluşturduğu yaralar acımıştı.
Dora da onun yanına diz çöktü. Remus başını kaldırıp kıza baktı. Ona burukça gülümsüyordu. Şeftali pembesi dudakları arasından sadece şu sözler döküldü:
" St Mungos'a git ve sakın arkamı aramaya kalkma. Ben iyiyim. " ardından kalkıp gitti. Ardında şok olmuş bir Remus bırakarak...Bölüm Sonu
Bölüm hakkındaki düşünceleriniz nedir, beyler, bayanlar?
Sizce sonraki bölümlerde neler olucak? Nisanda 2. sınavları olucak mıyız? Biden ne yapmaya çalışıyor? Hepsi ve daha fazlası shdhwjdijsms2 gün sonra görüşürüz canlar, cananlar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Kızı || Remadora
FanfictionBaşka bir paralellik... Muggle araştırmaları konusunda çalışmalar yapan Ted Tonks, hayatının hatasını yapar. Biricik ve tek kızı doğar doğmaz elinden alınıp götürülür. O, o saniyeden sonra Nymphadora Vulpecula Tonks değil, Nymphadora Selene Greyback...