8. Kısım: Metemorphagus

201 10 7
                                    

Loş odasında hazırlanan Dora, gözüne çarpan bir köşedeki fotoğrafla derin bir iç çekerek fotoğrafı aldı ve yatağa oturup bakmaya başladı. 11 yaşındayken çekinmişti. Yanında Romulus da vardı. Hafifçe tebessüm ederek fotoğrafı okşadı ve başını camdan dışarıya çevirdi. Şafakın ışıkları etrafı aydınlatıyordu.

Tüm kurtadamlar dışarıya çıkmışlardı. Remus, yanındaki Romulus'a doğru
" Neden bekliyoruz?" dedi.
Romulus
" Greyback ve Dora'yı bekliyoruz. "
" Dora da mı bizimle gelecek?"
" Hıhı. "
" İyi de bu çok tehlikeli değil mi?" Romulus sırıttı.
" Merak etme. O ne yapacağını bizden iyi bilir. " dedi ve hafifçe öksürdü.
O sırada Greyback ve peşinde de Dora çıktılar.
Kızın boynundaki kolye dolunay sebebiyle ışıl ışıl parlıyordu. Yine de bu bor sürü kurtadamı alt etmeye yeter miydi ki?
Greyback hırıltılı sesiyle
" Pekâlâ, dolunaya yarım saat kaldı. Lupin! Sen, gözümün önünde ol. " dedi, bir yandan da Remus'a öldürücü bakışlar atıyordu. Normalde Remus da karşılık verirdi ama kritik bir durumdaydı. Bu yüzden sessizce başını eğdi. Ve yürümeye başladılar. En önde Greyback, Dora ve Gregori, onların bir arkasından da Remus ve Romulus gidiyordu.

Ormanlık alanın içinde uzunca bir süre yürüdüler. Aslında insanı yorgunluktan bitap düşürücek kadar uzum değildi ama Romulus'un adımları yavaşlamaya, gittikçe daha sık öksürmeye başlıyordu. Tam yere kapaklanacakken Remus ondan önce davranıp hemen koluna girdi. Romulus ona minnettar gözlerle baktı. Remus ise sessizce kafasını salladı.
Greyback arkasına dönüp bakışlarını onların üzerinde geçirdi.
" Ne oluyor? "
Remus
" Birşey olduğu yok. Sadece yoruldu. "
Greyback alaycı alaycı sırıttı.
" Daha çok yorulacak o. "
" Romulus, iyi misin?" dedi usulca Dora.
Gözlerinden Romulus için endişeli olduğu anlaşılıyordu.
Romulus ona zar zor duyulan bir sesle
" İyiyim." dedi. Bu Dora için elbet yeterli değildi ama Greyback'i tatmin etmişti. Yollarına devam ettiler. Hiç bir büyücünün ulaşamayacağı bir araziye gelene kadar. Bakanlık hâlâ ayakta uyusa da birkaç kişiye saldırıp onları uyandırmamak en iyisiydi. Hoş, adamlar Azkaban'dan 13 kişinin firar olmasına bile tepki vermiyordu ya...

Ay yavaş yavaş yükselirken kurtadamların hepsi acı içinde kıvranmaya, şekil değiştirmeye başladılar. Dönüşüm bitince Dora da bir kurta dönüştü. Kurtadamların hepsi uluyor, birbirlerine saldırıyor, ağaçlara pençe atıyorlardı. Dora da bir köşede durmuş onları kontrol ediyordu. Romulus aşırı yorgun gözüküyordu. Hızla onun yanına koştu ama o, yanaşmasına izin vermedi. Bu sefer de ister istemez Remus'a kaydı. Birkaç kurtadamla vuruşuyordu. Normalde yapmayacağı şekilde gidip onları ayırmak istedi ama sonra böyle yaparsa uğradıkları hayal kırıklığından kendilerine daha ciddi zararlar verebileceklerini hatırladı. Çaresizce onlara olabildiğince yakın bir konumdan takip etti.

Güneş yavaş yavaş doğarken kurtadamlar yavaş yavaş normal hallerine dönmeye başladılar. Hepsi de kan ve parça parça giysiler içerisindeydi. O da kendi haline döndü ve hızlıca otomatikman Romulus'un yanına koştu. Yaşlı adam yere boylu boyunca uzanmış deli gibi öksürüyordu. Kızı bir korku kapladı. Durumu Remus da fark etmişti. Kendi yaralarının acısını unutup hemen Romulus'un bir kolunun altına indi. Diğer koluna da Dora... Greyback onlara çatılı kaşlarla bakıyordu ancak yorgunluğundan birşey demedi ve Gregori ile gitti. Diğerleri çoktan gitmişti. Onlar da Romulus'un yavaş temposuna uyarak yeraltına ilerlemeye başladılar.

" Ahh!" bilinci yarı kapalı Romulus'un ağzından bu nida çıkarken Remus ve Dora ona yatağa yatması için nazikçe yardım ediyorlardı. Genç kızın önerisiyle - ya da emri mi demeliyiz - Romulus'u onun yatağına getirmişlerdi. Remus onun parça parça gömleğini çıkarırken genç kız da hemen kilitli dolabından gümüş tozu ve geyikotu çıkartıp ahşap bir havanda ikisini ezdi, ardından dolaptan çıkardığı kutsal suya katıp karıştırdı. Sonra da bir parça bezle Romulus'un yanına oturdu.
" O da ne?" dedi Remus hayretle. İlk ısırılınca şifacıların yaraya geyikotu ve gümüş karışımı merhem sürdüğünü biliyordu ama bunu da ilk defa görüyordu.
" Pansuman için. Yarayı yakarak mikroplarını ve kirli kanı temizliyor. " dedi Dora, bir yandan beze biraz iksirden dökerken.
" Romulus'un elini tut. İlk sefer biraz acıtacak. "
Remus denileni yapıp yarı baygın adamın elini tuttu. Dora eğilip nazikçe yaralara üfledi. Ardından da bezi yavaşça yaranın üzerinde dolaştırmaya başladı. Romulus acıyla dişlerini sıktı. Remus'un eline sımsıkı tutunmuştu. Ama bir süre sonra rahatladı ve eli saldı. Remus şimdi sadece yeni doğan güneşin ilk ışıklarıyla aydınlan kızın çehresine bakıyordu. Bu halini ilk defa görmüştü Remus. Alaycı veya şımarık halinden eser yoktu. Yerlerini endişe ve ciddiyet almıştı. O an kendi annesini anımsadı. Her dolunay sonrası o da onun yaralarını böyle sarardı. Annesi bir muggledı. Bu yüzden genel olarak muggle teknikleri uygulardı. Fiziksel yaralara iyi gelmese de onun ilgisi bile Remus'u rahatlatıyordu. Burukca gülümsedi. Annesini ne kadar özlediğini anımsadı. Ve babası... Kesinlikle en yakın zamanda ona da bir uğramalıydı.
" Tamamdır. " Dora'nın sesiyle kendine döndü. Romulus'un yaralarını sarmıştı ve kesinlikle Remus'tan daha iyi bir iş çıkartmıştı.
Romulus'a baktı, Remus. Uyuyordu ve rahatlamışa benziyordu.
" Sence nesi var?"
" Bilmiyorum, bir şifacı değilim ama durum ciddi. Bu sıradan bir dolunay yarası değil. "
Başını salladı genç adam. Dora bez parçalarını yıkadı ve Remus'a döndü.
" Şimdi sıra sende. "
" Ne? Hayır, gerek yok. "
" Emin misin? Başındaki o yara, bunu tam tersini söylüyor. "
Bir yandan da Remus'un başını işaret ediyordu.
O zaman fark etti başında resmen yanan yarayı. Tekrar itiraz edecek gibi oldu ama çoktan Dora onu nazikçe kolundan tutup odanın öbür tarafında ki koltuğa oturtmuştu. Aynı titizlikle bu sefer de Remus'un yaralarını temizlemeye başladı.
Remus yarı kapalı göz kapakları arasından onu izlerken ister istemez içini bir huzur ve mutluluk kapladı. Ve kız her dokunduğunda daha da artıyordu. Aynı duygular Dora için de geçerliydi. Bedenini ele geçiren bu duygulara kendini ne yazık ki öyle kaptırmıştı ki Remus hayretle
" Saçların?!" diyene kadar kül renginden ciklet pembesine dönen saçlarını fark edemedi.
" Ne? Salçalarım mı?!" ellerini korkuyla saçlarına götürdü.
" Sen bir metemorphagus musun?"
" Lütfen kimseye söyleme!"
" Ne? Neden?" kız bezi bir kenara atmış, ayağa kalkmıştı. Bir yandan da saçlarını eski hallerine çevirmek için uğraşıyordu.
" Çünkü babam öğrenirse aşırı kızar. "
Remus kızın gözlerinin içine baktı. Ciddi miydi? Sonra gözlerindeki yalvarmayı gördü. Derin bir nefes vererek
" Peki. " dedi.
" Peki, söz veriyorum. "

Bölüm Sonu

Ay'ın Kızı || Remadora Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin