Çapulcular kütüphanede bir sürü kitaba bakıyorlardı. Özellikle de Remus... Birşey olmalıydı. Onu kurtaracak birşey. Her dakika nabzı daha da yavaşlarken onu tekrar uyandıracak... Bu düşüncelerle kitaba daha da bir sıkı sarıldı.
Bu arada Stella da Dora'nın yanında duruyordu. Kızı yatağa yatırmışlardı. Aşırı solgundu. Sanki, sanki ölü gibiydi. Stella yavaşça kadının bileğini eline aldı ve nabzını yokladı. Çok yavaştı ama en azından hâlâ atıyordu. Nazikçe geri koydu ve sıkıntılı bir şekilde camdan baktı. Kırmızı renk ay yavaş yavaş zirveye yükseliyordu.
○●○●
Karanlık, çamurlu orman yolunda bir sürü adam ilerliyordu. Az önce yağan yağmurdan dolayı hepsinin giysisinde de yağmur damlaları parlıyordu.
Orta sıra da yürüyen 30'lu yaşlarda bir adam, Greyback'in hemen sağında duran Gregori'ye işaret etti. Gregori yutkundu. Şu an son istediği şey patronuna soru sormaktı ama sanırım bunu yapmak zorundaydı. Boğazını temizleyip ezildi büzüldü. Sonra da konuşmaya başladı. Sesi çok alçak ve çatallıydı ama hiç yoktan iyiydi.
" P-pa-pat-ron, nereye g-gidiyoruz acaba?"
" Cehennemin dibine..." diye homurdandı Greyback huysuz huysuz. Gregori yutkundu ve geri çekildi.○●○●
Karanlık malikanede Narcissa kollarını kovuşturmuş, dalgın dalgın pencereden beri ayı izliyordu. İstemeden (!) kulak misafiri olarak Lordun kehanet hakkında dediği herşeyi duymuştu ve eğer şafağa kadar uygun tedavi yöntemi bulunmazsa yeğeninin öleceğini de biliyordu. Birşey yapmalıydı. Ama ne? Lord hepsini buraya hapsetmişti resmen. Ondan habersiz çıkması imkansızdı. Derin bir nefes verdi. O sırada odanın kapısı açıldı. Narcissa yavaşça başını çevirerek gelene baktı. Bellatrix'di. Şu anda hiç onu çekecek hâlde olmadığından bilmezden gelip başını geri pencereye çevirdi. Ama onun aksine Bella bayağ keyifliydi.
" Sonunda Hogwrats elimizde! Yakında o Potter veleti de teslim olur!" deyip sadist bir kahkaha attı ama Narcissa bir kirpiğini bile oynatmadı. Bellatrix birden ciddileşti.
" Hey, neyin var senin? "
" Yeğenimiz şu anda ölüm ve yaşam arasında Bella. "
" Hangi yeğen? Draco babasının yanında. "
" Nymphadora, Bella!"
Bella'nın kaşları çatıldı.
" Benim öyle bir yeğenim yok! Senin de yok! Bunu o kalın kafana sok artık, Narcissa! Ve bunu sakın başkalarının yanında söyleyeyim, deme! " dedi ve öfkeyle odadan çıktı. Kapıyı çarpmayı da unutmadı. Ama Narcissa bir gram bile umursamadı.○●○●
Remus yavaşça eski, gıcırdayan kapıyı açtı. Uyanmasının imkansız olduğunu bile bile sanki sadece gece olduğu için yatmış gibi Dora'ya yaklaştı ve soluk elini tutup öptü. Son birkaç saatte bile ne kadar soluklaşmıştı ve her geçen dakika daha da soluyordu. Burukça gülümsedi, Remus. Birden kapı şiddetle açıldı. Sirius'tu. Remus ona sorarcasına bakarken Sirius
" Lily, tedaviyi buldu!" dedi sevinçle.
Remus hızla ayağa fırladı.
" Sen ciddi misin?!"
" Hayatımda ilk defa hem de!"
Remus'un ferleri solmuş gözlerinde birden bir pırıltı oluştu. Umut pırıltısı...Devam Edecek...
İki gündür ekrana boş boş bakarken yazdıkça fikir gelir fikrini kullandım ( bu da nasıl bir cümleyse) ve kısa da olsa bir bölüm yazdım.
Umarım beğenmişsinizdir. Sonra görüşürüz canlar cananlar!😘💕👋🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Kızı || Remadora
FanfictionBaşka bir paralellik... Muggle araştırmaları konusunda çalışmalar yapan Ted Tonks, hayatının hatasını yapar. Biricik ve tek kızı doğar doğmaz elinden alınıp götürülür. O, o saniyeden sonra Nymphadora Vulpecula Tonks değil, Nymphadora Selene Greyback...