Selçuk stresli şekilde odasının içinde dönerken zilin çalmasıyla beraber hızla dış kapıya koştu. Kapıyı açtığında Özgür'ün yanındaki kızı süzdü. Saçını hafifçe geriye atıp işaret parmağıyla kızı gösterdi "Bardaki kız?" Kadın onaylarcasına aynı ses tonuyla cevap verdi "Bardaki erkek?" Selçuk kafası karışmış biçimde içeri girmeleri için yana çekildi. Sorar gözlerle Özgür'e bakıyordu. İçeri girdiler. Selçuk kadını mutfağa götürdü "Burada bekleyebilirsin, Özgürle yan odada ufak bir konuşma yapıp geri geleceğiz. Buzdolabında bira var, eğer acıktıysan biraz beklemek zorundasın." Kadın ilgisizce "Tabi." diyince Selçuk mutfaktan çıktı. Özgür'ün kolunu çekiştirip "Bu ne şimdi?" diye sordu. Özgür Selçuk'un anlam veremediği ciddiyetine ithafen "Ne var? Bu kadar önemli olan ne? Buraya kadınlarla gelmişliğim var. Sorun ne Selçuk?" dedi. Selçuk derin bir iç çekti "Bağışla anlatmadım. Kafayı yiyecek gibi hissediyorum. 40 yaşında bir adam vahşice öldürüldü ve üç gündür en ufak bir ipucu bile bulamadık. Bu konuyu bilmediğim bir kadının önünde açmak istemedim. Medyaya sızdırılmasından korkuyoruz. Eğer bir şekilde medya öğrenirse zaten zor olan işimiz iyice zorlaşacak." Özgür durumun ciddiyetini kavramış olacak ki Selçuk'u rahatlatmak için ses tonunu yumuşattı "Merak etme dostum, Yaren öyle birisine benzemiyor. Daha çok kendi halinde, medyaya bir cinayet olduğunu anlatmaya çalışacağını düşünmüyorum." Bir süre Selçuk öylece durdu. Güven ve güvensizlik arası gidip geliyordu fakat Özgür'ün kadın hakkında söylediği ayrıntı doğruydu. Medya işleri için fazla ilgisiz görünüyordu. Ayrıca Özgür iyi bir gözlemciydi. Mırıldandı "Haklısın, sanırım." ikna olunca beraber mutfağa geçtiler. Kadın sandalyede oturuyordu. Özgür kadının yanındaki sandalyeye oturdu. Selçuk ise buzdolabını açtı "Bira ister misiniz veya makarna yapabilirim. Kusura bakma ismin Yaren miydi?" Kadın Selçuk'a baktı "Evet, evet öyle." "Üç gündür evde değilim. Mesleğim gereği üç gün mesai yaptım ve evde yiyecek hiçbir şey yok ama makarna yapabilirim, aç mısın?" Kadın ilgili bir şekilde "Mesleğin nedir?" diye sordu. Selçuk kadının bu ilgili tavrından hoşnut olmuştu "Polisim. Bir cinayet oldu fakat bizlerin alışık olmadığı bir tür. Belki garip gelebilir ama delil yada sebep bulamadık." Özgür sessizce kadını ve Selçuk'u dinliyordu. Selçuk ise sorusunu yineledi "Aç mısınız, makarna yapabilirim." Özgür sessizliğini bozdu "Ben aç değilim ama bir bira fena olmaz." Kadın da Özgür'ü onayladı "Ben de aç değilim ama bir bira fena olmaz." Selçuk buzdolabından üç tane bira çıkardı ve sandalyeye oturup biraları masaya koydu ardından kadını tanımak adına sorular sormaya başladı "Kaç yaşındasın, bir işin var mı, boş zamanlarında neler yaparsın?" Özgür bu soruları daha önce sormadığını fark edip utandı. Kadın Selçuk'un konuşkanlığını ve ilgili yaklaşımını sevmişti " 25 yaşındayım, henüz ufak bir kafede garsonluk yapıyorum ama ressam olmak istiyorum. Boş zamanlarımda ise genelde resim çizerim." Bu sefer Özgür sordu "Ne tür resimler çiziyorsun? Portre gibi mi?" Kadın yüzünü ekşitti ve birasından bir yudum aldı. Kendine hakaret edilmiş, ünü lekelenmiş bir sanatçı gibi böbürlendi "Portre mi! Hah, öyle kolay ve hayal gücünden yoksun bir resim hayatta çizmem! Hayal gücümün genişliğini neden aptalca harcayayım ki, deli miyim ben? Olağanüstü ve karanlık bir sanat yaratıyorum. Görülmemiş şeyler yaratıyorum ben." dedi ardından. Karşılarında bir Tanrı ile konuşuyorlarmış ve ağızlarından çıkan her şeye dikkat etmeleri gerekiyormuş gibi pişkin pişkin güldü ardından "Portreymiş, yaratıcı olmayan şeylerden nefret ederim." Kadının bu yükselmesine karşı Özgür çizdiği şeyleri görmek istercesine "Bir gün çizdiklerinden birini gösterir misin?" diye sordu. Selçuk da aynı hevesle onayladı "Bence de göstermelisin. Bu kadar tutkulu davrandığına göre bizi şaşırtacağından eminim." Kadın olduğu yerde zevkle kıpırdandı "Neden olmasın, gösteririm tabi." dedi keyifli bir şekilde. O an Özgür'ün gözlerine bakıp "Sen anlat." dedi. Özgür anlamamıştı "Neyi?" "Kendinden bahsetmedin." Özgür geriye yaslandı " Doğru ya, tabi. 28 yaşındayım ve kargo şirketim var. Tiyatroyu seviyorum ve kitapları." Kadın tatmin olmuşçasına kafasını salladı. Özgür birasından büyük bir yudum aldı "Selçuk benim en yakın arkadaşımdır. Bir şey anlatmak için beni buraya çağırdı." dedi Selçuk'a bakarak. Lafa girmesini istediğini sözlerindeki vurgularla belli etmişti Özgür. Selçuk ise isteksizce gözlerini kaçırdı "Ben polisim. Aslında bu konuyu sadece Özgür ile konuşmak istiyordum, üstüne alınma. Neyse ki çoktan buradasın ve ben içimi dökmek için can atıyorum." dedi, birasını yudumlayıp sözlerine devam etti "Elbette cinayet vakalarıyla karşılaşıyoruz. Bir çok kötü şey gördük fakat üç gün önce olan şey... bakın empati kurmanızı bekleyemem. Ben vahşetten nefret ederim. Anlarsınız ya, midem kaldırmaz. Çoğu zaman sadece soruşturma yaparak olayın içine olabildiğince az girerim ama bu sefer, ah..." sözlerini toparlamak için biraz bekledi "Görmeliydiniz, bir adam düpedüz katledilmişti. Elleri ayak tabanlarına dikilmişti, gözleri yuvalarından çıkarılmıştı, akciğeri paramparçaydı. Sırtlanlar tarafından canlı canlı yenilen ceylandan farksızdı. İntikam duygusuyla yapıldığını düşündük fakat çevresine dair en ufak bir problemi yok. Anlıyor musunuz? Bu kadar vahşi bir ölümün tek sebebi intikam olabilirdi ama değil. Sanki zevk uğruna öldürülmüş gibiydi... intikam için değil de zevk için böyle bir ölüm. Öldüren kişi bir canavardan farksız. Öldüren kişinin insan olduğunun bilincinde olmak midemi mahvediyor. Ne yazık ki ben rahat edemiyorum." diyip sözlerini bitirdi, oturduğu yerde huzursuz olduğunu beden dili bile dışa vuruyordu. Elleriyle oynuyor, sol bacağını titretiyor ve gözlerini sabit bir yerde tutamıyordu. Aksine Özgür'ün bakışları soğuktu. Kadın ise Selçuk'u teselli etmek istercesine bir şeyler söylemek istiyor gibi ağzını açıyor fakat sonrasında ağzından kelimeler dökülmüyordu. Kocaman bir sessizliğin içine dalmışlardı. Kimse çıt çıkarmıyordu. Evin içini hararet bürümüştü. Bir süre öyle kaldı fakat sonrasında Selçuk'un telefonu çaldı. Telefon sesinden irkilmişlerdi. Selçuk hızla telefonu açtı "Alo?" Selçuk'un yüzü telefondaki kişiyi dinledikçe çöküyor ve gözlerindeki çaresizlik gittikçe daha da belirginleşiyordu. Telefonu kapattığında ikisi de Selçuk'a sorar gözlerle baktı. Selçuk ise birasını dikip tekte bitirdi "Kabus! Sonu iyi olmayacak gibi hissediyorum. Bir cinayet daha var, evden çıkmak zorundayız. Üzgünüm." Selçuk hızla ayağa kalktığında aynı heyecanla ikisi de ayağa dikildi.
Evden çıktıklarında Selçuk veda bile etmeden arabasına atlamıştı. Özgür ve Yaren ise bir süre sokakta öylece durdular.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pençe
Mystery / ThrillerÖzgür adında tiyatro düşkünü bir adam barda kendine benzettiği bir kadınla tanışır. Özgür'ün dostu Selçuk ise sıradan bir polis memurudur, disiplinli bir dedektifle tanışmasından sonra sarsıcı bir seri cinayet vakasına atanır. Kimliği belirsiz seri...