15. Bölüm

50 3 2
                                        

Özgür gözlerini açtığında yanında uzanan Yaren'i görüp gülümsedi. Kısa saçları yüzüne düşmüş yavaşça soluk alıp verirken Özgür doğrulup yorganı Yaren'in üstüne çekti. Yüzüne düşen saçları usulca yanağından kulak arkasına çekip yanağına bir öpücük kondurdu. Sevdiği kadını izlemek içini huzurla doldururken telefonuna gelen bildirim sesiyle gözlerini ondan ayırdı ve telefonunu eline aldı. Psikolog randevusu bugündü ve hastane SMS ile randevu hatırlatması yapmıştı. Derince iç çekip yatağa geri uzandı, gitsem mi ki, hayatımın en güzel terapisini alırken psikoloğa ne gerek var ki, diye düşündü içinden. Yaren'in mırıltılarını duyduğunda heyecanla telefonu yastığına bıraktı hemen sonra "Günaydın sevgilim!" dedi gülümseyerek. Yaren gerinip Özgür'e döndü "Günaydın." diye karşılık verdi. Gözleri daha tam açılmamış uyku sersemliği yaşarken "Bugün tablo satmaya gideceğim saat kaç?" diye sordu Özgür'e. Özgür böyle bir şeyden habersizdi "Ne zaman tablo satmaya başladın?" Yaren yataktan doğruldu "İnternetten alıcı bakıyordum uzun süredir. İlk defa biri tablolarıma ilgi gösterdi yani bugün başladım." Özgür Yaren'in tablolarını internette yayınladığından bir haberdi. Bozulduğunu belli etmek istemedi "Anladım." diyip yastığının üstünden telefonunu alıp saate baktı "Dokuza geliyor." diyip cümlesini bitirdi ve ayağa kalktı. Yaren gözlerini yarım yamalak açıp "Sen neden kalktın?" diye sordu. Özgür telefonunu sol eliyle sağa sola salladı "Bugün psikolog randevum var buçuğa yetişmem gerek." Yaren yorganı üstüne iyice çekti "Gelince bana da anlat. Bakalım doktorun senin hakkındaki görüşleri neler?" Özgür üstündeki tişörtü çıkartıp siyah bir kazak giydi "Tabi, sevgilim." dedi sessizce. Altına da pantolon geçirip arabasının anahtarını cebine koydu "Sen de haberdar et. Bu arada hangi tablonu satacaksın?" Yaren gözlerini ovuşturdu "Vezir'i."
Özgür hastaneye vardığında saat 09:40'tı. On dakika gecikmesine rağmen içerdeki hastanın seansı uzatmasından ötürü geç kalmamıştı. Bekleme koltuğunda otururken gözü yine telefonla oynayan kadın görevliye kaydı. Parmaklarının ekranda hızla hareket edişini izlerken asistan odanın kapısını açıp Özgür'e baktı "Beklettiğimiz için kusura bakmayın." Ardından içerdeki hasta çıkıp asansöre yürüdü. Özgür ayağa kalkıp "Sorun değil." dedi ve içeri girdi. Asistan doktorun önündeki birkaç dosyayı alıp dışarı çıktığında doktor ve Özgür yalnız kaldı. Doktor eliyle aynı koltuğu işaret etti, not defterini çıkartıp "Rahatına bak." dedi. Özgür koltuğa yerleştiğinde bir süre sessizlik oldu. Sadece doktorun not defterini karıştırırken çıkarttığı hışırtılar duyuluyordu. En sonunda doktor gözlüğünü düzeltip ellerini masada birleştirdi "Önerdiğim psikiyatriste gitmedin değil mi?" Özgür tok bir ses tonuyla yanıtladı "Hayır, kendimi daha iyi hissediyorum." Doktor "Bahsettiğin Yaren ile aranız nasıl?" diye sordu. Özgür keyifle kıpırdandı "Çok iyi, sevgiliyiz, aynı evde yaşıyoruz. Evleneceğiz, birbirimizi seviyoruz." Doktor kalemini eline aldı "Adınıza sevindim, soy ismi nedir, neler yapar, günleriniz nasıl geçiyor?" Özgür koltuğa iyice yayıldı "Yaren Öztürk, çizimlerine devam ediyor. Ona ilham verdiğimi düşünüyorum. İlk sevişmemizden hemen önce bir tablo çizmişti. İsmi Vezir, gerçi..." dedi ve durakladı. Kafası karışmış gibi görünüyordu. Elleriyle oynamaya başladı ve gözlerini yere sabitledi. Doktor kafasını sağa eğip "Ne oldu?" diye sordu. Özgür mırıldandı "Anlamadım, sorun mu var yoksa iyi bir şey mi?" Doktor sorusunu yineledi "Ne oldu Özgür? Benimle paylaşabilirsin." Özgür'ün gözleri doktorun masasındaki kalemliğe kaydı "O gün çizdiği tablo yani Vezir özeldi. Biz beraber olmadan hemen önce çizmişti. Ayrıca bana tablolarını satmaya çalıştığından hiç bahsetmemişti. Alıcı o tabloyu istese bile vermemeliydi. Burada bir terslik mi var? Hayır bekle, ben onun ilham kaynağıyım. Bu zamana kadar tablo satamamış ve o özel günün tablosu rağbet görmüş. Terslik falan yok, bir taşta iki kuş." Gergin yüzü aniden gevşedi ve kahkaha patlattı "Ben onun hem ilham kaynağı hem de şans kapısıyım!" Doktor not tutarken akışı bozmak istemedi "Sence Yaren bu satış için sana minnet duymalı mı?" Özgür düşünmeden cevapladı "Evet, biz birbirimize kenetli aşıklar olmasaydık Yaren mükemmel bir tablo çizemezdi. Bu çok açık değil mi?" Doktor dudaklarını birbirine bastırıp kalemi masaya bıraktı "Yaren de seninle hemfikir mi?" Özgür sinirlendi "Ne demeye getiriyorsunuz?" Doktor sorar gözlerle Özgür'ün beden dilini inceledi "Bir şey demeye getirmiyorum, aynı fikirde misiniz diye sormam seni rahatsız mı etti?" Özgür kollarını göğsünde birleştirdi "Hemfikirdir, bizi anlamıyorsunuz çünkü normalsiniz." Doktor tebessüm etti "Normal olmanın neresi yanlış?" "Oturduğumuz koltuklara bakın doktor. Sizin oturduğunuz koltuk her şeyde bit yeniği aramanıza müsaade ederken benim oturduğum koltuk yalanların yansıması olmamak için mücadele etmem gerektiğini hatırlatıyor. Size gerçeği söylüyorum. Geçmişim tekrarlanmıyor. Ben düzeldim. Siz de aradığınız bit yeniğini bulamayacaksınız." Doktor burnuna kayan gözlüğünü düzeltip "Ben senin düşmanın değilim Özgür, seni zorla buraya getirmiş de değilim. Kendin geldin fakat gard almanın sebebini sormadan edemeyeceğim. Sence buraya konuşup rahatlamak için mi geldin yoksa Yaren'in sana tutkulu bir aşık olduğu onayını birinden duymak için mi? Psikiyatriste gitmedin, buraya sabahın köründe kalkıp gelme olgunluğunu neden gösterdin?" diye usulca konuştu. Özgür uyandığı anı anımsadı. Yarenle birlikte kahvaltı yapıp günü beraber geçirme hayalleri kuruyordu. Aynı hayali Yaren'in de kurduğu sanrısına uyandığı andan itibaren kapılıp gitmişti bile. Psikoloğa gitme fikri aklının ucundan geçmemişti. Yaren'in işi olduğunu öğrenince dengesi bozulmuştu. Kendisinin de işi varmış gibi yapmaktan başka çaresi yokmuş gibi hissetmiş ve psikolog senaryosuna sığınmıştı. Özgür beynine akın eden kurtçukları durduramadı. Bir yanı "Bunlar sadece kuruntu!" diye bağırırken diğer yanı "Seni yeterince sevmiyor!" diye bağırıyordu. Doktorun sesiyle kendine geldi "Kafandan geçen şeyleri Yaren ile paylaşmaya ne dersin Özgür? Belki de düşüncelerinle savaşmak yerine sebep kaynağıyla oturup düzgünce konuşmak sana iyi gelecektir." Özgür derin bir nefes aldı "Vereceği cevap alaycı olursa ne yapacağım..." Doktor ses tonunu yumuşattı "Hayatta olumsuzluklar olur, önemli olan üstesinden gelebilmek. Belki de sen haklısındır. Bunu hayatını paylaşmak istediğin kadına söylemeden öğrenemezsin. Güzel bir akşam yemeği hazırla. Güzelce konuş onunla. Kendini yiyip bitirme, ne dersin?" Özgür hafifledi "Öyle yaparım. Teşekkür ederim." Doktor da Özgür'ün işbirlikçi tavrını görünce rahatlamıştı "Ne demek."
Seans bitince Özgür yeni biri gibi hissetti. Kendi düşünceleriyle böylesine çatışıp durmanın eziklik olduğunu düşündü. Eve varmadan önce market alışverişi yapıp kırmızı şarap aldı. Eve girdiğinde Yaren çoktan çıkmıştı. Üstüne rahat bir şeyler geçirip mutfağa gitti. Kulaklıklarını takıp Blue Monday - New Order'ı açtı. Bir yandan ritim tutarken bir yandan tavukları hazırlamaya başladı. Beyni huzurun içinde süzülürken bir sigara yakıp bıçağı eline aldı. Kafası ritimle sağa sola yavaşça sallanıyor, bıçak etlerin içinden zorluk çıkarmadan geçip gidiyordu. Tavuklar hazır olunca baharat ekleyip fırına koydu ve bıçağı temizledi. Sigarasını dudağının arasına sabitleyip çatal, bardak, bıçak ve tabakları masaya yerleştirdi. Şarabı buzdolabına koyup soslu erişte yapmaya geçti. Erişteyi tencerede bırakıp sandalyeye oturdu gözü telefonuna kaydı. Yaren'i arayıp aramamak arasında tereddüte düştü fakat kararlı bir şekilde telefonu masaya bıraktı, darlamama gerek yok, birazdan gelir sürpriz olsun, diye düşündü. Saat beşe geliyordu. Tavuklar pişene kadar oturduğu yerde ayaklarıyla ritim tutup mutfak bıçağını elinde döndürüp oyalandı. Tavuklar piştiğinde erişte de olmuştu. Tabaklara koyup saate tekrar baktı. Beş buçuğa yaklaşmıştı fakat Yaren'den hala ses çıkmamıştı. Sabırsızlandığı için saat geçmiyor gibi hissetti. Arayıp ne zaman geleceğini sormak istedi ve telefonunu çıkardı. İkinci çalışta Yaren telefonu açtı "Alo, efendim Özgür?" Özgür heyecanla ayağa kalktı "Ne zaman geliyorsun?" Yaren birkaç saniye sessiz kaldı, çekinerek "Bu akşam geç geleceğim geceye doğru. Beni bekleme anahtarım var." Özgür kaşlarını çattı "Neden geç geleceksin, yemek yapmıştım." Yaren iç çekti "Müşteriyle tablolarım hakkında konuşuyoruz, bir sürü alıcı sağlayabilirmiş. Şanslıyım böyle birini bulduğum için, bu şansı tepmek ayıp olur. Sen ye, ben restoranda yiyeceğim zaten. Görüşürüz!" Özgür "Görüşürüz." diyip telefonu kapattı. Sandalyeye geri oturduğunda yemeklere bakıp çatalı eline aldı. Kendi önündeki erişteyi biraz didikleyip ağzına götürdü. Bir parça tavuğu çatalıyla ağzına tıkıp çiğnerken gözü mutfak bıçağına takıldı. Yaren'in müşterisini talih kuşu olarak gördüğünü düşündü. Bir parça daha tavuk ağzına attı. İçinden geçirdi, o tabloyu benim sayemde çizdin. Aklın karıştı, talih kuşun benim. Teşekkür etmen gereken kişi benim ama benimle yemek yemeyi, onunla yemeye tercih ettin. Kim bu aramıza sızmak isteyen çürük elma?
Yaren eve girdiğinde saat gece oniki olmak üzereydi. Tatlı bir ses tonuyla "Sevgilim, uyudun mu?" diye evin içinde bağırdı. Özgür mutfaktan cevapladı "Hayır." Yaren Özgür'ün keskin çıkan tonlamasını garipsedi ve mutfağa gitti. Özgür'ün önünde bitmiş litre şarap vardı, sandalyede oturuyordu. Kendi önündeki tabak boşken Yaren için hazırladığı tabak doluydu. Ayrı olarak Yaren'in kadehinde son kalan şarap duruyordu. Yaren sandalyeye oturdu "Tok geldim ama şarabı içerim." dedi sorgular vaziyette. Özgür gülümsedi "Tabi. Ne yediniz?" Yaren sorunun soruluş biçiminden rahatsız olmuştu ama cevapladı "Pirzola, bir sorun mu var?" Özgür dilini damağında şaklattı "Yok, sorun olması gereken bir durum var mı?" Yaren Özgür'ün onu kıskandığını fark etti. Durumu kontrol altına almak adına şefkatli bir gülümseme yerleştirdi suratına "Hayır, müşterime senden bahsettim. Ne kadar şanslı olduğumu anlattım. Tablolarımın ilham kaynağını bir gün tanımak istediğini söyledi." Özgür kaşlarını çattı "Ona şans dedin." Yaren şarabından bir yudum alıp kıkırdadı "Yalakalık olsun diye dedim." Özgür'ün kafası karıştı "Bu saate kadar ne yaptınız?" "Yeni açılacak bir galeriden bahsetti. Planlamalardan falan işte. En güzel kısmı ise bu galeri istediğimiz gibi olursa açılışını seninle beraber yapacağım." Özgür'ün sinirleri yatıştı "Nerede açılacak?" Yaren şarabı dikledi "Sürprizi kaçmasın sevgilim." ayağa kalktı ve mutfak perdelerini çekti. Özgür'ün kucağına oturup gömleğini çıkarttı "Birkaç saat görmeyivereyim, hemen de özlüyorum." Özgür kafasını toparlamaya, mantıklı düşünmeye, analiz yapmaya fırsat bulamadan öpmeye başladılar birbirlerini. Özgür'ün elinde sıkı sıkıya tuttuğu mutfak bıçağı ses çıkartmadan yere düştü. İkisi de aceleyle yatak odasına girdi...
Özgür seanstan çıktığında asistan yine meraklı gözlerle doktoru süzüyordu "Haluk Bey, yine yüzünüz asılmış." dedi. Doktor irkildi, asistanın içeri girdiğini duymamıştı. Aldığı notları gözüyle takip ederken "Geçmiş tekrar eder mi sence?" diye sordu. Asistan hasta koltuğuna oturup "Tecrübeleriniz ne diyor?" diye yanıtladı. Doktor biraz bekleyip gözlüklerini çıkarttı ve gözlerini ovuşturdu "Yaren Öztürk... bu isim neden bana hiç yabancı gelmedi?" Asistan  "Bir hasta mı?" diye sorunca doktor bilgisayarını açtı "Hayır, bir hasta değil. Eğer öyleyse..." masaya bıraktığı gözlüklerini geri takıp "Bugün başka hasta var mı?" diye sordu asistanına. Hal ve hareketlerinden heyecanlandığı belli oluyordu. Asistan ayağa kalktı "Yok, neden? Ne oldu Haluk Bey?" Doktor eliyle kapıyı işaret etti "Çıkabilirsin, bakmam gereken dosya kayıtları var. Ben odamdan dışarı çıkana kadar içeri girme, kahve getirmek için bile." Kabaca kovulduğunu fark eden çocuk alınsa da bir şey diyemedi. Çıkıp kapıyı kapattı. Asistan merdivenlerden inerken itişip sessizce birbirlerine laf atan biri kel biri yapılı iki polis memurunun yanından geçti. Kavga ediyor gibi gözükseler de bir konuda uzlaşmaya çalıştıklarını düşündü. Son basamağa geldiğinde iki polis memuru da görüş alanından çıkmıştı. Polisleri pek sevmezdi. Uğursuz olduklarına inanıyordu. Asistana göre bir yerde polis varsa oradan uzak durulmalıydı. Ne yazık ki hayat trajikomedi yaratmaya bayılırdı ya hani, biri bir şeyi sevmiyorsa, özellikle sevmediği şey dönüp dolaşıp o kişiyi bulurdu.

PençeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin