Changbin ve Felix sahilde karşılaştıkları yere doğru bir daha adımlamışlardı ama bu sefer yanlarında Chan yoktu. Bunları düşünmeden edemiyordu Felix. Nasıl dayanmıştı? Her seferinde onun yanına gidip Chan'dan hoşlandığını ima etmişti ama yanılmıştı. Bir aptal gibi onun etrafında dönerken Changbin'in sabrının ne kadar güçlü olduğunu düşünmüştü.
Rüzgar yüzlerine doğru vururken kendini tutamayıp bir yaş akıttı yanaklarından. Hiç kimseyi kırmak istemiyorken her birini teker teker kırmıştı ve aptal gibi davranmıştı. Chan'dan defalarca özür dilese bile asla yaptıklarının karşılığını veremezdi. Affetmeseydi ömür boyu suçlu hissedecekti kendini.
Yanaklarına dokunan eller ile gözlerini açtı Felix. Aylardır belki de yıllardır ondan hoşlanan kişi ilgili bir şekilde ona bakıyordu. Bu ilgisinin karşılığını ona vermeyeceği düşüncesi aklına dank ettiğinde bir kaç damla saha düştü yanaklarından.
Derin bir iç çekti Changbin. Felix'e ne kadar kafasına takmaması gerektiğini söylese de taktığını biliyordu. Chan'dan hoşlandığını düşündüğü zamanlarda da sırf o üzülmesin diye onu mutlu etmeye çalıştığını da biliyordu ve aptal gibi davrandığının da farkındaydı. Fakat olan olmuştu. Geçmişi düşünmektense ileriye bakmaları gerekiyordu.
Şimdilik bir şey demek yerine onu kendine çekti Changbin. Sıkıca sarıldı ve ağlayıp içini dökmesini bekledi. Felix de bunu bekliyormuş gibi sarılmasına karşılık verip hıçkırarak ağlamaya başladı. Yarım saat boyunca böyle oturdular. Sonunda Felix geri çekilip konuştu.
"Seni asla hak etmiyorum. Chan'ı da asla hak etmiyordum. İkinize de büyük zararlar verdim ve sen buna rağmen hala yanımdasın. Daha doğrusu siz buna rağmen hala yanımdasınız. Neden beni cezalandırmıyorsunuz? Neden bu vicdan azabı ile yaşamak zorundayım? Neden bana acı çektirmiyorsunuz?"
"Her insan hata yapar Felix. Hepimiz hatalar yaptık ve karşılığını da aldık. Sen fark etmesen de büyük bir sabır testinin içine girdik. Emin ol Chan senin iyi biri olmadığına inansaydı seni asla affetmezdi. Ben de öyle, her gün bana ima yaptığın için seni kırabilirdim ama öyle bir şey olmadı." Dedi ve sevgilisine sıkıca sarıldı. "Şimdi böyle davranmayı bırak, yanlız ve sakin anlarımızın tadını çıkartalım. Minho ifade verdiğinde yine kaosun içine gireceğimizi biliyorsun."
Felix'in yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken "Haklısın." Diye mırıldandı. Biraz rahatlamış gibiydi ama yine de içindeki küçük bir his onu zorluyordu.
Changbin Felix'e haber verdikten sonra küçük büfeden iki dondurma alıp geri döndü. Hava soğuktu ama Changbin'e kalırsa dondurma yemek için belirli bir hava olmasına gerek yoktu.
"Üşüteceğiz." Dedi Felix eline dondurmayı alırken. Çoktan dondurmanın cazibesine kapılmıştı bile. Changbin vazgeçse bile Felix vazgeçmezdi artık.
Changbin omuzlarını silkerken sırıtarak konuştu. "Ne güzel işte, okula gitmeyip birbirimize bakarız bütün gün. Ben sana çorba içiririm sen ilaçlarımızı hazırlarsın falan. Sonra hasta halimizle öpüşüp biraz daha bulaştırırız birbirimize."
Felix yüzünü buruşturup "İğrençsin!" Diye bağırdı. İstemsizce onunla öpüşürken hapşırdığını düşünmüş ve bu düşünceden nefret etmişti. Neredeyse dondurmasını yere fırlatacaktı.
Changbin kıkırdarken konuştu. "Tamam ya, şaka yaptım." Bıyık altından gülmeye devam ediyordu tabi.
Bu sırada Felix'in aklına başka bir düşünce düşmüştü. İstemsizce konuştuktan sonra da geri dönememişti. "Changbin~"
Changbin dudaklarını dondurmasından ayırmadan "Hm" diye bir karşılık vardı. Dondurmayı geri çekince de dudağına yapışan dondurmayı yalayarak yok etti.
Bunu pür dikkat izleyen Felix ise gözlerini sevgilisinin dudaklarından çekmeden "Biz hiç öpüşmedik." Dedi. Changbin ilk başta bu dediğine şaşırarak gözlerini büyüttü. Sonra da yavaşça dudaklarının kenarları kıvrıldı. "Benim küçük sevgilim öpüşmek mi istiyor yoksa~"
Felix'in anında yanakları kızarırken bakışlarını dudaklarından çekip başka yerlere odaklandı. "Unut gitsin. Dememişim gibi davran."
Changbin bir kez daha kıkırdayıp yanından uzaklaşan Felix'e yaklaştı. Felix donmuş bir şekilde bakarken sırıttı ve dudaklarını es geçip yanağına küçük bir öpücük koydu. "Bununla idare et bebeğim."
Felix ise dürtülerine engel olamayıp Changbin'in çenesine elini koydu ve biraz yaklaşıp "Maalesef idare edemem." Dedi. Son bir kaç milimetreyi de yok edip dudaklarını buluşturdu. Bir kaç saniye öylece beklerken ilk dudaklarını oynatan Changbin olmuştu. Felix de anında karşılık vermeye başlayıp sevgilisinin üst dudağını kavramıştı.
Changbin geri çekilip alınlarını birbirine yasladı. "Dışarıdayız."
"Yani?"
"Homofobik insanlarla uğraşmak istediğimi sanmıyorum."
"Geri çekil o zaman." Dedi kışkırtıcı bir şekilde Felix.
Changbin yandan bir şekilde gülümseyerek "Azgın bir kedi gibi davranıyorsun. Lütfen bu hallerini evde başbaşa kaldığımızda da göreyim." Dedi ve geri çekildi.
Felix yüzünü ekşitirken "Bana bak kedicik fantezin falan varsa ben hiç öyle şeylere gelemem haberin olsun." Dedi. Changbin'in kahkaha atmasıyla kendini rezil ettiğini anladı ama dediklerinin arkasında durmayı tercih edip ifadesini bozmadı.
Ellerini Felix'in yanaklarına koyup canını acıtmayacak şekilde sıktı. "Çok açık sözlü bir kediciksin sen!"
Felix gözlerini devirirken Changbin, Felix'in yanaklarına bir daha öpücük kondurmuştu. İçindeki garip hisse engel olamıyordu Felix. Her şey bir anda nasıl böyle güzel gelişmişti?
Yanaklarını şişirip geri çekilirken kafasını sevgilisinin omzuna yasladı. "Hala garip geliyor. Nasıl bir anda böyle olduk? Hepimizin dağılacağını düşünmüştüm."
Changbin de kafasını omzundaki kafaya yaslayıp konuşmaya başladı. "Bizi kimse dağıtamaz bebeğim. Harin bozuntusu bile hiçbir şey yapamadı bize. Bak hala sapa sağlamız. Şu bela bir bitsin, Dünya'daki en güçlü varlıklar biz olacağız."
"Siz olmasanız ne yapardım bilmiyorum..." Diye mırıldandı Felix.
"Ben de sen olmasan ne yapardım bilmiyorum." Diye karşılık verdi Changbin.
~~~
Pinterestden gif kaydedemiyorum ya mecbur tumblra kaldım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
On track °Skz° ✓
FanfictionÇektikleri kısa film akradaşlıklarına mâl olmuştu On Track ve B me'nin birleşiminden Shipler; Minsung, Changlix, Jeongchan, Hyunmin