~🧡~

1.2K 137 36
                                    

Sekiz arkadaş uzun bir zamanın sonunda ilk kez hep birlikte adımlarını okula atıyorlardı. Adımlarını sertçe yere basıyorlar onlara dönen gözlere havalı bakışlar atıyorlardı. Sonunda Harin meselesi hallolmuş rahat bir nefes almışlardı.

Diğer yandan Seungmin itirafına hala bir karşılık almamıştı. İçten içe üzülse de çok takmamaya karar vermişti. Hyunjin'in ne kadar şaşırdığını ve korktuğunu hissedebiliyordu. Büyük ihtimal ile arkadaşlıklarının zedelenmesini istemiyordu. Bu yüzden üstüne gitmiyordu.

Minho burnunun ucundaki güneş gözlüğünü biraz ittirmiş ve Jisung'un omzuna kolunu atmıştı. Jisung ise yüzünü buruştursa sa istemsizce Minho'nun bu hallerinden hoşnutluk duyuyordu. "Aptal gibi gözüküyorsun Minho. Çıkar şu gözlükleri."

"Deme öyle aşkım, çarpılırsın sonra." Dedi Minho kaşlarını kaldırıp indirirken.

"Aşkım ne be?" Jisung hemen yüzünü buruşturup kolunu karnına geçirdi. Tabi Minho'nun yaraları olduğu bu hareketi yaptıktan sonra aklına gelmişti. "İyi misin? Acıdı mı?"

Acısını yüzüne yansıtmamaya çalışan Minho "İyiyim birtanem. Senin vurduğun yerde gül açar." Dedi sırıtarak.

Jisung alayla sırıtırken Minho'nun kolunun altından çıkmıştı. "Biri sana aşık olduğunda kekoya dönüştüğünü söylemiş miydi?"

"Bu tavırlarım sana özel bebeğim." Deyip dudaklarını öne doğru uzattı Minho. Karşılığında da dudaklarına sertçe vuran bir el almıştı. Sahte bir şekilde somurtsa da Jisung onu çok takmamıştı.

Seungmin yüzünü buruştururken ikilinin arasına girdi. "İkiniz de iğrençsiniz." Agresif tavırları herkesin ilgisini çekiyordu ama bir şey demiyorlardı.

Hyunjin artık bir cevap vermesi gerektiğinin farkındaydı ama daha kendini hazır hissetmiyordu. Bu onun için garip bir şeydi. Seungmin'e hiç bu gözden bakmamıştı. Onun için her zaman bir kaçış kapısı olmuştu Seungmin. Ona bir şeyler anlatırken kendini rahat hissediyor, birlikte gezerken huzurlu oluyordu. Belki de arkadaşlarının arasında kafasının en iyi uyduğu kişi Seungmin'di. Şimdi bu samimiyeti kaybederlerse diye korkuyordu.

Seungmin önden yürümeye başlayınca Hyunjin kendine gelmiş ve "Seungmin!" Diye bağırarak onun yanına koşturmuştu.

Seungmin ismini duyması ile kalbinin hızlanması bir olmuştu ve bunun için kendine küfretmeye başlamıştı bile. Omzunda hissettiği kol ve hızla ittirilmesi ile neye uğradığını şaşırmıştı. Birlikte spor salonuna girdiği beden ile duraksadı. "Neden getirdin beni buraya?" Diye sordu agresifçe.

Omuzlarından tutup onu kendine çevirdi Hyunjin. Seungmin ona bakmasını istiyordu ama Seungmin inatla ona bakmıyordu. "Konuşmamız gerekiyordu çünkü."

"Ne gerek var konuşmaya? Ders başlayacak, gidelim hadi." Seungmin hareket etmeya başlayınca gözlerini devirip hemen kolundan tuttu onu. Konuşması biraz zor olacak gibiydi.

Onu durduramayacağını anladığında çaresizce konuştu Hyunjin. "Biliyorum günlerdir belirsizlik içinde bekliyorsun beni ve ben bu belirsizliği ortadan kaldırmak istiyorum."

"Eğer bana bir şeyler hissetseydin bu zamana kadar söylerdin Hyunjin. Arkadaş kalalım diyeceğini tahmin edebiliyorum ama o gün beni ne kadar kırdığının farkında değilsin. Günlerimi bundan sonra nasıl olacağımızı düşünerek geçirdim ben." Derin bir iç çekip duraksadı Seungmin.

Hyunjin bu duraksamayı fırsat bilerek Seungmin'in yanına ilerledi. "İnan bana benim içinde çok zordu. Ben sana o şekilde duygular hissetmiyorum, evet ama seni de kaybetmek istemiyorum. Bütün bir haftam senin benden uzak duracağın düşüncesi ile geçti."

On track °Skz° ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin