“Ben bakacağım, burada bekle.” Alec, evine birinin geleceğini sanmıyorum. Çoğu kişi evini bilmezdi bile. Gecenin bu saatinde kapısına birinin gelmesi normal değildi. Jennifer’ı odada tutmak için söylediği kelimeler işe yaramamıştı. O, her ne derse desin gelecekti. Alec önce, Jennifer birkaç adım geride ilerlerken kapıya geldiklerinde durdular. İkisi de birbirine döndü ve baktı. Kim gelmiş olabilirdi? Alec, kadını ittirerek kapıyı açtı ve tek bulabildiği, karton ve büyük bir kutuydu. Tereddüt etse de aldı ve içeri girdi. Karanlığın yarattığı gerilimi azaltmak için ışıkların hepsini yaktı ve salona geçti. Kutuyu masaya koydu ve açmaya başladı. Jennifer ise başında merakla bekliyordu. Alec, kutuyu açtığında içinden çıkan yaş pasta, iki kadeh ve üzerine kurdele bağlanmış şarap onları şaşırttı. Ne tür bir şakaydı bu? Jennifer, hızla atılarak Alec’in görmediği notu aldı.
“İlk gününüzü kutlamak istedim.” Notu seslice okuyan Jennifer, sevinmesi mi yoksa üzülmesi mi gerektiğini bilmiyordu.
Alec, bunun hakkında yorum yapmamıştı. Ama içindeki o adamı öldürme isteği gittikçe artıyordu. Ne hakla onları izleyebilirdi? Bu iş artık can sıkıcı bir hal almıştı. En yakın zamanda bir şeyler yapacaktı.
“Kim olabilir?” Jennifer’ın aklından geçen isimler çok tanıdıktı. Hatta, direk Adrian olduğunu düşünüyordu. Ama bunu yapan kişi kendini bu kadar belli etmezdi.
“Bilemiyorum ama bulacağım.” Alec, dışarıya bakıyor bir şeyler düşünüyordu.
“Bugün sadece biz olsak. Birlikte olsak?” Jennifer, artık bunlardan yorulmuştu. Sakin bir gün geçirmeye hakkı olduğunu düşünüyordu. Alec’in yanına ilerledi ve kollarını beline dolayarak, başını göğsüne yasladı. Onun sakinleşmesini bekliyordu. Bir süre bekledikten sonra Alec’te kollarını kadına sarmış ve kucağına almıştı. Eğer bir an önce uyumazlarsa Jennifer yere düşecek ve ilk bulduğu yerde uyuyacaktı. Alec, onu yatağa yatırdığında kadının hala onu çekecek gücü vardı. Jennifer, adamı kendine çekerek daha çok sokuldu.
“İyi uykular.” Jennifer, küçükken hep bunu yapardı. Alec bunu garipsese de bir şey demedi ve o da, kadına sarılarak gözlerini kapattı. Yine de adamı uyku tutmuyordu. Birkaç saat kadına sarılı bir şekilde uzandıktan sonra ayağa kalkmış ve kadını uyandırmamaya çalışarak banyoya girmişti. En iyisi bir duş almaktı. Hızlıca duş alıp çıktığında, kadının uyanmadığını düşünüyordu. Ama yanılmıştı, Jennifer yatakta oturuyor ve dışarıyı izliyordu.
“Uyandırdığım için üzgünüm.” Alec’in sesi kadını korkutmuştu. Jennifer, düşüncelerine dalmış bir şekilde camı izlese de, artık izlediği şey adamın vücuduydu. Göğsünden aşağıya kayan su damlacıkları, çok şanslıydı. Kadın, ağzı açık bir şekilde ona bakarken Alec sırıttı.
“Bir şey mi gördün?” Adamın amacı onu kızdırmak ve biraz eğlenmekti. Ama Jennifer bunun tam aksine kahkaha atmış ve utanmıştı. Kıpkırmızı olan yanakları onu ele veriyordu.
“Üzgünüm.” Kadın, başını diğer tarafa çevirdi ve eğdi. Alec, onun bu tepkisine kahkaha atmıştı. Daha önce bütün vücuduna dokunduğu kadın, ondan utanmıştı. Bu gerçekten komik bir durumdu.
“Sen mükemmelsin.” Alec, mutluydu. Sadece mutlu. Günün tadını çıkarmak istiyordu, daha doğrusu gecenin. Dışarının sessizliği ya da delirmiş bir adamın gönderdiği notlar umrunda değildi. Sadece ama sadece eğlenmek istiyordu. Jennifer’la eğlenmek. İstediğinin gerçekten bu olduğuna karar kılan Alec, ona yaklaşıp ıslak bir öpücük vermişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RomanceAşkın her zaman imkansız olduğunu bilirsiniz. Ama yine aşık olmayı dener,aşık olduğunuzu sanırsınız. Oysa ki 'aşık olmak' diye bir şey yoktur. Eğer sizde böyle düşünüyorsanız, Jennifer Coronel ne yapmalı? Yıllarca aşkın saçma bir şey olduğunu düşünm...