14. Bölüm

471 25 1
                                    

Charlie ve yanındaki birkaç ajan daha, bu çifte bakıyor ve gülümsüyordu. Ama bu gülümsemenin dediği şey daha çok “sizi mahvedeceğiz” der gibiydi. Jennifer ne olduğunu anlamadan yanlarına gelen birkaç ajan sorular sormaya başlamıştı.

“Aranızda bir ilişkinin olduğunu düşünüyor.” Dedi Charlie’ye dönerek. O da başıyla bunu onaylamıştı. Dehşete düşen Alec, ve korkudan gözbebekleri büyüyen Jennifer, ajanlara bakıyordu.

“Bu fikre nereden kapılmış?” Alec, umursamaz bir ses tonuyla konuşmaya çalışmıştı. Ama ajanlar konuşamadan gelen doktor ve hemşireler onu sedyeye yatırmış ve odaya götürüyorlardı. Sonunda bir oda ayarlanıp, gerekli hizmetler yapıldıktan sonra herkes içeri girmişti. Bu sürenin ne kadar çabuk geçtiğini önemsemeyen Jennifer’ın tek korkusu, onları birbirlerinden ayırmalarıydı. Mesleğinden olacağını düşünmek bile rahat bir nefes almasını sağlıyordu.

“Evet?” Alec, tek kaşını kaldırarak yatakta doğruldu. Ajanlardan cevap beklerken, Charlie’ye dönüp ölümcül bakışlarını fırlattı.

“Charlie, sizi öpüşürken gördüğünü söylüyor.” Ajan ona tereddütle bakıyordu. Bunu görmemişlerdi ve Charlie’nin dedikleri, adamın şu an ki tepkisine çok zıttı. Alec’in hiç öyle bir hali yoktu. Alec, bunun karşısında bir kahkaha attı ve ajanlara döndü.

“Kanıtları var mıymış?” Alec, ne kadar gerilse de eğlenir gibi görünmeye çalışıyordu. Eğer Charlie, böyle bir şey yapmaya cüret ettiyse, Alec ona cezasını verecekti. Eğer ajanlar bir şey yapmazsa, Alec bir gün yapacaktı. Ve o gün, Jennifer’a dokunduğu her an için öcünü alacaktı. Bunun düşüncesiyle kendinden geçen Alec, ajandan sorusunu bir kez daha tekrarlamasını istedi.

“Birkaç resminiz var. Sanırım bir kafedeymişsiniz.” Alec, bununla birlikte iyice rahatlamıştı. Ajana dönüp, onun saçmaladığını belirten birkaç kelime ettikten sonra resimleri istedi. Eline tutuşturulan resimlerde bir adam vardı ve Jennifer oldukça gergin duruyordu. Bu, Adrian olmalıydı. Jennifer’ın anlattıklarına birebir uyan adam, resimdeydi. Alec, Charlie’nin bu yaptığına memnun olmuştu. Çünkü Adrian’ın resimlerini araştırması gerekiyordu ve Charlie bunu kolaylaştırmıştı.

“Bu ben değilim, bana benziyor mu?” Alec, sakin bir sesle konuşmuştu. Karşısındaki adam konuşmaya başlayamadan, odaya giren diğer bir ajan gülümsedi.

“Resimdeki Bay Feola değil. Bayan Coronel’in olduğu doğru ama yanındaki tamamen başkası.” Bununla birlikte, Alec ve Jennifer, Charlie’ye dönmüş sırıtıyordu. Aradan atlayan Melanie her şeyi alt üst etmeye çalışmıştı.

“Onları almaya gittiğimde, Bay Feola, başını Bayan Coronel’in dizlerine koymuştu.” Kadının bu lafıyla gözler, Jennifer’a çevrilmişti. Jennifer, açıklama gereği hissetti.

“Onu bulmama yardımcı olan kimdi bilmiyorum ama biri kaçıyordu ve ben takip ettim. Sonra da evden gelen sesle içeri girdim ve Bay Feola’yı yerde yatarken gördüm. Başını kaldırmam gerekiyordu ve ev boştu. Bende başını dizlerime koydum ve sizi bekledim. Tek yaptığım bundan ibaret. Bu da bizim aramızda bir şeyin olduğunu göstermez.” Jennifer, Maleanie’ye ölümcül bakışlar atarken, kadının neden yaptığını anlamaya çalışıyordu. Bu, fazla vaktini almamıştı. Kadın Alec’ten hoşlanıyor olmalıydı. Bunu Alec’i elde etmek için yaptığı düşüncesi, Jennifer’ın damarlarında dolaşırken, kadın sinirlendiğini hissediyordu. Onları ele vermesi umurunda değildi, Alec’e göz koymuş olması kadını çıldırtmaya yetiyordu.

İmkansızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin