Sabah, ikisinide aynı ağırlıkla karşılamıştı. Birkaç günün yorgunluğu yüzünden bedenleri ağrıyordu. Onları bekleyen işleri düşündükçe, bu ağırlık gittikçe artıyordu.
“Sanırım artık işe başlamalıyız.” Jennifer, artık bir şeyler yapmak istiyordu. En başta önemsememişti. Çünkü tehlikede olan kendisiydi, sevgilisi değil. Ama işin içine bir “eski sevgili” ve Alec girince ortalık karışmıştı. Kadın, duygularına hakim olmakta hala zorlanıyordu.
“Sanırım.” Alec’in tereddütlü ifadesi kadını bir sürü soru sormaya teşvik ediyordu. yine de buna aldırmadan hızlıca giyindi kadın. Aynı işleri bir süredir yapıyordu ve feci derecede can sıkıcıydı. Özellikle bu oyunlar, iyice bunalmasına yol açmıştı. Ne olacaksa olmalıydı artık. Saçma sapan oyunlar, onun dengesini bozuyordu. Çocukluğundan beri hiçbir şeyi önemsememiş olan Jennifer, bunu da o kadar önemsemiyordu aslında. Tek önemsediği Alec’ti.
Arabaya bindiklerinde ikiside konuşmuyordu. Jennifer camdan dışarıyı izliyor ve çalan şarkının ritmine ayak uyduruyordu. Sabah için fazla neşeliydi. Aksine hüzünlü ve üzgün olmalıydı.
“Kahvaltı yapmak isterdim, baş başa. Ama işlere yoğunlaşmalıyız.” Alec’in bunu düşünmesi kadını mutlu etmişti. Jennifer, onun aklının hala Rose’da olduğunu düşünüyordu. Ölmeyen ama onu bırakan bir kadını düşünmeye çalışıyor ama düşünemiyordu. Alec’i bırakacak bir kişi bile düşünemiyordu. O, mükemmeldi.
“Bunu başka bir zaman telafi edersin.” Kadın, ileriyi düşünerek konuşma yapmaktan hoşlanmasa bile, işin içine Alec girdiğinde rahatsız olmuş gibi görünmüyordu. Kelimeleri neşeyle söylüyordu.
“Elbette.” Alec, başını sallayarak onu onayladığında binaya gelmişlerdi. İçeri girdiklerinde bu sefer dikkat çekmemeyi diliyorlardı. Ama tam aksine, onlara bakmayan bir kişi bile yoktu. Bunun neden olduğunu düşünürken beyinleri aynı anda yakalamıştı olayı; Charlie’yi öğrenmiş olmalıydılar! Bunun kim tarafından öğrenildiği de çok netti; Melanie söylemiş olmalıydı. İstemsiz olarak ikisi de başını Melanie’ye çevirmişti. O da onları izliyordu. Tek değişen, yüzündeki tiksinti ifadesiydi. Jennifer, birkaç gün önceki arkadaşını düşündü. Sevecen ve bir o kadar da tatlı Melanie gitmiş, yerine bambaşka bir kadın gelmişti. Bunun üzerinde daha fazla durmayarak asansöre girdiler. Katları yavaş yavaş çıkan asansör onlara yaklaşık birkaç dakika vermişti, baş başa. Onları görenler korkup, asansöre binmiyorlardı.
“Sanırım bizden korkuyorlar.” Jennifer, düşüncelerini dile getirmişti.
“Bu çok normal.” Alec, sanki garip bir şey yokmuş gibi omzunu silkmişti. O, bunlara alışkındı sonuçta. Başından beri burada çalışan herkesin korktuğu biri olan Alec, artık bunu umursamıyordu.
“Haklısın.” Jennifer onu onaylayıp asansörden indiğinde masasına oturmadan adamın odasına girdi. Alec’te arkasından ilerleyerek kapıyı kapattı.
“Bir yerden başlamalıyız. Ben birçok şeyi araştırdım ama elimizdeki tek kanıt, bunu yapanın tam bir deli olduğu. Sanırım onların bize anlatmaya çalıştıkları bir şey var. İpuçlarını birleştirirsek, onları bulabiliriz. İstedikleri bu olmalı.” Alec, daha çok yeni bir şeylerin farkına varmışçasına konuşuyordu. Vakit kaybetmeden masanın çekmecelerini karıştırmaya başladı. Jennifer, onun neyi aradığını bilmiyordu. Adam bir süre daha çekmeceleri karıştırdıktan soınra aradığını bulmuştu. Katilin “21” takıntısıyla ilgili her ayrıntıyı çıkarmış ve masaya koymuştu. Başıyla koltuğu işaret edip, Jennifer’ın oturmasını bekledi.
![](https://img.wattpad.com/cover/31237070-288-k936702.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RomansaAşkın her zaman imkansız olduğunu bilirsiniz. Ama yine aşık olmayı dener,aşık olduğunuzu sanırsınız. Oysa ki 'aşık olmak' diye bir şey yoktur. Eğer sizde böyle düşünüyorsanız, Jennifer Coronel ne yapmalı? Yıllarca aşkın saçma bir şey olduğunu düşünm...