“Neler oluyor?” Charlie’nin sesiyle ikisi de geri çekilmiş ne diyeceklerini düşünüyorlardı.
“Dün Jennifer’ın evinin biraz ilerisindeki bir evde patlama yaşanmış. Jennifer’ın da zarar görmüş olabileceğimi düşündüm.” Alec elini kaldırmış kızın saçlarına koymuştu. “Sonuçta o artık bizim dostumuz, kardeşimiz gibi.” Adamın kahkahası kulakları çınlatsa da, Jennifer onun bu laflarına bozulmuştu. Dışarı çıkmak için kapıya ilerlediğinde, Charlie onu durdurmuş ve kendine çekip sarılmıştı. Kadın, ona zorla da olsa sarıldığında, gözleri Alec’e odaklanmıştı. İkisinin gözleri kısa süreyle de olsa buluşmuş, birbirlerine bir şeyler anlatıyorlardı. Jennifer’ın katili olacak kişi ise, onları büyük bir zevkle izliyordu.
“Sanırım gidip cesetin kime ait olduğuna bakmalıyız.” Alec, bunları söylediğinde tek amacı, kadını Charlie’den uzaklaştırmaktı. Ama Charlie ondan uzaklaşmak yerine, kolunu kadının omzuna dolamış ve dışarı çekmişti. Alec ise peşlerinden gidiyor, ona bakan herkese öldürücü bakışlar atıyordu. Bu bakışlarla karşılaşan zavallı çalışanlar, başlarını hemen işlerine çeviriyor ve onun geçmesini bekliyorlardı.
Raporları almak için hastaneye gittiklerinde Jennifer’ın içini, yine bir huzursuzluk kaplamıştı. Sanki biri onu nefessiz bırakıyordu. Biraz daha bu şekilde giderse, bayılacaktı.
“Cesedi görmek istiyorum!” diye atıldı genç kadın. Ters giden bir şeyler vardı. Kimse ona itiraz etmemişti, demek ki cesedi görmesinde bir sorun yoktu. Doktor, onları cesedin bulunduğu yere götürürken Alec’in hafızasına dolan şeyler kadını tutmasını sağladı.
“Cesedi görmek için fazla vaktimiz yok. Raporda çekilmiş resimleri var. Sana onları gösterebilirim, şimdi gidiyoruz.” Otoriter sesi kadının itirazlarını bir çırpıda silmişti. Gidiyorlardı. Ama kadının içindeki huzursuzluk hala kaybolmamıştı. Nedense cesedi görmeyi çok istiyordu. Eğer göremese bile, Alec’e resimleri göstermesi için ısrar edecekti. Charlie, bu süre zarfında onlarla konuşmamış, sadece izlemişti. Alec ve Jennifer’ın arasında garip bir şeyler vardı. İkisi de birbirine bakıyor, sonra yanlış bir şeyler yapmışlar gibi birbirlerinden kaçıyorlardı. Bu değişikliğin birkaç gün içinde olmasını garipsemişti.“Alec’in dengesiz ruh hallerinden biri herhalde” diye geçiştirdi Charlie düşüncelerini. Aralarında ‘aşk’ anlamında bir şeyler olabileceğine ihtimal vermiyordu. Jennifer onunla ilgileniyor gibiydi ve bu ilgi, Charlie’yi memnun ediyordu. Genç adam, düşüncelerinden cesaret alarak kadının yanına gitti ve beline sarıldı. Bu hareketiyle, kollarının arasında donan kadının farkına varmıştı. Yanlış bir şey yaptığını düşünmüyordu. Jennifer, bunlarıheyecandan yapıyor olmalıydı.
“Ben buradan başka bir yere gideceğim, biraz işim varda. Sonra görüşürüz.” Alec’e el sallamış ve Jennifer’ın yanağına bir öpücük kondurmuştu. Alec, bunu gözünden kaçırmamıştı, tıpkı ona sarıldığını gördüğü gibi. Kadına baktığında, onunda bu hareketten rahatsız olduğunu anlamıştı. Bu onu memnun etse bile Charlie’nin ona dokunmasını istemiyordu.
“Bizi bekleyen bir yığın dosyadan önce, kahvaltıya ne dersin?” Alec, yumuşama kararı almıştı. Gece verdiği kararın tam zıttıydı bu. Ama eğer her gün onu görecekse, en azından arkadaş olmayı deneyebilirdi.
“Dosyaları orada da inceleyebilirim sanırım. İyi olabilir.” Jennifer, hala dosyalara bakmak istiyordu.
“Pekala, dosyalar elimde duruyor zaten.” Alec, onun bu ısrarını anlamasa da sonucunun iyi olmayacağını tahmin edebiliyordu.
*
Kahvaltı yapmak için Alec, sessiz ve çoğu kişinin onları göremeyeceği bir mekan seçmişti. Baş başa olacaklardı. En azından ikisi de buna katlanabilirdi. Garsonun gösterdiği masaya oturduktan sonra, Alec dosyaları kadına uzatmış ve onu izlemeye başlamıştı. Okuduğunda gözleri büyüyor ve yüzünü ekşitiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RomanceAşkın her zaman imkansız olduğunu bilirsiniz. Ama yine aşık olmayı dener,aşık olduğunuzu sanırsınız. Oysa ki 'aşık olmak' diye bir şey yoktur. Eğer sizde böyle düşünüyorsanız, Jennifer Coronel ne yapmalı? Yıllarca aşkın saçma bir şey olduğunu düşünm...