Alec, gördüklerinin karşısında tüm duygularını kaybetmişti. Kucağın tuttuğu bedenin ağırlığı olmasaydı, onu da unutabilirdi. Salonun duvarların, koltuklarda ve hatta camlarda onun resimleri vardı. Onun ve.. Alec adını aklına getirmemek için gözlerini yumdu. O, 2 sene önce ölmüştü. Ölmüş olmalıydı. Alec onu aramıştı ama cesedini görmüştü! O, gerçektende ölmüştü! Bunların hepsi lanet olasıca bir şaka olmalıydı. Alec, böyle düşünmek istese de, Rose’un ölmediğini düşünmeye başlamıştı. Onun cesedini taşıdığı kişi Rose değildi. Bunun hayal kırıklığıyla, kucağındaki kadını yere bırakıp resimlere ilerledi. Resimlerde o ve Rose vardı. İki sene önce kaybettiği güzel sevgilisi, resimlerdeydi. Ama artık nedense o kadar güzel ve çekici gelmiyordu. Hatta, yaşlı göründüğünü düşündü Alec. Rose, onun gözüne yaşlı ve çirkin görünmüştü! Önceden bunu söyleseler, şiddetle reddeder ve söyleyen kişinin birkaç kemiğini kırmadan bırakmazdı. Aptal bir iş kazası yüzünden sevgilisini kaybettiğinde, daha çok tutunmuştu Alec işine. Aradan iki yıl geçmişti. Ama Alec’in duyguları yok olmuştu. Hissiz birine dönmüştü o. Tabi birkaç güne kadar öyleydi. Sonra hayatına Jennifer girmiş ve bir anda onu kendine bağlamıştı. Kadını görmeden yapamaz hale gelmiş, onun istek ve arzularına göre şekillendirmişti kendini. Şimdi ise eski sevgilisi, eski aşkı dönmüştü. Bu resimler, onun döndüğünü gösteriyordu. Biraz daha orada dikildikten sonra, Jennifer’a baktı. Kadın, onların resimlerine bakıyordu. Yavaşça yanına yaklaştı ama ona dokunmadı.
Jennifer, salondaki resimleri Alec’in kaskatı kesilmesiyle fark etmişti. Adamın kolları sıkılaşmış, onu sert bir şekilde tutar olmuştu. Kadın resimlere baktığında, sarışın birinin Alec’le resimlerini güldü. İkisi bir sürü resimde gülüyor ve eğleniyordu. Adam onu kucağından indirdiğinde, ilerlemiş resimlere bakmaya başlamıştı. Resimler özellikle seçilmiş gibiydi. Hepsinde yakın görünüyor ve gülüyorlardı. Ya da Jennifer böyle düşünmek istemişti. Onların böyle bir mutluluğa sahip olduklarını görmek kadını üzmüştü. Daha doğrusu, Alec’in ondan başka birine böyle dokunduğunu görmek onu tahmin edemeyeceğinden fazla üzmüştü. Ona olan bakışları, resimlerde bile belliydi. Bir süre daha izledikten sonra Alec’in yanına geldiğini hissetmişti. Ama adam, ona dokunmamıştı. O kadını özlüyor olmalıydı!
“Ona ne oldu?” Jennifer, kötü bir şeyler olduğunu hissetmişti. Alec, böyle bir tepki vermezdi. Aslında düşünmeleri gereken, evine girip çıkanın kim olduğuydu. Bir süredir o kadar saçma yaşıyorlardı ki. Sanki bu ilişki iki kişilik değil, üç kişilikti. Belki de dört. Bundan emin olamazlardı. Hayatlarına daha kimin gireceğini düşünüyordu ikisi de.
“Ölmüştü.” Alec, artık onun öldüğünden emin değildi. Onun cesedini taşıdığını hala hatırlıyordu. Kaç gece rüyasına girdiğini sayamıyordu bile.
“Ölmemiş demek ki.” Jennifer’ın sesinde bir tutam üzüntü ve kıskançlık vardı. Kıskanç yanı o kadar ağır basmıştı ki, onu tanımayan biri kadından nefret ettiğini düşünebilirdi.
“Bilmiyorum, bu olamaz. Onun cesedini taşıdığımı hatırlıyorum.” Alec, derin duygulara kapılmıştı. Rose gelse ne yapardı? Jennifer’ı bırakıp ona gidebilir miydi? Gözlerini kadının yemyeşil gözlerine çevirdiğinde kalbi cevabı vermişti; hayır! Onu bırakamazdı. Onsuz yaşamak istediğini düşünemiyordu adam. Ama Rose’u çok az tanıyan biri, bir şeyi istiyorsa bırakmayacağını bilirdi.
“Gidecek misin?” Jennifer, ona dolmuş gözleriyle bakarken, adam kıpırdayamıyordu. Ona sarılıp gitmeyeceğini söylemek istiyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/31237070-288-k936702.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RomanceAşkın her zaman imkansız olduğunu bilirsiniz. Ama yine aşık olmayı dener,aşık olduğunuzu sanırsınız. Oysa ki 'aşık olmak' diye bir şey yoktur. Eğer sizde böyle düşünüyorsanız, Jennifer Coronel ne yapmalı? Yıllarca aşkın saçma bir şey olduğunu düşünm...