Adrian. İsim Alec’in beyninde dolaşırken, onu öldürme duygusu diğer duygulara ağır basıyordu. Hatta gece iyice siyaha büründüğünde, genç adam yataktan kalkıp onu bulma isteğiyle kapıya ilerlemişti. Ama kadını bu şekilde, burada bırakamazdı. Onu ağlatmamak için kendine söz vermişti adam. Yine aynı şeyi yapıyordu. Kendine söz veriyor ve yerine getiremiyordu. Sebebi ise lanet olasıca bir sapıktı! Alec, daha fazla kendine işkence etmemek için kadının yanına tekrar uzandı ve onu kolları arasına aldı. Kadın, fark etmeden de olsa adama doğru kaymış ve kollarını beline dolamıştı. Uykusunda bile çok tatlı oluyordu. Alec, başını kadınla aynı hizaya getirdi dudaklarına bir öpücük kondurdu. Onu yanında hissetmeliydi, yoksa Adrian’ı bulmaya gidecek ve onu öldürene kadar dövecekti. Küçük bir öpücükten fazlasını isteyen Alec, kendini tutmakta zorlanıyordu. Ama bir şeylerle meşgul olması gerekiyordu. Tüm gece kadını izleyebilirdi, bundan sıkılmayacağına dair bir şüphesi yoktu. Kadının dudaklarına öpücüklerini kondurup, ellerini onun bedeninde dolaştırırken kadın ona seslendi. Daha doğrusu, Alec öyle sandı. Bir anda durup kadının yüzüne baktığında, rüya gördüğünü fark etmişti. Jennifer, rüyasında onu görüyordu. Sonra kadının ağzından bir inleme kaçtı. Bu, Alec’in zihnine daha canlı görüntülerin girmesine sebep olmuştu. Onu daha çok kendine çekip, vücuduna yasladığında duyduğu şey büyük bir hızla geri çekilmesini sağlamıştı.
“Yapma.” Kadın, rüyasında onu istemiyordu ve Alec, bunun ne şekilde olduğunu az çok tahmin edebiliyordu. Onu bırakmamak için bir kolunu beline doladı ve kendini uykuya bırakmayı denedi. O da kısa sürede uyumuş ve zihni karanlıkta kaybolmuştu.
*
Jennifer, erkenden kalkmıştı. Çok fazla uyuduğundan dolayı başı ağrıyordu. Büyük ihtimalle gözleri şişmişti. Yataktan kalkıp, aynanın karşısına geçtiğinde bu düşüncesinde haklı çıkmıştı. Yüzünü yıkadıktan sonra Alec’i uyandırmadan mutfağa gitti ve kahvaltı hazırladı. İkisinin de iyi bir kahvaltıya ihtiyacı vardı. Son hazırlıkları tamamlayıp, odaya giyinmeye gitti. Alec’in uyuduğunu düşünerek üzerindekileri çıkardı ve güzel bir günü başladığını düşünerek, mor bir elbise çıkardı. Onu giydikten sonra, aynanın karşısına geçip saçlarıyla oynamaya başladı. Küçük bir çocuğun, kendine bakıp eğlenmesini andırıyordu.
Oysa ki Alec uyumuyor ve onu izliyordu. Vücudunu daha önce görmüş olmasına rağmen yine heyecanlandığını hissediyordu genç adam. Bu kadında farklı bir şeyler vardı ve her kadının karşısında tepkilerini kontrol edebilen adam, aynı şeyi Jennifer için söyleyemiyordu. Çünkü karşısında ne yapacağını şaşırıyor, düşünceleri kadınla ilgili oluyordu. Jennifer, aynanın karşısına geçmiş saçlarıyla oynuyordu. Bu hali çok sevimliydi. Sonund ona dönüp yaklaşırken, Alec gözlerini kapatmıştı. Kadını izlediğini bilmesini istemezdi. Jennifer, yaklaşıp adamın saçlarıyla oynamaya başladı. Bir elini saçlarından geçiriyor, diğer eliyle de yüzünü okşuyordu. Sonunda adama bir öpücük verdiğinde, Alec gözlerini açmıştı. Beyni kadına tepki vermesini söylese de, Alec yapmayacaktı. Dün gece duyduklarından sonra kadına olabildiğince az dokunacaktı. Mümkünse bakmayacaktı.
“Günaydın.” Bozulduğunu belli etmemeye çalışan Jennifer, gülümsemişti.
“Günaydın.” Alec’in tepkisi çok sıradandı. Karşısında umursamadığı biri varmış gibi görünüyordu. Kadın, ona kimseye anlatmadığı şeyleri anlatmış. Çocukluk korkularını bilen birisi vardı artık. Ama o adam da ondan kaçıyordu. Bunu bildiği için başta anlatmak istememişti. Kim, ablasını bu şekilde izlerdi? Daha doğrusu izlemeye zorlanırdı? Jennifer, normal biri değildi ve Alec norml birini hak ediyordu. Kendisinden daha iyi birini..
![](https://img.wattpad.com/cover/31237070-288-k936702.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
Roman d'amourAşkın her zaman imkansız olduğunu bilirsiniz. Ama yine aşık olmayı dener,aşık olduğunuzu sanırsınız. Oysa ki 'aşık olmak' diye bir şey yoktur. Eğer sizde böyle düşünüyorsanız, Jennifer Coronel ne yapmalı? Yıllarca aşkın saçma bir şey olduğunu düşünm...