Ben amansız heyecanla karamelli pastanın üzerine diktiğim yanan mumların sönüşüne şahitlik ederken, benim Behmar'a ettiğim ilanı aşk hayal kırıklığı ile kalbime gömüldü. Dudaklarımı süsleyen gülümseme usul usul kendini bozarken ten rengimin gittikçe kırmızılığa çalmasıyla: "NE?!" diye haykırdım. Haykırışım çığlığımla karışıyor, havada uçuşan uçan balonlara irileşmiş gözlerimle bakıyordum. Burada, adliyenin içerisinde, çalışanların ortasında ilanı aşk ederek aptal gibi davranarak kendimi rezil ettiğime dair fısıltıları duyduğumla tırnaklarımı pastayı kavradığım kartonumsu tabağa geçirdim. Behmar'ın alnındaki damar belirginleşmiş nabız gibi atarken, kulağıma doluşan kısık çaplı gülme sesleri beni epey sersemletti. Dudaklarımı birbirine bastırdım. Gözlerimi sıkıca yumup açtığımda, elimdeki karamelli yaş pastayı Behmar'ın gözlerinin içerisine bakarak şiddetle yere attım. Etraftaki gülme sesi saniyesinde kesildiğinde ise hışımla arkamdaki bizi izleyen insanlara döndüm. Ağzımı açmadan öfkeyle merdivenlere yönelip koşar adımlarla adliyenin çıkışına doğru koştuğumda, akmak için bekleyen gözyaşlarımı özgürlüğe kavuşturdum.
Cümle alem dile getirdiğim aşkı duymuştu. O ise ne yapmıştı? 'Bugün benim doğum günüm değil,' diyerek mumları üflememiş, tüm gözlerin odağında beni küçümsemişti. Aslına bakarsak küçümsemek kelimesi durumuma yanlış sözcük olarak kaçardı. Anın yarattığı sersemlilik ile Behmar afallamış, yüzü şekilden şekle girmişti lakin dedikodumun döneceği iş yerinde adım bu sefer eminim ki 'Zavallı Avukat,' kelimeleriyle anılacaktı. Ben küçük kalbimi onun büyük kalbi için açmışken, Behmar Rehani hassas kalbimi umutla doldurmuyordu. Varsın bugün doğum günü olmasın, doğum günüymüş gibi yaparak küçük duruma düşmemi engelleyebilirdi.
Yanlış düşünüp düşünmediğimi bilmiyorken arkamdan adımı bağıran güvenlik şefine kaşlarımı kaldırarak baktım. "Bu nasıl bir rezalet?" diye soran takım elbiseli adamın kesinlikle haklılık payı vardı. Behmar Rehani de şarkıya 'Rezil,' demişti. Bu güvenlik şefi de kelimenin kökünü sorguluyordu.
Adını bilmediğim adam bana doğru ilerlediğinde başımı sağa yatırıp siyah renkteki gözlerinin içerisine baktım. "Buranın adliye olduğunu bildiğiniz halde son ses şarkı açmak da neyin nesi?!"
Adam ölesiye öfkeli gözüküyordu ki, alttan almamın doğru olacağını düşündüm. "Haklısınız," dedim çatlak sesimle. "Hata yaptım."
"Adliyede hangi ünvanla çalışırsanız çalışın bir daha aynı hata tekrarlanmasın. Aksi halde hakkınızda tutanak tutmak zorunda kalırız avukat hanım."
Hatalıydım, çalışma koşullarının kurallarını hiçe saydığımın farkındaydım ama ben sebepsizce hata yapmamıştım. Bile isteye yanlış yapıp sırf Behmar'ın o donuk yüzünde ufacık bir gülümseme yer alsın diye kuralları hiçe saymıştım. Güvenlik şefi elindeki telsizle yanımdan uzaklaştığında balonları boşu boşuna veresiye defterine yazdırmıştım. Direkçi Mustafa Emmi'ye borcumu ödemezken, baloncuya da borçlu olduğumu düşünürsek cebimde beş kuruş para yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ASİLÂV
General FictionGizli bir seks sitesi... Sanaldan bir oyun... Tutkularının üzerini örten avukat bir kadın ve karanlık çıkarlara kurban gitmiş 'Eroin Kaçakçısı' değil, adalet için suçluları kandıran hakim bir adam; Behmar Rehani... Eroin doyumu arzuladı. 'Asil' bir...