Emre sinirle sınıftan çıktığında kafam hiç istemeyerek de olsa yanımdaki Rüzgar'a döndü. "bu da neydi" diye sorduğunda "önemli bir şey değil, atıştık biraz" dedim. Anladım dercesine kafasını salladıktan sonra sırıtarak "biz ne zaman konuşacağız Gece" diye sorduğunda hemen kızarmaya başlamıştım. "Rüzgar inanır mısın, karnıma bir ağrı girdi" diyerek koşar adımlarla Yunus'un yanına giderken arkamdan gülerek kaç bakalım, nereye kadar kaçacaksın dediğini duydum.
Galiba bana kızgın değildi ya da üzgün değildi , ama ben yine de çok utanıyordum. Keşke çocuğa o kadar arsız mesajlar atmasaydım. En azından yüzüne bakmak daha kolay olabilirdi. Resmen ona bu mesajı yıldızla seni helalim yapıcam oğlum diye mesaj atmıştım.
Bu mesaj aklıma geldiğinde kafamı Yunus'un omuzuna vurarak "Yunus, çok utanıyorum beni sen mi bıçaklarsın, ben mi bıçaklayayım" dediğimde güldü. "Gece yeter be tamam çok rezilsin ama bu kadar utanmana gerek yok" dedi. " sağ ol ya bu bir teselli cümlesiyse cidden çok rahatladım" dediğimde "sus sus hoca gelecek hadi geç sıraya" dedi.
Yunus'un arkasına saklanarak sırama geçiyordum. Tamam Rüzgar'la konuşmam gerekliydi farkındaydım ama çok utanıyorum napayım. Anlaşılan bütün gün sıramdan hiç kalkmayarak uyumuş taklidi yapacaktım.
Öğle zili çaldığında Süeda ve Mete bizim sınıfa gelerek "haydi millet kantine" diye bağırdıklarında gülümsedim. Onlar sayesinde kalabalık bir arkadaş grubu olmuştuk. Buna eminim en çok Yunus sevinmişti çünkü biz iki deli kız arasında yaşayıp gidiyordu. Oyun oynayacak birini bulduğuna eminim çok seviniyordu.
Rüzgar'da orada olacağı için "ben aç değilim, siz gidin"" der demez guruldayan karnımla gülüşmeye başladılar. Bugün Rüzgar'dan kaçmakla meşgul olduğum için kahvaltı yapmayı unutmuştum ve çok açtım. Melis gülerek "aynen kanka, hiç aç değilsin bu gelen sesler de herhalde karnın iç organlarına konser veriyor" dedi. Onun bu dediklerine herkes gülerken ben başımı eğdim. Çok utanıyordum.
Süeda koluma girerek "kimseden itiraz istemiyorum" dediğinde el mecbur Melis, ben ve Süeda önde Yunus, Mete ve Rüzgar'lar da arkadan geliyorlardı. Oflayarak masaya oturduğumda hiç Rüzgar'ın olduğu tarafa bakmak istemiyordum. Ama o sırıtarak inatla bana bakıyordu.
Kaşıyla masanın üstünde olan telefonumu işaret ettiğinde merakla telefonumu elime alarak açtım.
rüzgar_karahan: kızım domates oldun
rüzgar_karahan: yeter utanman hala geçmedi mi
esen: BANA ÖYLE SIRITARAK BAKARSAN UTANMAM NASIL GEÇEBİLİR?
yazdığımda güldü. Artık attığı şeylere bakmayacaktım. Ama mutlu olmuştum. Bana kızgın değildi ya da bilinmeyen ben olduğum için üzgün de değildi.
İyi kötü verebileceği bütün tepkilere kendimi hazırlamalıydım. Çocuktan sonsuza kadar kaçamazdım zaten.
Tostlarımızı yedikten sonra herkes muhabbete daldığında masada sadece ben ve Rüzgar konuşmuyorduk. Melis "çifte kumrular siz de mi bize katılsanız acaba " dediğinde gözlerimi büyüterek Melis'e bakarken öksürmeye başladım. Süeda sırtıma vurarken Rüzgar pişkin pişkin "helal helal" diyordu.
Daha fazla bu ortama dayanamayacağım için birden masadan kalkarak "benim tuvalete gitmem lazım" diyerek masadan kalktım. Arkamdan bu kız ne kadar utangaç diyen Mete'yi duydum ama cevap veremeyecektim.
Galiba bu meseleyi herkes biliyordu. Bizimkiler zaten biliyordu. Melis'te Rüzgar'a anlattırana kadar susmadığı için Mete ve Melis de biliyordu.
Ofladım. Şu utancımı da yensek çok güzel olabilirdi.
Sınıfa gittiğimde sınıfta tek ben vardım. Sırama oturarak telefonumla oynamaya başladım. Ben mal mal araba oyunu oynarken sınıfa biri girince kafamı kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESEN |YARI TEXTİNG|*Tamamlandı*
Short Storyrüzgar_karahan: peki adın neden esen? esen: seni ilk gördüğümde kulağımda kulaklık , karşımda sen esen: kulaklıkta yüzyüzeyken konuşuruz- esen esen: seni gördüğümde dinlediğim şarkı yaptım ismimi esen: çünkü duygularımı şarkı ile ifade etmeyi s...