Öğle zili çaldığında herkes yemek için sınıftan çıkarken biz de Yunusla ayaklanıp Süeda'nın sınıfına gittik. Süeda'yı görünce "Süeda akşam ingilizce projemi yapmak için bir kafede sen ben Melis ve Rüzgar buluşuyoruz haberin olsun" dediğimde "ben niye geliyorum ya" dedi. "Çünkü benim canım öyle istiyor" dedim.
Bana kötü kötü bakarken "hadi siz yemek yemeye gidin ben sınıfa uyumaya gidiyorum" dediğimde Yunus "Kızım zaten çok zayıfsın bir şeyler yesene" dedi.
"Yunus babannem gibi konuşma hem çok uykum var ben kaçıyorum bay" deyip sınıftan tam çıkacağım sırada arkamı dönerek "bu arada demeyi unuttum Süeda. Mete'de geliyor akşam" dediğim an Süeda öksürmeye başlayınca sırıtarak sınıftan çıktım. Sabahki manken kız ve Rüzgar şakasının intikamı alınmıştı.
Sınıfta zaten kimse yoktur diye davar gibi girince gördüğüm kişiyle donup kaldım.
Sınıfta Rüzgar'ın ne iş vardı. Ve biz şuan Rüzgarla sınıfta tektik. Biz. Ben. Rüzgar. Tek.
Allah'ım bana bir sıcak basıyor. Bakışlarımı tekrar Rüzgar'a çevirdiğimde eline benim verdiğim kremi sürmeye çalıştığını görünce kocaman gülümseyerek yanına gittim.
"Yardıma ihtiyacın var mı" dediğimde hayvan tabiki "yok" dedi. Tabiki vardı. Sanki ben görmüyordum. Eline zorla sürüyordu kremi. Kremi elinden aldığımda "ver aptal ver"diyerek eline kremi sürmeye başladım.
Tek kaşını kaldırarak "ya sen neden bana hakaret edip duruyorsun" dediğinde "yalnız bunlar hakaret değil hakikatler" dediğimde sırıttı. "He yani ben aptalım " dediğinde komiğime gittiği için gülerek kafamı salladım. Biraz bana yaklaşarak "Gece ben sınıf birincisiyim" dedi.
Çok fazla yakın değildik ama bu yakınlık bile benim kafamın karışmasına, kalbimin hızlanmasına neden olmuştu. Öksürerek geriye çekildim, birazda kızarmıştım. Ota boka utanmak çok zordu. "Rüzgar egondan seni göremiyorum nerdesin" dediğimde güldü. Oyunculuğumdan da hiç ödün vermezdim. Söylediğim cümleye güldüğünde ben yine gülüşünde takılı kalmıştım.
Bu çocuk bu aralar fazla mı gülmeye başlamıştı. Kremi sürüp elini sardıktan sonra geriye çekildim. Elini bıraktıktan sonra elimde oluşan karıncalanma hissi kötü hissetmeme neden olmuştu.
"Teşekkürler" dediğinde "ne demek" deyip sırama geçtim. Kafamı sıraya koyduğumda "hasta mısın neden yemek yemiyorsun" diye sorduğunda "cok uykum var gece uyku tutmadı" dedim. Başımı kaldırarak "sen niye yemiyorsun" dedim. "Melis gelirken bir şeyler getircek" dedi.
Kafamı tekrar sıraya koydum. Şuan Rüzgarla sınıfta tekken yapabileceğim en iyi şey onu yanımda hissedip uyumaktı. Bende öyle yapacaktım.
Çalan zilin sesini duymamla esneyerek uyandım. Sırada yatağımdan daha kolay nasıl uykuya dalabilirdim? Aklıma uyumadan önce Rüzgar'ın sınıfta olduğu aklıma gelince hemen kafamı onun sırasına çevirdim. Suratı benim olduğum yere doğru dönük uyuyordu. Koluma yaslanarak onu incelemeye başladım. Vicdansız uyurken bile nasıl bu kadar tatlı olabilirdi?
Tam telefonumu alıp fotoğrafını çekmek için kaldırdığım sırada sınıfın kapısının açılmasıyla mal gibi hareket edemeyip donup kaldım. Sınıfa giren Emre, ben ve Rüzgar'a dönük olan telefonum bakışıyorduk. Hemen telefonumu indirdiğimde "sen napıyorsun' dedi. "Sanane' dediğimde gülümseyerek "demek asi kızımız sapıklık yapıp insanların fotoğrafını çekiyor " dediğinde "saçmalamayı kes" dedim.
"Aa pardon benim hatam sevdiği çocuğun fotoğrafını çekiyor mu demeliydim" dediğinde gözüm olabildiğince büyüyerek "ne diyorsun sen" dedim.
"Sakin ol Gece bir şey demedim" sonra nefes verip ekledi "ama bu demeyeceğim anlamına gelmiyor bence ayağını denk almalısın asi" dediğinde ona iğrenerek baktım.
Ben ona cevap vermeyince ekledi. "Noldu bi sustun" deyip güldü. "Cevap vermeye tenezzül etmiyorum diye susturdum zannediyorsun ezikliğin kaçıncı evresi bu" dediğimde bu sefer onun suratı düşmüştü.
Rüzgar esneyerek uyanıp "ne oluyor burda ve siz neden birbirinizi öldürcek gibi bakıyorsunuz " dediğinde Emre bana dönüp sırıttı. "Napalım Gece sen-" cümlesini tamamlamasına izin vermeden ayağa kalkarak Emre'yi sınıftan ite ite çıkararak "biz de seni uyandırdık Rüzgar kusura bakma biz dışarda konuşalım " deyip sınıftan çıktık.
"Senin derdin ne ya geldiğin ilk andan beri bana rahat vermiyorsun" dedim.
"Işte kader bizi birbirimize çekiyor" dediğinde ona iğrenerek baktım. Nefes verip "bak Rüzgar'a saçma sapan bir şey söyleme tamam mı" dediğimde sırıttı. "Neden böyle bir şey yapayım " dedi. "Çünkü kafanda kurduğun her ne boksa öyle bir şey yok" dedim. "Ama bu beni tatmin etmedi " deyince "ne istiyorsun Allah'ın cezası söyle" dedim. "Sınıfta yanımda oturmanı istiyorum" dediğinde tek kaşımı kaldırarak "mal mısın niye böyle bir şey istiyorsun" bir süre bekleyip " kesinlikle hayır" dediğimde sen bilirsin deyip sınıfa girmeye çalışınca kolundan tutarak kendime cevirdim "tamam kabul ediyorum gerizekalı" dediğimde sırıttı "bende seni seviyorum canım " ne tarafa kusuyorduk?
Yanında oturmayı kesinlikle istemesemde Rüzgar'ın bu evrede dikkatini çekmeyi istemezdim. Eğer Emre Rüzgar'a benim onun fotoğrafını çektiğimi söylerse Rüzgar bilinmeyeni bulurdu. Ve ben şuanda buna hiç hazır değildim.
Nabersiniz kuşlarım. Şimdi sizden buraya Gece'de en sevdiğiniz özellikleri yazmanızı rica edeceğim.
Buraya da sevdiğiniz atarlı birkaç söz yazar mısınız?
Seviliyorsunuz :")
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ESEN |YARI TEXTİNG|*Tamamlandı*
Cerita Pendekrüzgar_karahan: peki adın neden esen? esen: seni ilk gördüğümde kulağımda kulaklık , karşımda sen esen: kulaklıkta yüzyüzeyken konuşuruz- esen esen: seni gördüğümde dinlediğim şarkı yaptım ismimi esen: çünkü duygularımı şarkı ile ifade etmeyi s...