•10

1.3K 135 35
                                    


Belki çok doyumsuzdum ama Rüzgar bana görüldü attığında üzülmüştüm. Sonuçta daha iki gün önce bile benimle konuşmuyordu şükretmem lazımdı. Ama insanoğlu doyumsuzdu işte.

Oflayarak telefonu elimden bıraktım. Ne ara ona bu kadar bağlanmıştım bilmiyordum.  Ama gözündeki o kırgınlığı görmeye dayanamıyordum.

Emindim birine içini tüm saydamlığı ile dökse rahatlardı.

Telefonumun çalmasıyla irkildim. Melis arıyordu. Elimin titremesini umursamadan hızla açtım. "Gece nabersin kuşum" Rüzgar ne kadar hödükse arkadaşları bir o kadar minnoştu. Kocaman gülümseyerek "iyi melis sen" dedim. "Bende iyiyim eğer akşam müsaitsen yine kafeye gelebilir misin diyecektim projeyi tamamlarız " akşama annemgilden izin alabilir miyim bilmiyordum. "Anneme sorayım bir sonra ben sana haber veririm" dediğimde "tamam hadi haber bekliyorum öptüm" deyip kapattı.

Sırıta sırıta annemin yanına gittim. "Niye sırıtıyorsun kız" dediğinde "bu güzellikten mahrum kalma diye" dediğimde söylenmeye başladı. "Bu çocuk kime çekti de kendini bu kadar beğenir oldu. Hayır bizim tarafta egoist de yok ama o halaları tabi ya halalarına çekti bu kız" hala söylenmeye devam ederken kıkırdadım.

Babamla ilişkileri çok güzeldi. Arada kıskanırdım ama halalarımla pek anlaşamazdı.

"Sakin ol anneşim" yanağını sıkarak devam ettim "akşam kafeye gidebilir miyim arkadaşlarımla buluşucam" dediğimde tek kaşını kaldırarak "kimmiş bakalım bu arkadaşlar " dedi. Rüzgar'ı tabiki bilmiyordu. Kızacağından değil de utandığım için söylememiştim.

Hem şuan Rüzgar olayı diye bir olay bile yoktu. Moodum düşerken ekledim " sınıftan bir kaç arkadaş proje ödevi yapıcaz hoca ödev verdi" kafasını salladı.

"Tamam tahinli pekmezim çok geçe kalma ama" dediğinde dilimi çıkardım. Tahinli pekmez de neydi?

Kafeye gitmeden önce biraz ders çalışmıştım. Sonra Melis'e haber vermeyi unuttuğum aklıma gelince hemen Melis'i aradım. "Melis kusura bakma haber vermeyi unutmuşum, ben geliyorum annem izin verdi" nefes almadan söylediğim bu cümleden sonra nefes verdim. "Melis tuvalete gitmişti ama ben haber veririm" bana cevap veren şuan Rüzgar mıydı?

Yoksa artık cidden kafayı yiyip Rüzgar'ın sesini mi duymaya başlamıştım. Kolumu aniden sıkmamla çığlık attım. "Ne oldu iyi misin?!" Allah'ım her yerde nasıl aptallığımı belli ederdim.

Hemen toparlanıp cevap verdim "iyiyim ayağım kapıya çarptı, bilirsin serçe parmak küçük bir şey ama daha çok acır işte o da öyle oldu" saçmaladığımı anlayınca hiç durmadan devam ettim. "Tamam sen Melis'e haber ver artık öptüm" deyip kapattım.

Son dediğim şey kafamda yankılanıyordu. Ben çocuğa öptüm mü demiştim. Bir de saçma saçma serçe parmakla ilgili bir şeyler anlatmıştım. Utançla yastığımı ağzıma bastırıp çığırmaya başladım. Yine sıçıp sıvamıştım.

Uzun bir süre sonra utancımın geçmesini bekledikten sonra hazırlandım. Kara kara Rüzgar'ın yüzüne nasıl bakacağımı düşünüyordum. Çocuk kesin ne kadar mal olduğumu düşünüyordu. Sinirle ofladım.

Yürümeyi sevdiğim için yine taksiye binmeyecektim. Yavaşca yürümeye başladım.

Nihayet geçen 20 - 25 dakika sonunda kafeye giriş yapmıştım. Karşıda meşhur üçlüyü görünce gülümsedim.

Melis de bana karşılık verirken bu sefer Melis'in yanına oturdum. Karşımda Rüzgar vardı. Gülümseyerek kısa bir selamlaşma faslından sonra biz projeye onlar da muhabbete dalmıştı. Melis bana bir şey sorarken Merve'nin ismini duymamla bütün aklım Rüzgarların konuşmasına kaydı.

Mete "Siz projeyi ne zaman yapacaksınız oğlum" diye sorduğunda "Merveyle hiç uğraşasım yoktu. Ben projeyi yapıp teslim veririm dediğimde saçma saçma bir şeyler dedi ama sonra kabul etti. Benim de işime geldi" deyip sırıttı. Rüzgar sınıfımızın birincisiydi. Baya zekiydi çocuğum.

Soru soranlara bile cevap vermediği için okulda adı egoiste çıkmıştı. Ama o bunu insanlarla muhattabı sevmediği için yapıyordu. O yüzden okulda biraz sinir olurlardı. Bizim dönemden kimseye yardım etmez. Küçüklerin bütün sorularını çözerdi. Tabiki bunu tek ben bir de o bücürler biliyordu.

Yani aslında insanlara kendini bilerek kötü gösteriyordu. Aslında asla öyle bir karaktere sahip değildi. "Gece sana söylüyorum duyuyor musun" kolumun dürtülmesiyle kendime geldim. Masadakilerin bakışları üzerimdeydi. Utancımdan kafamı eğdim. "Kusura bakma dalmışım"  Melis anlayışla kafasını salladı.

Mete "ilk defa bu kadar utangaç bir kız görüyorum resmen domates oldun" deyip gülmeye başladı. Melis'de ona katılırken Rüzgar dikkatli bir biçimde yüzüme bakıyordu.

Daha fazla kızardığımı hissedince olduğum yere biraz daha sindim. "Susun ya utanıyorum" dediğimde daha fazla gülmeye başladılar.

Projenin çoğunluğu bitince Melis'e dönerek "anneme çok geçe kalmayacağım demiştim ben gideyim artık" dediğimde Melis "bizde kalkalım" dedi. O ikisi Meteyle taksiye binerken biz yine Rüzgarla kalmıştık.

Bu iki oluyordu. Bu sefer o "yürüyelim mi" diye sorduğunda  şaşırsam da belli etmemeye çalışarak kafamı salladım.

Sessizce yürürken esen rüzgar sayesinde kokusu geliyordu. Bir insan bu kadar hoş nasıl kokabilirdi? Daha sarılamadığımız, kokusunu içime çekemediğim aklıma gelince gözlerim doldu. Bu kadar acınası bir haldeydim.

Karanlık olduğu için gözümün dolduğunu görmemişti. Ben de zaten konuşursam ağlayacağımı bildiğim için yol boyu sessiz kaldım.

Evin önüne geldiğimizde teşekkür etmek için ona döndüğümde kaşları hafif çatılır gibi oldu. "Bir sorun mu var yüzün asık gibi" dediğinde dalgaya almaya çalışarak "intihar etmek günah olunca biz de yüzümü astık napalım " dediğimde hafif sırıtır gibi oldu.

"İçinde küçük bir Turabi var " deyip hafifçe güldü. O kadar güzel gülüyordu ki sevmesem ziyan olacaktı. "Hep böyle yapıyorsun di mi üzgün olduğunda anlamasınlar diye dalgaya vuruyorsun" demesiyle biraz şaşırmıştım. "Nerden tahmin ettin" diye sorduğumda kısık sesle "kendimden biliyorum" diye mırıldandı. Duymadığımı sanıyordu ama duymuştum.

Bende çakmasın diye "efendim " dediğimde "yok bir şey" dedi. Üstelememek için bir şey demedim. Hem kokusu burnuma geldikçe ağlama isteğim tekrardan geliyordu. "İyi geceler" deyip arkama döndüğüm sırada aniden gelen deli cesaretiyle konuştum. "İyi görünmeye çabalamak yerine iyi ol" derince nefes verdim. "Çünkü hayat yaşamak için çok kısa, gülüşünü çalmalarına izin verme. Her ne olursa olsun sen çok güçlüsün" deyip göz kırptım. Ve ekledim "küçük turabi nasihatları " bir şey demesini beklemeden koşarak binaya girdim. Pişman değildim çünkü hayat yaşamak için çok kısaydı. Ve gülüşlerimiz de çok özel.

ESEN |YARI TEXTİNG|*Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin