•13

1.2K 114 21
                                    


Rüzgar'ın mesajından sonra donup kaldım. Bu Rüzgar'ın kafaya taktığı mesele her neyse çok ama çok  önemli bir konu olmalıydı.

Derin bir nefes aldım. Dersimiz biyolojiydi. Bu adamı da hiç sevmiyordum.

9. Sınıfta okula geldiğimiz ilk haftalarda muhabbet ederken hocaya çocuğu olup olmadığını sormuştum. Bana herkesin içinde "var ama sana büyük gelirler" demişti. Hayır yani ben onu o anlamda mı sormuştum. Ayrıca çocuğunun cinsiyetini bile bilmiyordum. Neyse konumuz bu değildi. O zaman kıpkırmızı oluşum aklıma gelince sinirlenmiştim.

Zilin çalmasıyla rahat bir nefes verdim. Dersimiz bedendi. Herkes soyunma odasına giderken telefonumun çalmasıyla adımlarımı yavaşlattım. Annem arıyordu. "Kuzum kremi getirip nöbetçi öğrenci masasına koydum oradan gidip al, günde 3 kere sürerse iyi gelir" dediğinde "sağ ol anne iyiki varsın" deyip kapattım.

Hazır herkes soyunma odasındayken kremi alıp hemen sınıfa çıktım. Defterimden küçük bir kağıt çıkarıp  gerçekten cok aptalsın kendine zarar verince eline ne geçti? Günde 3 kere sür. Sürmezsen kafanı kırarım. Yazıp kremin kapağına yapıştırdım.  Hızlıca gidip kremi çantasına koydum.

Hızlı adımlarla soyunma odasına gidip üstümü değiştirdim. Oldukça geç kalmıştım.

Gittiğimde herkes sıraya geçmişti. Hemen gidip bende sıraya geçtim.  11. sınıf olmamıza rağmen hoca bizi beden dersinde hiç boş bırakmıyordu.  Bizi bi sal be adam. 

Rüzgarcığım boyu uzun olduğu için iyi basketbol oynuyordu. Ama şuan o elle hiç bir bok yapamazdı. Sinirle ona baktım. Maldı bu çocuk. Sinirle elini cama vurmak da neydi?

O kenarda oturmak için izin aldığında hoca izin verdi. Hasta olanlar için bir çardak vardı. Orada otururlardı. 

Bende voleybol oynamak için sahaya doğru giderken sert bir bedenin bana çarpmasıyla yere sümük gibi yapıştım. Hayvan mıydı bu neydi. Başımı kaldırdığımda daha önce hiç görmediğim sırıtan bir yüzle karşılaşınca sinirden ayağa kalktım. "Hayvan mısın önüne baksana özür dileyeceğine gelmiş pişkin pişkin gülüyorsun mal" sinirle bağırdığımda tüm sınıf bize bakıyordu.

O kadar sinirliydim ki şuan arkamı dönüp çardakların oraya yürümeye başladım.

"Neden hepsi bu kadar öküz, düşürdün di mi özür dile o zaman piç piç güleceğine " kendi kendime söylenirken "sakin ol " Rüzgar'ın sesini duymamla başımı ona çevirdim.

Ben ne zaman buraya kadar gelip onu görmemiştim. "Kusura bakma görmemişim" dediğimde başını salladı "önemli değilde canın çok mu acıdı" dediğinde kafamı hayır dercesine salladım "hayır acımadı ben orda onun pişkin pişkin gülüşüne bu kadar sinirlendim aslında" dedim.

Onaylarcasına başını salladı. Oturduğu bankın diğer köşesine de ben oturdum. Elini işaret ederek "hayırdır elin?" Diye sorduğumda "önemli bir şey değil" dedi. "Pek öyle durmuyor ama yinede sen bilirsin" dedim. Yunus'un buraya hızlı adımlarla geldiğini görünce sırıttım. "Az önce noldu lan" dediğinde gülüşüm soldu.

Rüzgarla konuşurken unutmuştum ben onu. "Sorma malın biri işte" dediğimde yanıma gelerek kafamı bir sağa bir sola çevirdi, kolumu kaldırdı. "Tamam bi yerinde bir şey yok" dediğinde gözlerimi devirdim. "Hadi ya sen demesen ben fark etmeyecektim " dediğimde bu sefer o gözlerini devirdi. "Kızım ne uyuz şeysin sen" dediğinde gülerek dil çıkardım.

"Uğraşılmaz senle hadi ben gidiyorum" deyip gittiğinde nefesimi vererek bakışlarımı Rüzgar'a çevirdim. Telefonuyla ilgileniyordu.  Bende çaktırmadan telefonumu çıkarıp ona mesaj attım.

esen:  kendine salak salak zarar verirsen  böyle mal mal oturup basket oynayamazsın işte. Somurtuk surat seni.

Telefonuna gelen bildirim sesiyle telefonumu hemen kapattım. Kaşlarını çattığında yine ne yaptığımı düşündüm.

rüzgar_karahan: bir dakika sen nasıl beni şuan görüyorsun

Rüzgar_karahan: aynı sınıfta mıyız?

Hemen kafasını kaldırıp etrafı incelemeye başladığında kafamı eğdim. Telefonumu elime alarak bir şeylerle ilgileniyormuş gibi yapıp mesajına bakacaktım.

Attığı mesajları görünce aptallığıma sıçmak istedim. Şimdi ne yapacaktım.

Çok ufak bile olsa ona yalan söylemek istemiyordum. Ama doğruyu söylersem bu sefer sınıftaki kızlara çok dikkat edecekti. Oflayarak cevap yazdım.

esen: bak Rüzgar çok ufak bile olsa sana yalan söylemek istemiyorum

esen: o yüzden doğruyu söyleyeceğim

esen: evet aynı sınıftayız.

esen: ben nasıl senin duygularına bu denli değer veriyorsam senin de bana saygı duymanı bekliyorum

esen: lütfen beni bulmaya çalışma.

esen: zamanı gelince belki de beni tanırsın kim bilir?

Telefonumu hemen yanıma gizleyerek dikkatle Rüzgar'a baktım. Yumuşayan yüz ifadesine erimiştim. Bu çocuk nasıl bu kadar güzel olabilirdi. Evet erkek güzeliydi.

Yumuşacık görünen saçları, biçimli yüz hatları ona kocaman sarılma isteğimi arttırırken gözlerimin dolmasına sebep oluyordu.

Birden Rüzgar'ın kafasını kaldırmasıyla gözgöze geldik. Kaşları hafif çatılır gibi olduğunda "neden bu kadar sulu gözsün" dediğinde kafamı eğdim. Allah kahretsin ki bende bu huyumdan çok nefret ediyordum.

Oflayarak "yine ne oldu" dediğinde gülümsedim. Sana sarılabilme ihtimalimi düşündükçe ağlayasım geliyor diyemeyeceğim için "aklıma dede videoları geliyor " dediğimde kısık bir kahkaha attı. "Dede videoları da ne " dediğinde kafamı eğdim. "Dedeleri çok seviyorum, arada youtube a üzgün dede videoları  yazıp izliyorum o aklıma geldi" dediğimde gülmek istiyor ama gülemiyor gibi bir hali vardı.

Bu arada bu gerçekti. Bir dede videosuna aralıksız 2 saat ağladığımı biliyordum.

Gülerek telefonunu eline aldığında sırıttım. Dede videoları izlediğimi sadece Süeda, Yunus ve Rüzgar biliyordu. Bu da demek oluyordu ki Rüzgarla evlenmememiz için hiçbir sebep yoktu.

Rüzgar_karahan: karşıma çıkacaksın mısın yani?

Rüzgar_karahan: Ne zaman peki?

esen: bilmiyorum ama zaten kaderde varsa elbet olur

esen:  su akar yatağını bulur Rüzgar.

esen: sadece zaman gerekli

esen: bize biraz zaman verebilir misin?
(görüldü)

ESEN |YARI TEXTİNG|*Tamamlandı*Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin