123.GÜN

493 39 24
                                    

"Yolun sonu artık uçurumdu. Ya atlayıp o dipsiz kuyuya dalacaktı ya da o dipsiz kuyuya uçurumdan bakarken dengesini kaybedip...

...çakılacaktı."

Suruni tutuşlarını kabalaştırmasına rağmen içindeki diğer hakim olamadığı saldırgan içgüdüsüne karşı, daha çok ağır basarak sonunda kendisini dizginleştirebilmişti. Ayrıca ikisinin de dudağı birbirlerine saatlerce dokunmanın etkisiyle kıpkırmızı olmuştu. Suruni'nin aksine daha çok hassaslaşan Yoon, dudaklarını uzun süre Suruni'ye teslim ettiğinden, emilmekten, şişmişti. Yorgunluktan sadece kafasını omzuna gömmüş şekilde ona sımsıkı sarılırken, bir yandan hareketsiz duramayan kıpır kıpır hallerindeki bedenleri, sürekli bir yandan da kendilerine sürtmeye devam ediyordu.

"Yoon-..."

"S-Sui..."

Suruni kucağından köprü gibi Yoon'un belini geriye doğru eğmesiyle göğsüne sırtını büküp, kıyafetini yukarı doğru çekmişti. Karanlıkta siyaha çalan, günışığında kıpkırmızı olduğunu bildiği meme uçlarına düşünmeden bir anda dişlerini geçirmesiyle, Yoon baştan aşağıya titremişti. Tüm titremedeki keskin acısını, kırdığı işaret parmağının ucunu ısırarak çıkarsa da o an bedeninin hiç olmadığı kadar hassas olduğunun da en iyi kendisi farkındaydı.

Resmen ona, beni tutmasını istediğimi söyledim...

...Deliriyor muyum...?

Kafası boğazından aşağıya yataktan sarktığı an Suruni, Yoon'u kalçasından tuttuğu gibi geriye hızla çekip altını tek kavrayışta çıkarmıştı. Hareketleri hızlıydı, sanki bu anın hiç bitmesini istemez gibi karanlığın içinde, dolu dolu yaşamak isteyen ağır nefesler alıp veriyordu.

Sadece üstüyle yatakta kıvrılı kalan Yoon, nefesini tutmuş, karanlığın içinden kendisine dokunan adamın siluetine gözünün ucuyla bakıyordu. Bir yandan da aylar önce kırmaya çalıştığı, şimdi önü birkaç kitapla dolu olan pencereden hafif vuran gecenin loş ışığı altında "gerçeklik" kavramının varlığına tutunuyordu.

Suruni, Yoon'un bacaklarını ikiye ayırıp arasından eğilerek meme uçlarıyla uğraşmaya devam ettiği an; Yoon elinin birini, kafasına götürdüğü gibi diğeriyle de göğsüne bastırmaya başladığı Suruni'yi bir yandan da bacak arasından sıkıyordu.

Zihnim... Matlaşıyor...

Kucağına oturduğu andan itibaren çoktan sertleştiğinin biliyordu ama bunu saklayamayacağının da farkındaydı.

Yolun sonu artık uçurumdu. Ya atlayıp o dipsiz kuyuya dalacaktı ya da o dipsiz kuyuya uçurumdan bakarken dengesini kaybedip...

...çakılacaktı.

"Yoon..."

Yoon nedenini bilmediği bir şekilde ağlamaya başlamıştı ve bunu inlemeleriyle beraber parmak arasından gizlemeye çalışıyordu ama her hıçkırmasında göğsü havalandığı için Suruni onu vakit geçmeden fark edip, dudaklarını göğsünden çektiği gibi yüzüne ilk fırsatta kendini yakınlaştırmıştı.

"...Sorun ne-?"

"S-Sevişecek miyiz...?"

Suruni gerilmişti. Bu duruma absürt kaçan soruyla Yoon'un çılgınlar gibi titrediğini fark ettiği an onda ayrıca farklı bir şeylerin daha ters gittiğini anlamıştı.

Yoon çocukken gördüğü şeyler yüzünden bu dokunuşların doğru olup olmadığını ayırt edemiyordu.

Ben... Annemin konumuna düşmedim değil mi...?

321.GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin