2.GÜN

1.6K 111 65
                                    

Yoon tekrar gözlerini açtığında onu yine aynı karanlık selamlamıştı. Kumaş hala göz çevresinde sarılıydı; kafasında hala bir torba, el bileklerinde hala bir zincir ve ayak bileklerini birbirine bağlayan bir bant vardı...

Uyandığı gibi yine her şey aynıydı, sadece aynı olmayan şey zamandı. Bunu hissedebiliyordu.

Vücudunu, kalçasından sürterek ayağa zar zor kendini kaldırdığında yatakta olduğunu fark etti.

Ben... Bir evde miyim?

Yoon, emin olmak için vücudunu ileri geri çevirerek üzerinde olduğu şeyi kontrol etmeye başladı. Kesinlikle bir sünger yatağın üzerindeydi. Ayrıca eli bu sefer herhangi bir yere bağlı değildi.

Büyük olasılıkla ayak bileklerinden ayağa kalkamaz düşüncesiyle bağlanmamış olmalıydı.

Onun yerine bilekleri birbirine arkasından bağlıydı ve biraz da olsa canını acıtıyordu. Onu ne kadar süre baygın sürüklemişti? Şu anki bulunduğu yer doğruyu söylemek gerekirse önceki yerden daha az soğuktu, bu yüzden titremesi durmuştu sadece cildi biraz üşüyordu. Altındaki süngerin bir noktasında sıcaklığını toplayarak üstüne sadece sinmek ve bir süre daha uyanmak istemiyordu. Yoon karanlık görüşünü umursamadan bir de kendisi gözlerini yumarak kendini iyice karanlığa teslim etti.

Karnı zihnindeki düşüncelerden daha gürültülüydü.

Keşke nefret ettiğim o hazır noodlelardan biri olsadı da yeseydim, diye düşünmeden duramıyordu. Sonuçta şehre taşındığı günden bu yana geliri olsa da hazır yemek yemeye alışıktı. Çok fazla elinden bir şey gelmiyordu. "Erkek adam zaten çok fazla yemek yapmayı bilmez, evlenince karın sana yapar", diye annesi ona yemek yapmayı gençken göstermezdi. Bir yandan da Yoon'un kendi ilgisizliğinden yemek yaparken annesini hiç izlemediği düşüncesi ona şu an pişman gelmeye başlamıştı.

Keşke yaptığın yemeklerin kıymetini bilseydim anne.

Yoon şehire taşınmasının üzerinden yıllar geçtiği için ailesiyle çok fazla iletişim halinde değildi zaten işlerinin yoğunluğundan ailesi de onu aramaktan çekinirdi. Genellikle Yoon'un, kendilerini aramalarını beklerlerdi.

Benim için merakta kalmaları çok geç olabilir, o zamana kadar bu amacı belirsiz adamın elinde ölebilirdim.

Peki iş arkadaşları? Onlar kesinlikle ona ulaşmak isteyeceklerdi ama hala, o partiden kendisini nasıl çıkarabildiği düşüncesi, kendisini yiyip bitiriyordu. Telefonunu kesinlikle almıştı, üzerinde ekstra bir ağırlık hissetmiyordu. Ne bir anahtar, cüzdan ne de telefonu. O kişi çoktan onu yoklamıştı bile. "Gereğinden fazla tedbirli olmalıydı ki bu kader zahmete girmişti", diye düşündü Yoon. Bayıltmak için filmlerde gördüğü gibi mendil-ilaç olayı da yoktu onu direk şırıngayla bayıltmıştı.

Sağlıkçı olabilir miydi? Yoksa düşündüğünden daha korkunç bir durumda mıydı?

Odaya bu sefer kapı kilidini açarak birisi girdi. Artık kilitli bir odada olduğundan emindi.

Yanına yaklaşıp sünger yatağa oturmasıyla Yoon'un yüreği ağzına geldi. Yanındaki kişi düşündüğünden uzun olduğu kadar ayrıca gereğinden fazla da iri olduğunu anlamıştı. Sünger onu bile adamın oturmasıyla aşağıya çekmişti. "Bu adamın tek bir el darbesiyle ölsem şaşırmazdım", diye düşündü bir anlık.

Cırtlak bir sesin çıkmasıyla kulağına aşina bir çıt sesi duydu. Bu kesinlikle bir konserveden geliyordu. O adamın elinde konserve olmalıydı. Bu sesin yarattığı mesajla karnının derin guruldaması karşılık vermişti. Utancından geriye çekilip yatağın ucuna kıvrıldı.

321.GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin